brick top

entry86 galeri0
    75.
  1. sözlüğe genelde iş yerinden giriyorum. ve giriş amacım da sinirden, stresten kurtulup birazcık gülüp, güldürmeye çalışmak. neyse yumuşatmadan söyleyim; geyik yapmak.

    dönem dönem siyasi içerikli entrylere ağırlık vermişliğim de oldu. öyle saçma-salak, öyle ayakları 500 feet havada entryler yazılıyordu ki, insan ister istemez bi şeyler yazıyordu.

    ama bu adam ekşi'de hesabını kapatıp buraya geldiğinden beri girdiğim siyasi içerikli entry sayısı üçü, beşi geçmez. mesala " sosyalistlerin ayak baş parmakları yoktur " tarzında bir başlık gördüğümde hiç ne yazılmış diye bakma ihtiyacı bile duymuyorum. biliyorum ki; brick gerekeni söylemiştir...

    arada bi bu tip girdilerden sıkıldığını, artık daha farklı şeyler yazacağını söylesede pek ciddiye almıyorum. biliyorum çünkü yazacağını.

    yaz ciğerim yaz, sen yaz ki biz geyik yapabilelim.

    iki güzel şey söyledim diye de kaşların hakkındaki düşüncelerim değiştiğini sanma sakın!
    2 ...
  2. 76.
  3. ekşi semalarına an itibarıyla yeniden adımını atmış yazardır. aslan parçası.
    1 ...
  4. 77.
  5. gary lineker in de dediği gibi;

    ''ömrümde gördüğüm en çirkin insan''

    ajdflkjfdhdksdh
    0 ...
  6. 78.
  7. brick top isimli yazarın, bir yer de şöyle bir yazı yazdığını gördüm;

    --spoiler--
    bugün ömründen on yıl gitmiş bahtsız bedevidir.

    afla kalan dört dersini geçip öyle askere gitme uğraşında ilk olarak dün gece 5806 sayılı asal kanununu hatim ederken bi ifade gördüm. sınav haklarını kullandıktan sonra yaş haddini geçmiş durumdakilerin tecili bir sonraki seneye yapılmaz diyor. bu dedim bana iki defa yarıyor.

    birincisi, ben zaten sadece bir sınav hakkıyla bile kalan derslerimi geçer, sonra tecil mecil uğraşmadan askere mezun olarak paşa paşa giderdim. ikincisi; yok sorun çıkarırlarsa o zaman da derdim ki, bir sene sonrasına tecil yapılmıyor ama bu sene içine yapılabiliyormuş, sadece mayıs sonuna kadar zaman verilse bile bana yeter, geçerim dersleri öyle giderim derdim. eh şubedeki insanların da anlayışlı davrandıkları efsanesi olduğundan baya bi ümitle şubeye gittim.

    önce taa bingöl'deki şubeyle yaptığım görüşme patladı. sana hiç bi tecil hakkı yok, ancak şubat sonuna kadar tecil yaparız, kaydını yapar dondurursun, on beş ay sonra kalan derslerini geçersin dedi oradaki kadın. ilk darbeyi öyle yedik. bari şubat'a kadar tecili alayım da sonra belki kaçak bi şekilde sınavlara girer geçerim dedim. şubeye gittim.

    şubenin bilgisayarları çöktü ve bana muayene için saat üçte gelmemi söylediler. üçe kadar bekledim ve bu sefer tam şubat sonuna tecili yapacakken oradaki kadın affa başvuru süresinden sonra başvurduğumu iddia etti. yahu dedim okul bana 29 aralık son tarih demiş, ben de o tarihte başvurmuşum ve hatta okul affımı onaylamış, nasıl tarihi geçmişim. yok dediler, son gün 28 aralıkmış. tekrar bingöl'e faks çektiler ve şubat tecil hakkımı da yok ettiler. e şimdi n'olacak dedim, sülüsün çıkıyor iki gün sonra askersin dedi kadın. ve hatta okula kaydımı yapamadığım için kayıt dondurma hakkım da yok, okulla tamamen ilişkim kesiliyor, askere gidiyor ve bugüne kadarki bütün çabalarım boşa çıkıyordu.

    o yıkılmışlıkla sitem edesim tuttu ve "ben buraya daha fazla tecil için geldim, siz daha beter yıktınız beni" deyiverdim. kadın beni paylamaya başladı, bizden yasadışı mı davranmamızı istiyorsun yani dedi, yahu dedim bi suç varsa o da okulun suçu, benim günahım ne.. otur bekle komutanla görüşeceğiz dedi.

    o bekleme süresi boyunca neler çektiğimi anlatamam mümkünatı yok. sonra komutana gittik ama kadın beni konuşturmadı ve paso beni suçladı. zar zor araya girdim, komutan en azından okula kayıt dondurabilir diye bi kağıt hazırlarsınız dedi, ancak onu koparabildim.

    eve geldim, fakülteyi, kayıt işlerini telefon bombardımanına tuttum. zaten 28 aralık pazar günüymüş, o gün de kayıt işleri kapalı olduğu için son başvuruları ertesi gün almışlar. şimdi önce benim aslında af başvuru tarihi süresince başvurduğuma şube ikna edilecek, sonra 21 şubat'a tecil alınacak, sonra dilekçe verilecek ve okula kayıt yerine sınavlara giriş hakkı istenip sınavlar süresince tecil yapılabilir mi ona bakılacak.. kaçak okuma şansım da yokmuş çünkü okul kaçak öğrenci istemiyormuş.

    ve haftasonu geldi. şimdi iki gün boyunca zombi gibi dolaşacağım, pazartesi günü önce okula gidip belge alıp, sonra şubeye gidip muayene olup, sonra tekrar okula gidip ön kayıt olmam ve dilekçe hazırlamam gerekecek. ve zaten bu dertler hiç olmasa da nefret ettiğim bi şeyi daha geciktiremezsem şubatta, hatta belki bu hafta içinde askere gideceğim.

    bugün yıkıldım, haftasonu boyunca stresten daha beter çökeceğim ve pazartesi gününden de artık zerre umudum yok. bu şeyleri buraya yazmak, bi şekilde kendimi döküp rahatlamak istedim ama bi boka yaramadı.

    küfretmeye çalıştım, silmek zorunda kaldım. oysa küfrü hiç bu kadar haketmemişlerdi gözümde o sonradan uydurulmuş kutsiyetler...
    --spoiler--

    (bkz: ne üzüldük bilemessin)
    (bkz: gerçekler acıdır)
    0 ...
  8. 79.
  9. günlük hayatında dahi en temel $eyleri unutan bir adam olarak ilk geldiğim zamanlar bir miktar sevi$melerimizin olduğunu yeni hatırladım. gelen kutusundaki eski mesajlar sağolsun.

    askere gitmi$ sanırım. dönsün, içkisi, avradı benden.
    2 ...
  10. 80.
  11. benim hayatımın ta kendisidir.

    ikimizin de doğum yeri ve ikametgah adresi ekşisözlük olmasına rağmen ben bugün okuyan oylayan ya da umursayan olsa da olmasa da işimi buraya işlemek istiyorum.

    2 yıl aşkın süre önce kalbime girdi ve onu bir daha ordan gönderemedim. kızdım-kırıldım ama yerleştiği yerden onu kaldırmak rahatını bozmak istemedim. çünkü onun rahatı benim de rahatım. kalkıp gittiğinde onca şeye rağmen hala ne yapacağımı bilmiyorum.

    yemek yerken "acaba bugün ne yedi?" diye düşünmekten alamıyorum kendimi. sormuyorum, geçiştireceği sorulardan hoşlanmıyorum. kimsenin sesini duyduğuma onun sesini duyduğum kadar sevinmiyorum. ona sarılmak iki ayrı yarımın bütün olması kadar sıradan ya da mucizevi bir şey.

    insan bir insanın yüzüne bakarken hem çok mutlu hem de alabildiğine hüzünlü olur mu? uçlarda dolaşan tüm hislerimin vücut bulmuş hali o. sadece mutlu olmamı istemesi gerçeği bunu değiştirmiyor. bu benden kaynaklanmakta... ama tek değişmez koynuna başımı koyduğumda aldığım sonsuzluk kokusu. beni mutluluktan ağlatabilir. öfkeden deliye çevirebilir. o bana istediğini yapabilir. sahibim. beni anlar, beni bilir, beni sevindirir..

    hiçbir zaman onun yanında olduğum anın kıymetini bilemem. bunu hala yapıyorum çünkü, ya geçmişte olup bitmiş bişi ya da gelecek olması mümkün ya da imkansız bişi için kafamı meşgul ederken elimi tutan bana sarılan adamı görmezden geliyorum. üzerinden zaman geçtiğinde ise o anlar içinde sadece onu anımsıyorum. geçmişim adına kaydedilen sadece o.

    elimde kalem önümde kağıt varsa eğer, farkında olarak ya da olmadığımda onun ismini yazıyorum. çünkü nasıl ki bu yazıyı buraya işliyorum, onu da kendime böyle işledim; özenle, sevgiyle, ümitle... bu hayatta yaptığım en iyi iş onu sevmek ve benimsemek. çünkü sadece kalbimi dinleyip yaptığım tek şey yine bu.

    gel-git zamanlarımızda çevremdeki herkesin bu katlanılmaz(!) ilişkiyi boş yere sürdürdüğümü hayatıma başka adamların girmesine fırsat vermem gerektiğini söylüyor ve çoğunlukla bu fırsatları yaratıyorlar bana. her seferinde aynı şeyi duymaktan bıkmadılar.

    - eka artık hayatına başka biri girmeli, bu ilişki sizi yıpratıyor.
    - benim hayatıma başkası giremez ki.
    - neden?
    - benim hayatım o.

    çok basit hiçbir esprisi olmayn bu diyalog o kadar uzun zamandır, sıklıkla gerçekleşiyor ki... onlar da haklı, ben de.

    çok kez dönüp sordum kendime, onu bırakmak mümkün olabilir mi? sahiden bitmesi daha iyi olabilir mi? bunu düşüne düşüne çok bıraktım ama her seferinde yeniden tuttum ellerini. onun elleri benim... onun koynu kokusu.. her şeyi benim. sahibiyim.

    hayal kuruyorum; geceleri onunla uyuyup sabahları onunla uyandığım zamanlar düşünüyorum. düzenli ve mutlu bir hayat, akşamları oğlanı uyutup film seyretmek (evet bir de en çok gülüşü ona benzeyen bir oğlum olsun istiyorum) ve sıklıkla sevişmeyi... bir ailem olacaksa onunla olsun istiyorum. uzun yıllar boyunca sabahları onunla uyanmak istiyorum, evet en çok bunu... daha yazacak ne çok şeyim var. sadece onu severek onu benimseyerek geçmiş 3 yılım var...

    çok zamandır bana beni sevdiğini söylemiyor ya da özlediğini, ya da benimleyken mutlu olduğunu vb. sanırım artık sona yaklaşıyoruz, sanırım biz de yakında geçmiş olacağız. belki ikimiz için de böylesi daha iyi olur. belki ayrı ayrı daha mutlu daha olumlu insanlar oluruz. derler ya, "hayırlısı neyse o". ben demiyorum.

    onu gerçeklerimin yerine koyacak kadar çok seviyorum.
    çok seviyorum.
    2 ...
  12. 81.
  13. (#3597088) entrysinde benim gibi kadın-bayan ikileminde kalan kişilerin ruhlarını huzura kavuşturmuş.
    hayat dersi vermiş adeta!
    0 ...
  14. 82.
  15. --spoiler--
    filmin en sonlarına kadar kendini çok zeki zannetmiş, bilge mafya babası havalarında artistlik yapmıştır. kıl herifin tekidir.
    --spoiler--

    (bkz: snatch)
    0 ...
  16. 83.
  17. (bkz: tuğla kafa). snatch filmini hatırladım ne gülmüştüm be.
    0 ...
  18. 84.
  19. karikatür gibi yazardır. egonu yerim senin. öhöm...
    0 ...
  20. 86.
  21. 2008 yılının aralık ayından beri yazmamasıyla dikkatimi çekmiş yazar.

    13 yılı aşan bir süre, düşündürmüyor değil.

    11-12 yıl önce sözlükten ayrılan (bkz: ekacaddesi) nickli yazar hanımefendi de bu beye deli gibi aşıkmış.

    biraz üstteki entrylere bakacak olursanız rahatlıkla görebilirsiniz.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük