uyuşturucu mafyasının eline düşen bir fizik öğretmeni waltır ve öğrencisi jesi nin maceralarının anlatıldığı güzel bir dizidir. yayından kaldırılana dek beğeniyle izlemiştim.
bitirdiğim dizi. güzel bir dizi. gayet sürükleyici. fakat bana sanki biraz abartılıyor gibi geldi. hala daha boardwalk empire'ın tüm zamanların en iyisi olduğunu düşünüyorum. ondan sonra da spartacus, sherlock falan gelir. breaking bad, prison break, lie to me, supernatural falan gibi diziler bir alt segment. merlin, dexter, sopranos, game of thrones falan komple baloon.
şimdilerde mad men ya da better call saul'u izlemeye başlayacağım. bakalım.
gerçekçi, dozunda ilerleyen, oldu bittiye getirilmemiş nadir kaliteli dizilerden.
mesela bir soygun dizisi izlerseniz, plan yapılır, mekan basılır, aksiyon, müzik tamam final bb.
ama bu dizi geniş bir perspektiften, dozu yavaş yavaş veriyor. ne çok yavaş ne çok hızlı.
ilk 2 sezon genelde sıkıcı olarak yorumlanır fakat bu dizi bu kadar imdb'yi bu sezonlar olmasa alamazdı daima eksik kalırdı. yani izleyin. yaklaşık olarak 2. sezonun 5. bölümünden itibaren daha sarmaya başlıyor dizi.
ah walt, uyuşturucu baronu olup da o evi terk etsen hakkındır. eşin de ve onun kız kardeşi de tam bir kezban. be amk kadını! çocuklar duymasın dizisindeki dominant teyze gibi salak saçma şeyleri dert edip adamın başının etini yersen, yıllar boyu adamı pasifize etemeye çalışarak "mutlu bir aileyiz" modunda takılırsan elbette belli bir yaştan sonra bir erkek böylesine değişip psikopatlaşır.
baldızı bacanağına ayrı çektiriyor, skyler walt'a ayrı ayrı çektiriyor. nedir ulan bu kezban kadınlardan çektiğimiz.
neyse, umarım walt dizinin sonunda karısını boşuyordur. oğlu da salağın teki zaten.
ikinci sezonundan itibaren sadece mafyatik ilişkiler ve uyuşturucu değil ABD ve MEksika sosyolojisiyle ekonomisine dair çok derin bir algı kazandıran dizi.
yalan yok valla diziye başladıktan sonra met neymiş ne değilmiş biraz araştırmıştım. tabi google earth sayesinde biraz da Albuquerque şehrini dolaşmıştım. emekli olduktan sonra taşınabilirim güzel bir şehir.
sevilmemesinin ve sıkıcı bulunmasının sebebi aşırı derecede gerçekçi olmasıdır.
ilk 2 sezon fena halde yavaş geçiyor ama sakin, kahramanımızın gelişim ve değişim sürecine etki eden önemli ayrıntılar bu ilk 2 sezonda.
gerçekçi oluşundan dolayı çoğu insanın sıkıcı bulmasının sebebi, bütün dizi ve filmlerin baş karakterleri sıfır noktasından sonra dik bir çizgi halinde yükselmesi ve vike vike gitmesidir. insanlar buna alışmıştır ve sürekli sorunlarla karşılaşması, eski pasif halinin kalıntılarını sürekli olarak her kötü olayda belli etmesi "hani lan ne zaman bu adam vike vike gidecek, ne zaman 'ooo adamım benim, ne koydu be' diyeceğiz?" diye sinirlendirir durur insanı. fakat gerçek hayatta da aynısı olurdu, öyle ben sıfır noktamı gördüm deyip de kimse aniden bir psikopata ve silah ustasına dönüşmez.
en gerçekçi sahnesi de arabayı yakma girişimiydi. gazeteyi yaktı depoya soktu ve arkasını döndü, işte o an patlayacak diye düşünürsün ama patlamaz, aynı şekilde kahramanımız da şekil olacağını düşünür ama madara olur. karşısına oturur, birkaç saniye izler, arayıp taksi çağırır ve araba ancak o vakit havaya uçar. tıpkı gerçek hayatta da olacağı gibi.
işte bu diziyi beğenmeyen tayfa da o arabanın hemen adam arkasını döner dönmez yanmasını bekleyenlerdir. yok öyle sonradan karizma.
o kadar dikkat ettim pek hataya rastlayamadım, bana göre gerçeklik oranı 10/9, 1 puanı da yaptığı metanfetaminin %96 oranında saf oluşuna kırdım. bu diziden sonra yapılan araştırmalarda bu derece saf bir meth yapmanın imkansız olduğu ortaya çıkmış. eh bu adamın bu derece iyi meth yapması da dizinin varoluş sebebi.