--spoiler--
latin amerikalı göçmen temizlik işçilerinin (çoğunluğu kadın) örgütlenme mücadelesini konu alıyor film.
düşük ücret, alamadıkları sigorta ve sağlık hakları için sendikalı olmalarıyla, hayat işçiler için değişmeye başlar. patronlar ve taşeronlar saldırı için her zaman ki tezgahlarını uygulamaya başlarlar. iş birliği teklifi, tek tek işten atma, tehdit...
işçiler mücadeleyi bırakmaz ve birlik olurlar, sonunda kazanırlar tüm haklarını.
filmde iç parçalayan iki sahne vardır. birincisi maya'nın ablasıyla konuştuğu sahne. rosa'nın patlama anındaki söyledikleri tüm dünyadaki kadınların ortak sorunu. ikincisi maya'nın ruben'in okul parası için hırsızlık yapması.
işyerini işgal ettiklerinde sendika yöneticisinin konuşması tüm dünyadaki işçi mücadelesini özetliyor.
"kimse size boş yere gül vermez! ne zaman gül verirler? yalvarmaktan vazgeçtiğiniz, organize olduğunuz zaman.
biz ekmek istiyoruz
ama gül de istiyoruz"
--spoiler--
"işsizlerin şairi" olarak tanınan ünlü yönetmen ken loach'un 2000 tarihli filmi. diğer loach filmleri gibi bu filmde de birçok ortak özellik mevcut. bread and roses loach'un siyasi ve sosyal bilinç taşıyan filmlerinden yalnızca biri. film sosyal eşitsizlikler ve göz ardı edilmiş insanların hikayelerini konu edinir. filmin adında geçen bread emeği, roses ise insanca yaşamı temsil eder. bu bağlamda "ekmek ama insanca yaşayarak ekmek kazanmak" mantığından yola çıkılır. yani bir yerde dilenmeyi bırakmak ve örgütlenmeyi, emek hakkına sahip çıkmak nedir o anlatılır bu filmde. loach'nun filmlerindeki tek ortak nokta bu değil elbette. işin birde oyuncu seçimi tarafı vardır. loach'un filmlerinin geneline bakıldığında oyuncu künyesinin çoğu tecrübesiz oyuncu kadrosundan ibarettir. bu filmde diğerleri gibidir. filmin başrollerini adrien brody ve pilar padilla paylaşıyor, gerisi ise tamamen amatör bir oyuncu kadrosu ile şekilleniyor. ve emin olun bu durum filme bambaşka bir güzellik katıyor.
film hademelik işindeki yolsuzluklara, emeğin sömürülmesine tepki gösteren maya'nın isyanıyla başlayan eylemi konu alıyor. şirketlerin gücü ve çalışanlarının emeğine kayıtsız kalması karşısında sıradan insanın güçlü ve sağlam duruşunu anlatıyor.
bu filmde her şey tanıdık. sevinçler, hüzünler, isyanlar ve baş kaldırılar...
buradan sonra yazacaklarım fena halde spoiler barındırmaktadır, bilginize sunulur. ondan sonra vay efendim ben bilmiyordum, vay efendim ben görmedim demeyiniz çok rica ederim.
--spoiler--
filmin belki de en iyi özeti maya ile iş arkadaşı arasında geçen bir diyalogta gizlidir. hademelik görevleri gereği mekan temizlemek sorumluluğunda olan maya patronlarının onlara karşı olan göz ardı edişlerini sorgularken arkadaşı ona dönüp üzerindeki hademe kıyafetini göstererek şöyle bir tespitte bulunur;
- şu kıyafeti görüyor musun maya? insan bunu giyince görünmez oluyor.
işte filmin temasıda budur, temeli buna dayanır. toplumdaki statüler gereği belli bir kesimin göz ardı edilişidir mevzu. ve bu filmde bu eşitsizliğe bir tür başkaldırı niteliğindedir. tüm bunların dışında filmin sonunda rosa'nın hikayesi de insanın suratına tokat gibi çarpar, o ayrı.
--spoiler--
ken loach'un siyasi ve sosyal bilinç çerçevesinde sunduğu gayet başarılı bir film. izleyiniz, izlettiriniz.
2000 yapımı Ken Loach filmi. Yönetmenin siyasi görüşlerini Gilles Deleuze 'ün Sinema eserinde kullandığı kavramı, conceptual personae aracılığıyla büyük bir açıklıkla ve kapitalizmin göbeği olan ABD'de ifşa ettiği film. Bread and Roses ayrıca latin amerika göçmenlerinin haklarını aramayı amaçlayan bir organizasyonun da adıdır.