Sinirlenip tabağı çanağı duvarlara fırlattıktan sonra cam kırıklarının arasında darmaduman evin ortasında televizyon izleyip sigara içmek örnek olabilir.
hayattaki bütün gelişmelere karşı verilen cevabın "öyle mi? vay amına koyiim" şeklinde olması durumudur. hiçbir şey kişinin* boş boş sağa sola bakıp düşüncelere dalmasından daha değerli değildir böylesi durumlarda.*
bok var her bokun da bokunu çıkarmayın ulan. ayrıca bu tip bi şahışın(!) boşvermişliğinin farkındalığı üzerinde olmadığından bokunu çıkarması durumsalını farkedecek ahval ve şeraitte olmadığı kuvvetle ihtimaldir.**
kendini çöp kutusuna atma durumu. "ne işim var ulan benim burda?" şeklinde düşünmez bünye. ne kadar uzun süre düşünmezse o kadar uzun süre benimser bulunduğu durumu ve buna bağlı olarak yaşanılan azap uzar gider.
maddi açıdan durumu çok kötü olan bir arkadaşımın evden gelen 200tl lik okul harcına yatırılması gereken parayı iddaa ya yatırması. burda parayı yatırmazsa kaydının silincek olması olayın vehametini artıran en büyük unsur.
- hayatında hiç boşvermişliğin bokunu çıkartmamış bi insan kesinlikle bu hayatı çözemez oğlum. taşını sıkıp suyunu çıkarsa fayda etmez.
+ hiç mi sezai abi?
- heee. hiç amına koyim hiç!
bizim tekel bayii sezai abi, içince öyle güzel bir kıvama geliyor ki, argo ile felsefi literatürü bi güzel harmanlıyor. sonra da tam hayatın sırrını çözecekken tepesi atıyor ve "hadi siktirin gidin, kapatıyorum dükkanı" deyip kovuyor dükkandan bizi. alkol böyle bir şey işte. tüm kötülüklerin anası. cennet de anaların ayakları altında bir yerde. saçma bir paradoks.
üniversite 3. sınıftayım. sömestrda pederin yanında çalışarak geçmiş tatil. nasıl bunalmışsam artık, okula döner dönmez eve kapanıp 2-3 gün yatmayı planlıyorum evde. o sıralarda lost olayı patlak vermiş. sardıkça sarıyorum. o bitiyor need for speed'de parlak bir kariyer yapıyorum. evden hiç çıkmıyorum günlerce. yaklaşık 1 ay bu böyle sürüyor. yalnız bir defa beni ikna ediyorlar cafede batak oynamak için. "olm çay söylüyosun hemen geliyor." üşengeçliğin nasıl bir boyutundaysam artık tahrik oluyorum.
bir süre sonra ev arkadaşlarıyla irtibatım kopuyor. zira gündüzleri uyuyarak geçiriyorum. uyku tutmayan bir sabah mutfaktan odama geçerken ev arkadaşım erdinçle karşılaşıyoruz. dünya küçük tabi. dışarıda sağanak yağmur yağarken eline defter, kitap almış dışarı çıkıyordu.
- nereye gidiyon lan?
+ okula...
- neden?
+ ders var olm.
- iyi de sanane bundan.
+ tövbe est. hadi eyvallah.
dışarıda sağanak yağmur yağdığı halde okula, hem de derse girmek için gidiyor oluşuna o kadar şaşırıyorum ki, uzun zamandır hiçbir şeye şaşırmadığımı farkediyorum. hayretler içinde kalıyorum. bu durum yoruyor beni haliyle ve uykuya dalıveriyorum.
eldeki dizi stoklarını tüketip nfs'de jübilemi yaptıktan sonra boşluğa düşüyorum. televizyon 24 saat açık durmaya başlıyor ve davranışlarım gittikçe garipleşiyor. cenin pozisyonunda geçirdiğim süre gittikçe artıyor. dışarı çıkmam konusunda rüşvet filan teklif edilse de son derece kaba dille reddediyorum. ta ki evin diğer elemanı kadim dostum ismayil odama gelip o tarihi konuşmayı yapana kadar. ona ismayil derken y'yi vurgulamayı çok seviyorum; onun ilkokul 1'de aldığı aşk mektubuna binaen :
"seni seviyorum ismayil. sana çok aşıkım."
ne kadar tatlı di mi? onun o tarihi konuşması kadar olmasa da :
- olm. sensizlik çok zor lan. hadi bi kalk da maçaya elden çak. preystreyşın'da yendikçe taşşak geç. söz alınmıycam. hem bugün okulda ipeği gördüm; 20 gündür aramamışsın, kız bitik. geçen gelmiş, zile basmış açmamışsın da kapıyı. telefonlara bakmamışsın. al sana tahinli çörek getirdim. bira da aldım, hadi salonda oturalım, birazdan beyaz gelincik başlıcak.
eğer şu konuşmadan sonra duygulanmıyorsanız içinizdeki insan sevgisi bitmiş demektir. ismayil benim içimdeki o gizli kalmış hümanizmi ortaya çıkardı ve hayata döndürdü. beyaz gelinciğin hamile olduğunu öğrendiğimde daha da duygusallaştım ve aniden dışarı çıkma isteği kapladı bünyemi. ipeğe, onunla kabak çekirdeği yemek istediğimi söyledim telefonda. buluştuk, parka gittik.
+ ya bebeyim, valla o gün kapıcı çalıyo sandım zili o yüzden açmak istemedim. sevmiyorum lavuğu hiç. yüzünü görmek istemiyorum.
- tırnaklarını kesseymişsin iyi olurmuş. elini tutmakta zorlanıyorum...