ey acemi serüvenci, senin olmadı hiç o yer. hiç bir zaman kendinden başkası olmadın. geldin, eğretiydin her zaman;
istesen de kalamazdın vakti gelince.. büyük bir yolculuk beklerdi seni o zaman.
o; kentleri, büyük aşkları, tarihini, kimliğini bırakıp gidebilirdi belki; fakat bırakıp gidemedi hiç benim sandığı o yeri. kaybetmesini öğrendi, hiç bir zaman kendisini bir kalıba oturtamayacağını öğrendi. şikayetsizdi belki, belki bir hüzün doldurmuştu için. yine de büyük bir yolculuk beklerdi, vakti geldiğinde.
insanlar alışır, birilerini içlerinde bir yere koymaya. kaybettiklerinde ise iç mekanlarındaki boşluktur arta kalan. arar, biri olsun der; biri olsun doldursun, rüzgar bile sızamasın. zira o iç mekan tek kişi için yaratılmıştır her zaman, olması gereken doldurmak değil; yıkmaktır gidenle yeni kurulacak mekanlara yer açmak için. yazılmaz her insanın serüveni, her insan konu olmaz kitaplara; her iç alem bir roman olamaz belki; ama tek biri dahi yeter hepsini anlatmaya.
giderken tüm köprüleri yıkıp gitmeli insan, eğer gidecekse dönüş yolu bırakmamalıdır hiç. ne bir veda sözcüğü dökülmelidir ağzından, ne bakışları anlatmalıdır vedayı. eğer gidecekse ölüm gibi gitmelidir, arkasına bakmadan; veda etmeden, aniden, kararlı ve dönüşsüz. böylece umut bırakmaz geride doldurulmasını bekleyen.
sığınma isteği hisseder insan, koruganlar arar kendine. yüzün düştüğünde saklanacağı bir yer. koruganına aşk derler kimileri, kimileri bağlılık. oysa korugan ihtiyacı hissetmiyordu bir zaman, bir zaman koruganı kendi içindeydi. kaybetmişti kimliğini ve benliğini. korugan yapacak bir serüvenci arar, bulur da belki.
ey acemi serüvenci, yatkınsın büyük yolculuklara; ve her serüven büyük bir yolculuktur belki. ölümdür, ölmektir çıkmaktan korkulan bir serüven. eğer varsa o güç içinde, eğer ki aşabilirsen acemiliği, yıkarsın o iç mekanı; kendi mekanını kurarsın yerine. yolculuk mecburi değildir bu kez. ey acemi serüvenci, adımını atma yükünü kaldıramayacağı yolculuklara.
farkında değilsin belki, o yer benim diyorsun; gör; evet sana layıktır ancak büyük aşklar da, gidişlerde.. ama gör, gör kendini ve olduğun yeri; yargıla, korkma yargılamaktan kendini ve olduğun yeri. bu yol benim deyip devam ettiğin bu yol, önünde açabilir büyük uçurumlar. kendinden başka kimsenin yolunu izleme serüvenci, sana yakışır düşeceğin yolu yapmakta, seçmekte.
senin olmayan yollarda kaybolmayı mı seviyorsun?
kaybol öyleyse, devam et; ama bağlanma senin olmayan hiç bir yola ve mekana. bir kavga gibi ilerle yolunu, madem yürüyeceksin bu yolu, atlaman gerekir o uçurumlardan düşmek pahasına. korkun? korkun kaybetmek olmasın bu yolu; korkman gerekir sadece kendini kaybetmekten.
ey acemi serüvenci!
kaçınılmaz olmuşsa artık uçurumu atlamak
ne bir heyecan olmalı içinde ne de aşk
hiç ölmeyecek gibi düşmeli yollara
hiç düşmeyecek gibi atlamalı
sislenmeyecek gibi sevmeli
dağın zirvesini
günlüğünü tutmayacak kendinden başkası
serüvenini bilmeyecek senden başkası
yalnızsın, düştüğün her yolculuk gibi
düştüğün bu büyük yolculukta da
sen yine de tut kendi elinden
ve güven gücüne
ey acemi serüvenci!
boşlukları doldurmaksa sana düşen, reddet sana verilen bu kimliği. eğer boşluk doldurmaksa istediğin, yık boşluğu ve yarat kendi dünyanı.
--bir gündüz düşü; m.s. 876 ağustos 4; akheramosis