bu haksız ve son derece adaletsiz sanrı; erkeklerin kendi özgürlüklerine düşkün olup, hayatlarındaki kadınların özgürlüklerini kısıtlama hakkına sahip olduklarını zannetme bencillikleridir.
hani şu gayet çağdışı olarak sergiledikleri 'kıskançlık' krizleri gibi.
erkek kıskanır ama kadın kıskanırsa ruh hastası, paranoyak olur.
cennet kadınların ayakları altında deniliyor ama maalesef bu dünyada; her açıdan erkeklerin ayakları altında ezildikten sonra öbür dünyada cennetin pek kıymeti kalmıyor..
kadınlar evliliklerinde sabırlıdır. sevdikleri adama karşı toleranslı davranmaları, affetmekte cömert davranmaları ve sabırları, bazı erkeklerce takdir edilmek yerine "ben ne bok yersem yiyeyim bu kadın benim" algısına yol açar. asla terkedilmeyecekleri, boynuzlanmayacakları, hep affedilecekleri gibi bir hisse kapılırlar. gün gelip de kadın sabrını tüketip gittiğinde, eski algılarından bir süre kurtulamayıp, hala karılarıymış gibi hissetmeye, karım diye söz etmeye devam ederler ve daha da kötüsü kendilerinde eski eşlerinin hayatına müdahale etmeye hak görürler.
uzun süre evli kalıp bosanmıs erkeklerde daha sık görülür. alışkanlıktır bir nevi. geçirilen onca iyi yada kötü günün ardından böyle bişey olması doğaldır. bir süre sonra geçer etkisini kaybeder.
boşanmış kadınların eski kocalarını hala kocaları sanmalarıyla nerdeyse aynı haldir.
adamların cüzdanlarını ve yataklarını hala kendilerinin sanmaktadırlar.
"hala meşgul olacaktınız da neden boşandınız?" sorusunu sormak gerekir her iki tarafa da.