Aldatmaktır/kandırılmak. Bu sadece bedensel olan bir şey değildir. insanlar birbirlerini beyinsel/ruhsal/duygusal şekilde de aldatabilirler. Duyguların zamanla yıpranıp ve azalması ile evliliklerin bitmesidir.
eşler arasında saygı bittiği zaman muhabbet, sevgi...vs. Azalıyor ve Zamanla yok oluyor. Fakat en önemlisi bu saygının neden yok olduğu. işte burda çiftin aileleri devreye giriyor ve bence en büyük etken aileler. Her ne kadar görünürde 2 kişi evleniyormuş gibi görünsede aileler de evleniyor. Kaynana muhabbetine girmiyorum ki herkes az çok biliyor. Her evlilik aynı değil tabii kimi aldatılma sonucu, kimi dayak yüzünden bitiyor ki; ben bu sorunların bile ailelere dayandığını düşünüyorum. Dedikodular, kışkırtmalar, dolduruşlar derken çift ister istemez birbirinden uzaklaşıyor.
durun ilişki ve evlilik eksperti(!) olarak burada bulunuyorum.
boşanmaların en önemli iki nedeni vardır. birincisi çiftlerin birbirini çok iyi tanımadan evlilik işine girmiş olmaları. haliyle bir zaman sonra öyle değildin, böyle değildin, değiştin muhabbetleri oluyor. he şu da var ki insan devamlı değişen bir dünyada yer alıyor. yani herkes her an değişiyor. bu değişimlere birlikte ayak uydurabilmek önemli olan.
ikincisi ise çiftlerin ayrı birer halkada kalamamaları. tamam evlisin, aynı takımdasın, hayat artık ikinizin ortak projesi gibi bir şey ama senin kendine özel bir alt başlığın da var bu projede. bunu pek unutmamak lazım. siz mutlusunuz arkadaşlar. doğru kimseyle daha da mutlu olacaksınız. tek düşünmeniz gereken bu. koşullu cümlelerinizde hep başrol siz olun. başkası olmasın. rica ederim bencillikle karıştırmayınız.
çiftlerin birbirlerinin beklentilerini karşılamada yetersiz kalmalarıdır. evlenmeden önceki beklentilerle evlendikten sonraki beklentiler arasındaki fark çok hızlı değiştiğinden, bu değişiminle baş etmekte zorlananlar çareyi kendilerini bu stresten kurtarmakta bulmaktadır.
insanlar biraz daha zenginleştiklerinde fakirlik tümüyle ortadan kalktığında evlilikler tümüyle yok olacaktır.belki 200 yıl 300 yıl sonra...
veya biçim değiştirecektir.
ve bu duygusal anlamda benim istediğim bir şey değil ama realite bu...
keşke hep ölümsüz sevgiler olsa...
Olası itiraz 10 binlerce yıllık kurum denebilir ama o onbinlerce yılda ilerleme o kadar azdı ki artık çok farklı dönemlere girdik.dediğim gibi bnm istediğim bir durum değil...
Modern ve konformist bir yaşamın doğurduğu kaçınılmaz sondur.
insanoğlu bu kadar hızlı tüketebileceğini daha yeni yeni öğreniyor. Avcılık, göçebe hayat ve kıtlıklar insanı birbirine bağlanmayı güçlendirirken hızlı tüketim toplumu olmanın sevdiğinizi de yiyip bitiriyor olmanızı beraberinde getiriyor. Seviş, çık. Ye, sıç. Karnın mı acıktı bir telefon kadar uzağında onlarca yemek. Kıyafet mi? Milyon çeşit.
birbirlerini dinlememeleri. erkeği ayrı kadını ayrı. bazen denk geliyor böyle o konuşuyor öbürki dinlemiyor o da konuşuyor. hani aile arasına girilmez şeyi olmasa ikisinin de ağzını büzecem sıra ile sen konuş sen dinle sonra sen konuş sen dinle diye. dinleyin lan birbirinizi sinire kestirmeyin adamı akşam akşam. karşındakini anlamaz isen dinlemez isen o da seni dinlemez anlamaya çalışmaz. sonra şiddetli geçimsizlik diye mahkemede alıyorsunuz soluğu. lan geçinmeye çalıştınız mı ki şiddetli geçinemiyorsunuz. neyse sakinim tamam.
Eski toprağın eviliklerine bakınca göze ilk çarpan şey saygı oluyor. Aşk yerini sevgiye bıraktıktan sonra karşılıklı saygıyı çok güzel sürdürüyorlar. Alttan almasını biliyorlar, anlayışla karşılamasını biliyorlar. Sevenle ego yarıştırılmaz. Sevdiğine sakinleştirici olabilmeli insan. Kuşatıcı olmalı. Saygısını tartışırken bile kaybetmemeli. Sevdiğine tahammülsüz olmamalı. işte günümüzde maalesef bunlar yok. Güzel sevemiyoruz, güzel sevmeyi bilmiyoruz. Asıl sebep bence bu.