"evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve evlilik ilişkisinin devamının imkansız hale gelmesi" gerekçesiyle açılan anlaşmalı davayla tek celsede sonuçlanan hukuki işlem. iki gün önce bizzat yaşadığım deneyimden sonra insan hayatında sanıldığı gibi travmatik bir etkisi olmadığını da kişisel bir not olarak kaydetmek isterim.
+ boşanmak istediğinizden emin misiniz?
- evet
+ barışma ihtimali kalmadığından emin misiniz?
- evet
+ herhangi bir tazminat, nafaka ya da maddi-manevi talebiniz var mı?
- hayır
+ evlilik öncesinden devreden ve evlilik sırasında edinilen malların paylaşımı yapıldı mı?
- evet
+ dava masraflarının tazminini istiyor musunuz?
- hayır
(önündeki evrakı inceleyen hakimin kısa süreli sessizliğinin ardından)
+ gereği düşünüldü, tarafların kati beyanları ve her türlü delile dayanarak tarafların tedbir nafakası hakkı mahfuz olmak kaydıyla boşanmasına.... vıdı vıdı vıdı
bir de şu var, 4 yıl sonrasıyla öncesi arasında hiçbir fark hissetmemiş olmanın neye yorulması gerektiğini bilmiyorum.. ama özetlersek, evlilikte boşanmak gibi sadece medeni hukukun meselesi, bireylerin değil. bu yüzden dondurmayı kaşıkla yemek ya da buzdolabını ayağınızla kapatmak kadar gündelik bir meseleymiş efendim.
taraflardan biri bu kararı aldıysa diğer tarafın çok fazla dietmemesini düşündüğüm durumdur. zira artık o evlilikten hayır gelmez huzursuzlukla nereye kadar sürdürülebilinir ki.
boşanmak olayındaki en zor aşama bence çevreye dert anlatma aşaması.
boşanırsın, anlaşamazsın, sevdiğin ya da sevdiğini düşündüğün kişinin aslında "o" olmadığını anlarsın, hayal kırıklığı, alışkanlıkları bir anda terketme olayı falan filan hepsi çok zor ama çevreye "şu sebepten dolayı boşandık" ya da "biz boşandık", "artık evli değilim" gibi şeyleri izah etmek çok güç bir süreç bence. milletin ağzı torba değil ki büzesin. her kafadan duyulacak olan "bak ben demedim mi ondan eş olmaz diye", "o zaten bekarken de öyleydi", "ben dememiş miydim?", "aman ne anlar o evlilikten?" gibi süper zeka örneği cümlelere alışmak lazım ne yazık ki. en azından unutulana ve çevre denilen eş-dost-akraba-tanıdık milleti kendine yeni bir dedikodu kurbanı bulana dek. şahsen ben böyle bir tecrübe -boşanmak- edinmedim ama çevremden gözlemlediğim durum ne yazık ki bu.
boşanan insan bu toplumda biraz da cesur olmalı galiba.
yaklaşık 20 dakika süren (anlaşmalı olduğu takdirde) olay... benim gibi ilk defa bir mahkeme salonunda bulunuyorsanız, hakimin sorduğu sorulardan çok 'ben neredeyim, yahu aynı filmlerdeki gibiymiş' düşünceleri beyninizde dolaşırken bir bakarsınız bitmiş gitmiş... evliliğe nasıl alışamadıysam buna da alışmam zaman alacak sanırım...
evliliğin hukuki anlamı kabaca, biz bundan sonra sevişcez yasaların haberi olsun demekse, boşanmak da yeter amk. sevişmek istemiyoruz artık devlet baba, demek oluyor.
mektuplar bende çocuklar sende kalsın deyip yolları ayrılıyor o bir zamanlar beraber yaşlanıp, ölme ümidinde olan kişiler. hayat ne garip.
(bkz: sepeti koluna herkes kendi yoluna)
ülkemiz bir boşanma cenneti durumuna gelmek üzeredir. aslında vahim olan çekirdek aileyi oluşturan bu temel ögenin neden bu kadar çabuk sarsıldığı sorusudur. standart boşanma sebebi olarak hep "şiddetli geçimsizlik" gösterilmektedir fakat bu sadece işin hukuksal açıdan tamamlanabilmesi içindir. altında yatan diğer nedenler ise şunlardır;
-ekonomik açıdan dar boğaza sürüklenen çiftlerin icra korkusu ile boşanmaları
-kadına yönelik şiddet eylemlerinin gün geçtikçe artması
-bazı devlet kurumlarından alınan ayni ya da nakdi yardımların devamının sağlanması
-boşanmanın çok basit bir olgu gibi algılanması ve işime gelmezse boşarım zihniyetinin yaygınlaşması
-açık seçik söylenmese de bazı evliliklerde çıkan cinsel sorunlar (iktidarsızlık ya da vajinismus gibi)
-evlilik sözleşmelerinin boşanma olayının hukuki sürecini etkilemesi ve kolaylaştırması
bu ve buna benzer sebeplerin hepsinin ortak adı şiddetli geçimsizlik olarak mahkeme kayıtlarına dava nedeni olarak yazdırılmakta ve boşanma tarihleri nerdeyse evliliğin iki ya da üçüncü ayına kadar inebilmektedir. kaldı ki tv lerden pompalanan ve aileyi yıpratan söylem ve eylemlerde buna çanak tutmaktadır. toplumda halen var olan ve yaşça reşit olmayan kız ya da erkeklerin evlendirilmeside ayrı bir sorundur. hayata hazır olmayan insanlar kısa zamanda çoluk çocuk sahibi olmakta fakat geçim sıkıntısı baş gösterdiğinde boşanma kaçınılmaz olmaktadır.
kangren olmuş bır kolu kesmektir. beyındekı tumoru aldırmaktır. safra kesesındekı taşı kırdırmaktır. Düşünün ki o kolla o tumorle o taşla daha ne kadar yaşayabilirsiniz? dolayısıyla kararlılıkla cesaretle hakime kes bu kolu al şu tumoru kır şu taşı demek lazımdır. Ameliyat sonrası yaşanacak olan ağrılara sızılara kanamalara ınsan kendını hazırlamalıdır cunku bu da bır süreçtir ama nıhayatınde gececek bır süreç. Hıcbır ağrı sonsuza dek sürmez. Sürerse de bıra, votka, tekıla ve badem in kalpsiz şarkısı eşliğinde ağrının derecesi düşmektedir. ben bugün bunu gördüm
kesinlikle hoş olmayan bir durumdur, yıllarca ayn yastığa baş koyduğunuz, evlatlarınızın anası yada babasıyla yolları ayırmaktır, annenin yanında kalan evlatların baba sevgisine, babanın yanında kalan evlatların anne sevgisine muhtaç kalmasıdır. işte bu sebepten evlilik kararı, evlenilecek insanın tercihi bir ergenin hayatında vereceği en önemli karardır. ayrıca sadece görselliğe aldanarak verilen evlenme kararlarının hemen hepsi boşanmayla sonuçlanır, o yüzden kişi duygusallık kadar mantığa da önem vermelidir. unutmadan evlilik yaşlılığa yapılan yatırımdır, benden söylemesi.
insana ilk başta itici gelen bir kavram.. sonuçta kimse boşanmak için evlenmez.. ama bazen iki tarafın birbirine anlayış göstermemesi sonucu bitmesi gereken, devam etsede artık eskisi gibi olmayacağını bildiğiniz için yapılması gereken bir davranış..belki de çocuk olmadan olması en güzeli..
insanın kendini sarıp sarmalayan aynı zamanda boğan gereksiz neden yapıldığı belli olmayan bağdan kurtulmasıdır.genellikle aşığım seviyorum cümleleriyle başlayıp allah belanı versin cümlesiyle biten sürecin tam karşılığıdır.
son derece gerekli bir kavramdır. cehennem azabını bitirecek iki formül vardır: ya cinayet işleyerek tüm hayattan kopacaksınız ya da sırtınızdaki kamburu atarak yeni ufuklara yelken açacaksınız. ötesi yok bu işin...
evli çiftlerin birbirinden yasal olarak ayrılması. evlilik aktinin sona erdirilmesi.
ben bu işin sadece türkiye'de mi çocukların üstüne bu kadar yük bindirdiğini, yoksa başka ülkelerde de anne-baba'nın eşşek kadar olmuş çocuklarını manevi baskıyla bunalttıklarını bilmiyorum. ama yine de anlaşamıyorsanız boşanın, emin olun azıcık adam gibi davranabilirseniz çocuklarınız çok daha mutlu olacaktır.
bahsettiğim dengesizlik ise çiftlerin tartışmaları ve tabi ki çocuklara karşı olan tavır değişikliği. annemle babam boşanırken şehir dışındaydım, geldiğimde beni 7 ay kadar önce evden "s*ktirleyen" baba(cığım) kollarını açmış (annemi de ikna edip, bu manyaklığa devam etmemizi) bekliyordu. aradan yıllar geçti, artık karta kaçmaya başlayacağım ancak adam hala ısrarla arayıp ağzımı yokluyor, sanki annemi ikna edip geri dönecekmişim gibi davranıyor, sık sık çıktığım seyahatlerde "aman kendine dikkat et oğlum, bıdıdı" tarzı mesajlar atıyor, gülüp geçiyorum. lan beraber yaşarken nefret ediyordun, ne oldu?
not: şimdi okudum da, sorunlu ergen tadında olmuş, bilgi olsun diye söylüyorum, öyle sorunlu takıntılı bir insan evladı değilim, durduk yere sözlüğün manyağı gözüyle bakmayın. hehe