boşanmak yeni alışmaya çalıştığım, ama olmasından mutluluk duyduğum durum.
nikah memurunun hiç gülmediği evliliğin güler yüzlü hakim tarafından sona erdirildiği durum.
kendimi şimdi ne yapsam acaba diye boşlukta hissettiğim durum.
yüzünü bir daha görmek istemediğim lanet kadına verdiğim emeklerle daha fazla rezil olmamak adına hayatımı kurtardığım durumdur.
sonuçta kimse boşanmak için evlenmiyor. bu her iki taraf içinde büyük bir hayal kırıklığıdır. kötü giden bir evlilik ise en doğru alınan karardır. devamlı erteleyip, çocukları geçimsiz bir aile içerisinde büyütmektense, ayrı olmak in iyisidir. çocuğa anne babadan iyi bir psikolojik destek verildiğinde kısa zaman içinde atlatabilir.
evlilik birliğinin kanunen sona ermesidir. boşanma sebepleri başlıkları türk medeni kanununda şu şekilde düzenlenmiştir;
mk.161: zina.
mk.162: hayata kast, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış.
mk.163: suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme.
mk.164: terk.
mk.165: akıl hastalığı.
mk.166: evlilik birliğinin temelinden sarsılması.
mk.161-165 boşanmanın özel sebeplerinden olup hakimin takdir yetkisi aranmaz. ancak mk.166, tamamen hakimin takdir yetkisine bırakılmıştır.
bir ülkenin değerleriyle bu kadar oynanırsa, insanlar bencillikle bireysellikle yoğrulursa mecburen artan orandır.
evet eskinin kadınları sabrederdi ezilsede, şimdi kadınlar ekonomik bağımsızlığını kazandı bu önemli bir faktördür fakat islam'ın emir ve yasaklarını uygulamayan ama kadınlara üstün olduğunu varsayan yaklaşımını zihninde sabitlemiş erkekler bir sebep değil midir?
boşanan boşansın efendim, kimse kimseye sabretmesin amenna, ama bu çocuklar ne olacak çocuklar?
romantizm bitti, herşey sıradanlaştı ama kendi kendimi kandıramazdım birarada kalarak çocuklar için sırf demekle doğal olunma idealiyle birleşen bireyci yaklaşımlarla olmaz bu işler. aile terapisine kadar yolu var, aile terapisine gitmeme gururu yapan erkekler genelde ama o erkeklik gururu yıkılacak çocuklar için. her çocuk normal bir aile düzeni içerisinde yaşamayı hakediyor.
aşk aşk aşk.. ee ne oldu? heryerde işlenen en çok satılan tema aşk? güzeldirde lafımız yok, fakat büyüklerin fikri gözardı ediliyor, aşkın sarhoşu insanlar mantıksız evlilikler yapıyor. eskidende kaçarlardı değişen birşey yok. kaçtığı için sabrederdi zavallı kadınlar. sadece aşk ile olmaz bu işler mantığı asla arka plana atmamak lazım.
aşkın herşeye deva olacağı,değiştirmeye yönelik bir evlilik denemesi ve zamanından önce gereksiz fazla yakınlaşmış bireylerin kendini mecbur hissetmesi ve saire derken boşanma arttı. hayırlı olsun da çocuklar ne olacak? birde dul kadını kötü gören abazanlar ne olacak?
değerlere dön, gerekirse terapiye git kardeşim. aile bir toplumun temel taşıdır bu değeri hala yaşatıyorsak yine de değerlerin tamamen yokedilmemesinden. batı da mutsuz 35- 40 yaşlarındaki dul kadınların halini görüyoruz türkiye ye gelip kimlerle ne yapıyorlar?
kadın :'' Bu hayat şartlarında fazla bir şey istemedim.Bencil olmadım, ısrarcı olmadım, onu başkalarının yanında rencide etmedim hiç. istediklerini olabildiğince yapıp, yapmasını istemediklerinden çok istediğim halde kendimi soyutladım. yeri geldi ailemi görmek bile problem oldu. tek istediğim sevildiğimi hissetmekti. aşık değildim belki ama beni seven birisiyle bir ömür geçirebildirdim. kötü bir insan değil, kesinlikle ama benim beklediğim seven bir adamın yapacaklarıydı.Olmadı. Mutlu olamadım, mutlu edemedim onu.''
erkek: '' Ne istediyse yaptım, yapmaya çalıştım. Evinde eksik olmasın diye sabah akşam çalıştım. el kaldırmadım, ana avrat sövmedim hiç. ondan beklediğim sadece mutlu olmasıydı. ama bir türlü hoşnut olmadı.istekleri neydi onu bile anlayamadım. konuşmaz ki böyle şeyleri. oysa ben onunla herşeyden konuşabilmek isterdim. tuttuğunu koparan ama bir bütün olmaktan gocunmayan kadın gibi kadın. Keşke eksik olan neydi anlayabilseydim. mutlu olmadı. biliyorum. bende o yüzden mutlu değildim ya...''
yukadıdaki durumu yaşamış yüzlerce çitfin sonunda karşılaştığı durumdur.
Kadın istemediği şeylerin kendisi hakkında olumlu bir eylem olduğunu sanır- çünkü istemek en doğal hakkıdır, öyle öğretilmiştir.-
Erkek yapmadığı şeylerden dolayı kendisini bulunmaz hint kumaşı sayar. -Eşi dövmek, bağırmak..bunlar yapılabilirdi ama yapmadım, ben iyi bir insanım-
iki tarafında anlamadığı nokta, evlilik aşkla mı aşksız mı yapılmış? farketmez. Beklentiler NE KADAR ÇOKSA BiTMESi O KADAR OLAĞANDIR.
görücü usulü ile evlenmiş çiftimiz daha evliliklerinin birinci yılında bi erkek çocuk sahibi olur. aradan geçen beş sene sonunda evlilikte saçma sapan nedenlerden dolayı çatlak baş gösterir. evliliği kurtarmak(!) amacıyla bir erkek çocuk daha dünyaya getirilir. fakat geçimsizlik daha da artar ve 11 yıllık evlilik bitirilir.
daha sonra boşanma evresi ve 10 yaşındaki büyük çocuk babaya, 3 yaşındaki küçük çocuk ise anneye verilir. büyük çocuğa periyodik olarak anne düşmanlığı benimsetilir. senelerce anne ve annenin ailesini kötüleme çalışması yapılır. hatta o kadar ki 10 yaşındaki çocuğu boşanma davasında şahit olara hakim karşısına çıkarırlar. tam 11 sene anneyle görüşmezsin. zaman zaman anneyle görüşüyorsun diye azar yersin babadan. bu arada üvey anne belası musallat edilir başa. çocukluk ve ilkgençliği s*kip atar bu üvey anne, acımaz bile. 11 sene aradan sonra anneyle görüşmeye başlarsın ve tam 4 sene babadan gizlersin bunu. bu arada mesleğini eline alırsın eşşek kadar adam olursun ama hala annenin yanında çocuk olursun. annesiz çocukluğunun acısını çıkartırsın. sonra baban öğrenir anneyle görüştüğünü ve evlatlıktan reddeder.
iki insan keyfen evlenir, keyfen çocuk yapar, keyfen boşanır; ceremesini çocuklar çeker. bu kadar nettir!
her ne kadar boşanmadan sonra her şeyin biteceği söylense de ortada çocuk varsa olayların pek filmlerde ki gibi devam etmediği bir durumdur. son zamanlarda çok rastlanmaya başlanmıştır buna karşılık bakanlık çiftlere evlenirken tavsiye niteliğinde bir kitap vermeyi düşünmektedir.
evliliğin mahkeme kararı ile sona ermesi. iki tarafın rızasına bağlı değildir, Haklı olan tarafın isteği üzerine, kanunda yazılı nedenler uyarınca hakimin kararı ile gerçekleşir. Kanunun öngördüğü nedenler şunlardır: Zina, cana kast ve kötü davranma, küçük düşürücü suç ve haysiyetsiz hayat sürme, eşi ve evi terk, akıl hastalığı ve geçimsizliktir. Boşanmanın olabilmesi için geçimsizliğin şiddetli olması gerekir.
1926 yılında Medeni Kanunun çıkmasına kadar Türkiyede boşanma islam hukuk kurallarına göre oluyordu. Bu hukukta boşanma (talak) hakkı yalnız kocaya tanınmıştı ve koca bu hakkını herhangi bir neden öne sürmek ya da mahkemeye başvurmak zorunda olmaksızın tek taraflı olarak kullanabilirdi.