son dönemlerde ve son yıllarca oldukça artan ve sık rastlanan durumdur. insanlar eskisi gibi değil ne yazık ki. eskisi gibi bazı şeylerle yetinemiyor. kadın ya da erkek hiç farketmez. bunu cinsleştirmenin de mantığı yok bence.
aslında günümüz dönemlerde kültür seviyesi, eğitim seviyesi arttıkça boşanmaların azalması lazımken (okuyan, eğitimli ve donanımlı insan empatiyi, sadakati, güvenilirliği, anlayışı daha çok olması lazım zannımca) daha da artıyor nedense.
buna çıkan tek sonuç da dediğim gibi çiftin ileri ki yıllarda birbirini beğenmemesidir. bazı şeylerin göze batması da buna dahildir.
Erkeklerin güzel kızlarla, kızların yakışıklı erkeklerle evlenme arzusudur. Çünki kapitalist sistem evlenme yaşını on yıl geciktirdi. Buda çiftlerin evlenmeden önce ki ilişki kurma dönemini uzatmak demektir. Yani on yıl nikahsız aşk yaşamak. Herkes yakışıklı ve güzel peşinde olduğuna göre ve bu uzun zaman içinde tüm yakışıklı ve güzeller elden geçtiğine göre. ilk aşklar unutulmadığına ve aşklarda ayrılıkla bittiğine göre. Her aşık, aşkına kavuşamayıp başkasıyla evlendiğine göre, böyle evliliklerde sevgi olmayacaktır. Aşkın yerini mantık, bağlılığın yerini siyaset ve anlaşmalar alacaktır. Böylelikle evlilikler, dalındaki kuru yaprak gibi her an kaopmayla karşı karşıya kalıyor. Kopmayanlarda zaten dosta düşmana karşı yürütüyorlar.
Sözün özü boşanmanın en büyük sebebi eşlerin evlenmeden önceki hayatlarıdır.
kızların aldatma olayının mazur görülmesini istemesi mini etek giyinmenin mazur görülmesini istemesi evde bir liderin olmaması babanın lider olarak görülmemesi saygısızlık gibi çoğaltılabilir.