boşalacakken zili çalan tencere pazarlayıcısı

entry2 galeri0
    1.
  1. ağzı burnu kırılasıdır.
    sevişme esnasında ise tüm çabanın helak olmasına neden olur. yok tuvalette elizabeth durumundaysanız tekrar konsantrasyonu sağlayabilirseniz devam edersiniz. iki türlüde yazık ama onca boşa giden enerjiye.
    0 ...
  2. 2.
  3. tanım: bir x kişisi malum video karşısında hayvana bağlamış vaziyette zirveye tırmanırken, kapı zili butonuna acımasızca yüklenen y kişisi. zordur arkedeş, yaşaması da anlatması da zordur. başa gelmediyse ne alamanya da gurbetlik çekmiş türk evladı anlar bunu, ne de en susadığı anda diktiği buz gibi şişenin su değil gazyağı ihtiva ettiğini hisseden bahtsız.

    **

    geçen gün yine sevişiyorum, durduk yere kavga çıkarttı hatun. yok ben çok haşinmişim, yok işte bana yetemiyomuş, sıkılmış yorulmuş falan feşmekan. haklı kızcaaz da, canım sıkıldı tabii. ama hakkını da vermedim değil kavganın. sağlam bi dalaşmanın ardından dedim: "hadi öldür beni ne duruyorsun hadi öldürsene.." anlamsız ifadelerle baktı yüzüme. "ne diyo la bu amua godumun deyusu" der gibiydi. korktu herhal, böyle bi tepki beklemiyor olsa gerekti(gerekti??). aha işte aynı senin bu kelimeye baktığın gibi baktı. sonra hiç bir şey söylemeden pılını pırtıs.. pılı pırtın.. pılısını pırtısı.. ne dalgaysa işte o şeylerini topladı. kapıyı dışardan kapattı.

    bense ne hazırmışım şu gerizekalı liseli kız cümlelerini kurmaya: zorlu bi ilişkiden çıkmıştım. geçen zaman sadece kendini değil beni de tüketmiş, bir şeyler alıp götürmüştü benden. evet almıştı, evet vermiştim. çok yorgun hissediyor, zamana ihtiyacım olduğunu anlıyordum. bi alışveriş yapma, yenilenme, ne biliim tazelenme isteği duydum. (yok arkadaş olmicak, kaşar gibi hissetmeye başladım. iyisi mi eski üsluba dönelim, bu yol yol değil.) neyse üstad, ne kadar vazelin, havlu, bitki çayı, mesir macunu varsa stokladım sepete. hızımı alamadım, bi de kamp çadırı sürükledim kasaya. amacım neydi bilmiyorum ama yaptım bunu. biten ilişki sendromu olsaydı gerek. yine olmadı aq.

    --çok merhametsiz spoiler, 18- yanaşmasın direk salıyorum lafı orta yere--
    ondan kelli hocu, zor günler için hazırda bulundurduğum bel emeği dolar kuru, evladiyelik sandığımı açtım eve gelincik.
    kontrastı bozuk gün dostu laptopımı da aldım, kuruldum yatağa şöyle bir. tam o anda ne kadar karaktersiz bi adam olduğum gerçeği uzanıverdi önüme boylu boyunca. düşündüm. zor günlerimde imdadıma yetişen, ne zaman arkadaşlarımla ele ele tutuşup se-le-na, selena selena moduna geçsem yanımda bitiveren biricik yoldaşım, sadık yarim elizabethimi yıllardır ihmal etmiştim. sadakatsizliğin içsel dünyamda açtığı derin çukurun etkisiyle apansız hıçkırıklara boğuldum. ağladıkça ağlıyor, ne yapacağımı bilemiyordum. sonra bi fikir geldi aklıma. sandığıma uzandım, en güzide dvd mi çekip aldım özenle. ağlayarak cd-driver a yerleştirdim. auto-run felsefesini benimsemiş film umarsızca oynamaya başladı. bir kaç hoşbeş tanışma faslından sonra olaya girdi elemanlar. ulan ben ne haldeyim, onlar ne yapıyordu. ama elizamı düşündüm bir an. onun için katlanmalıydım bu duruma.

    neyse devrem, elemanlar artık olaya iyice konsantre olmuş bağrış çığrış ortalığı yıkarken benim de ortama adapte olmam zor olmadı. hatta bi süre sonra "sikmişim sadakati uu yeaahh!! aynen böyle beybi.." nidalarıyla ekrandaki yarmanın görevini devralmış gibi hissetmeye başladım. olay öyle bir yere geldi, doruklardayım ama everest filan bok yemiş afedersin. bu hazzın yüksekliğini görse oturup ağlar üç gün, öfkesinden lav püskürtür falan o yükseklikten, o kadar hani. bu arada o zevki yaşıyorum ama ağlamam da kesilmiyor bir türlü. "oy ben ne ettim aman da aman nası bırakıp gittim" konulu bi operayı sahneye koyuyorum aynı anda. çok ilginç bi duygu, ağlayarak mastürbasyon yapmak dedikleri buymuş demek.

    evet sona doğru yaklaşıyorum emin adımlarla. duygusallık ve cinsel hazzın etkisiyle yoğruldukça yoğruluyor, kıvama geliyorum. ve o an geldi. beş saniyelik şuur kaybı tüneline arka kapıdan giriş yaptım. iki damla yaş süzüldü gözlerimden. yüzümdeki tebessümle karışık ağlamaklı ifade hiç de aceleci değildi. rüzgarlara kanat açtım, derdi tasayı unuttum, yerli malı kullanmaya and içtim. anliycaan dost, geldim geliyorum ki; en yürek kaldıran haliyle çığlık attı kapı zili. nası desem o sesle bi irkildim, bi fena oldum o saniye. tam esneyecekken ağzına çekirge kaçar, sonra hapşırık gelir de en hayvani tavırla bırakıverecekken bu sefer karşıdan hayatının aşkı görünür. esneme de kaçar hapşırık da. sen de içine kaçarsın. işte o duyguyu al, yanına brezilya nın en doğal kahve tanelerinden bir içecek hazırla, sonra dürdane teyzeyle karşılıklı içtiğini hayal et. sonra o hayal kırıklığını al, beş yüz binle çarp, iki yüz milyara katla. bendeki duygu dönmesinin ancak milyonda birini elde ettin, bildin mi?
    --çok merhametsiz spoiler, 18- yanaşmasın direk salıyorum lafı orta yere--

    eminim hepiniz bilirsiniz de, ben varlığın puslu tarafından bakmaya çalışıp "ne skime yarar acep bu çakıl taşları?" derdim. o anı anlatırmış meğer.

    "..tam zevkine varmışken
    birden yere düştün mü
    seeğeğeğeğeğeeen.."

    felaket düştüm. iyi ki krav maga neyin bilmem arkadaş. yoksa şu an sözlüğe değil yıllanmış bi ranzaya falan yazıyodum maazallah.
    hakkaten, hayat ne tuhaf vapurlar falan.

    not: ben spoilerle uyarıp vatandaşlık vazifemi ifa ettim dostlar. ama dinlemeyip illa okuduysanız, akabinde de alındıysanız şu gence, sizin için gelsin..

    http://www.youtube.com/wa...ynext_from=PL&index=9
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük