alıntıdır ve yaşanmıştır.
Otobüse bindim, akbil bastım. Arkamda da hayli yaşlı bi teyze vardı. Kadıncağız akbil basmasını bilmediğinden midir nedir akbili şoförün suratına doğru tuttu. Muzip şoför "Biiiiip" dedi, bütün otobüs koptuk tabi .
(bkz: neler oluyor hayatta)
bu sesi duymamak için bilinen iki yol vardır.
birinci yol:
otobüse arka ya da orta kapıdan bineriz. orta kapı açık değilse ve ön kapınının önünde kuyruk var, içeride de yer yoksa; "kaptan! açsana kardeşim orta kapıyı! göndeririz ordan!" gibisinden bir şeyler söyleriz. ta ki etraftan destek gelene kadar. zaten ortalama ikinci söyleyişte çevredekiler de "evet yaa açsın.", "orta kapı kaptan!" diye bağırmaya başlarlar. sonra orta kapıya hücum edilir. herkes sıkış tepiş binince orta kapının dolaylarında manitasına tecavüz edildiğini sanan bir delüğanlı "kaptan! orta kapıyı açıyorsun ama nereye sığacak bu insanlar!" diye höykürür. kaptan tarafından cevap gelmezse "hey allahım yaa!" diye devam eder. otobüste ortam gerilir. bazen sert bakışmalar vuku bulabilir. bu noktada sesimizi çıkarmayız.
önemli not:
ancak zaten etrafımızdakilerin hiç biri akbil göndermemişken bize akbilimizi vermemizi beklermişçesine bakanlara da manidar şekilde bakmayı ihmal etmeyiz. zira edersek o bekleyiş bakışlarda kalmaz dile gelir. huzurumuz kaçar. belediye otobüsünün güzel ortamı bozulur.
ikinci yol:
yahut bütün bunlarla uğraşacağımıza akbilimizi doldururuz. onu da yapmayı unuttuysak boş akbil sesine kötü davranmayız. severiz onu. sabaha kadar kucaklarız...
benim çok bi içimi yakar bu ses. Tam bir umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları içine girebilcek bi olaydır bence. o kadar insanın bakışını hisseder, bir yandanda cebinizde bozuk para arayıp olmadığını farkederseniz o otobüs tam kaçılası, uzaklaşılası bir ortam haline gelir.