reklamını yapmaktan, popüleritesinin giderek artıyor olmasından dolayı kaçındığım, bencillik damarlarımı kabartan ada. gitmeyin kardeşim. bir ben bir de şarabım yeter adaya.
henüz paragöz amcalar uğramamış, büyük iş adamları gökdelenlere özenmemiş, tatil köyleri güzelim yeşillikleri işgal etmemiş.
kargaşadan, gürültüden eser yok. herkes neden orada olduğunu, ne istediğini iyi biliyor.
cafeler bülent ortaçgil çalıyor. kahvaltıyı domates reçeliyle yapıyorsunuz; akşamüstü çok lezzetli şaraplar size eşlik ediyor.
eski evler hep taştan. sokakta boncukçu teyzeler, mütevazi balık lokantaları var.
etrafa bakınca insanın evlenesi geliyor. balayı hayalleri kuruluyor.*
çok uzun zaman sonra bugün gittiğim yer. yaz ayındaki kalabalık yerine sakinlik ve huzur gelmiş bir yer. Sokaklar bomboş ama bir o kadar güzel sakinlik. soğuk havaya rağmen sokaklarda gezmek ve adanın harika fotoğraflarını çekmek muhteşemdi. Borazan'da deniz manzarasına karşı bir şişe şarap ve balık yemek ise çok uzun zaman sonra beni kendimden geçirdi. en yakın zamanda tekrar görüşmek üzere sevgili ada.
bu sene gökçeada'ya bağlı olarak, bünyesinde bir yüksek okul barındıran ilçe. eylül ve ekim başları her şey güzeldi ama ekim sonu ve kasımda, adanın lanetli kışını yaşamaya başladık. feribotlar iptal olduğu için karşıda bekleyip adaya gelemeyen öğrenciler, her gün yapılan aynı şeyler...
bunun dışında halkı gerçektende sevecendir, öğrenciye her türlü yardımı yaparlar. bir insanı günde en az 5 kere görebilirsiniz, küçük olması nedeniyle dedikodu olayı çok fazladır.
Denizler Tanrısı Poseidon Truva Savaşları sırasında atlarını bu düşlü adanın koylarında dinlendirirdi:
"Denizin diplerinde, ta en derinde
kayalık imroz Adası'yla Tenedos arasında
bir mağara vardır. Adaları titreten işte buraya
indirdi atlarını, söktü koşumlarını,
tanrısal yemlerini attı önlerine
toynaklarına kırılmaz, açılmaz zincirler bağladı-
ki beklesinler burada efendilerinin dönüşünü;
sonra tuttu Troyanın yolunu."
Homeros, Ilyada
yazları ılık ve rüzgarlı,alkollü ve balıklı,duru vu nispeten bakire bir mavi kara parçası.kışlarıysa,kışın görmedim ama, soğuk ve rüzgarlı,yine alkollü ve balıklı,ve yine duru ve evet bakire olmasını öngördüğüm mekan.
orada;şarap eline tütünü alır gökyüzüne bir şiir yazar...yani ben yapardım en azından..
şarabın yerinde olsam...
kı$ aylarında sık sık feribot seferlerinin kesildiğini kötü hava ko$ullarından dolayı yapılamadığını duyduğum ada. hep merak etmi$imdir. lan biri hasta olsa acil teçhizatlı bir hastaneye kaldırılması gerekse nasıl gider o adadan.
çok küçük şirin ada
insanları çok asabi olabiliyor aman dikkat.
birde ada da WC sıkıntısı vardır. heleki meydandaki büyük WC'nin içinde bir aile yaşamaktadır.
ama onun dışında denizi (buz gibi dahi olsa) tertemizdir. kumu harikadır.
üzümler henüz koruk larken bile bal gibidir.
antikçağda [gbkz:leukophrys], yunan mitolojisi'nde ise [gbkz:tenedos] adıyla bilinen bozcaada'nın mitolojide ilk geçtiği yer tenedos ismini alması sırasında. homeros'un truva savaşları'nı anlatan ünlü destanı [gbkz:ilyada]'da tenedos'un adı geçiyor. antik kent troya'nın karşısında yer alan bozcaada savaş boyunca akhalar tarafından üs olarak kullanılmış. hatta ünlü truva atı hilesi gerçekleşirken akha donanması adanın arka tarafında bir limanda saklanarak anakaradan gelecek işareti beklemişler.
geçen yaz gidip görme fırsatını bulduğum, denizi akdeniz insanı olduğum için bana soğuk gelen ancak plajında bir kaç şişe beyaz şarap içince suyun soğuklunun anlaşılmadığı, karaya oturmuş bir gemi manzaralı ada. he bide kafeleri çok güzel efendim. sokaklara atmışlar sandalyeleri herkes sıkı fıkı maşallah idi.
çanakkaleli olmama rağmen 2 gün önce ilk defa gittiğim adadır. gitmek isteyenlere biraz anlatmak gerekirse eğer:
+ adaya arabayla gitmek işkence eğer motorbisikletiniz varsa onunla gidin. dar sokaklarda büyük rahatlık sağlayacaktır. illa arabayla gideceğim derseniz de alt sınıf bir arabayla gitmeyin ezilirsiniz, her yer bmw, mercedes, land rover.
+ konaklama için küçük otellerin yanı sıra adada bolca bulunan pansiyonlar var. bu pansiyonlara çekingen arkadaşlar gitmesin lakin 4 odalı bir evin her odasında farklı gruplar oturmakta ve hepiniz aynı banyoyu, tuvaleti, masayı kullanmak zorundasınız.
+ gelelim en güzel bölüme, haritaya baktığınızda kıç kadar gözüken adada o kadar çok gezilecek yer var ki şaşırırsınız. kordon tarafını dolaşabilir hemen dibinizdeki kaleye 1.5 lira karşılığı girip gezebilirsiniz. her yerde bulunan restorantlarda yemek yemenin zevki ayrı zaten. adanın şaraplarıyla birlikte güzel bir akşam yemeği harika oluyor. akşama doğru hava serinlerken aracımıza atlıyoruz(aracımız yoksa minibüsler var) ve ayazma tarafına yani adanın arka tarafına gidiyoruz. yolda giderken birsürü üzüm bağları göreceksiniz. evet onlar şaraplara o güzel tadı veren üzümler. neyse yolumuza devam ediyoruz ve enerji santrallerine gidiyoruz. burda adanın elektriğini sağlayan rüzgar gülleri var. yakından görmek isteyenler için ziyarete açık. tam dönüyoruz derken kalabalığı farkediyoruz, gün batımını izlemek için gelen onlarca insan yolu kapamış durumda. ne yapıyoruz? biz de fotoğraf makinemizi çıkarıyoruz ve harika gün batımı sahnesini belgeliyoruz. entellektüel bir kişilik iseniz eğer şarabanızı yudumlarken izleyebilirsiniz bu sahneyi ve sonrasında alkış tutabilirsiniz.(öyle yapıyorlardı valla)
+ denizi merak edenleriniz çoğunlukta tabi, içtiğiniz su kadar berrak ve temiz bir suyu var ayazmada denizin.* ayrıca çok ince kumlardan oluşan plajda güneşlenmenin tadı apayrı. plajın arkasında beklenenin aksine oteller değil, soğuk biranızı yudumlayabileceğiniz kafeler var. ben taşlığa denk gelmedim bilmiyorum ama deniz tamamen kumluk diyebilirim. kıyı sağanlığı ise gayet az.
+ ada eski rum topluluklarından kaldığı için mimarida öyle şekillenmiş. küçük evler küçük yollar küçük lokantalar ve bolca çiçek. rehberden yanlış duymadıysam eğer 20 adet rum ailesi yaşamaktaymış adada. birde kiliseleri var, kutsal bir yer olarak(yalancı cennet) anıyorlar bu adayı. 26 temmuzda adaya giderseniz eğer paskalya kutlamarına ve bolca rum insana denk gelebilirsiniz.
+ ufak sergilerden oluşan ufakta bir pazar var adanın kale tarafında. bu pazarda hediyelik eşya, üzüm, reçel gibi şeyleri bulabilirsiniz. bağ evlerine doğru giderseniz ata demirer ile bile karşılaşabilirsiniz.**
+ istediğiniz saatte dışarı çıkıp gezebilirsiniz. rahatsız eden biri veya birilerini bulmak imkansız gibi birşeydir.
aklıma gelenleri yazmaya çalıştım. eğer merak eden arkadaşlar varsa özel mesaj atsınlar memnuniyetle cevaplarım. kısacası ada sanılanın aksine harika bir yer. gidin gezin.