kar yağarken kapı aralığından kol ileri uzanır elde bir tasla. bozacı elindeki çinko güğümün tepesindeki kulplu kapağı çekerek çıkarır ve güğümü eğerek tası, zamana direnircesine yavaş akan bozayla doldurur.
cebinden kocaman üstü delikli silindir bir metal kutuyu kısa kısa sallayarak tasın içindeki bozayı tarçınla adeta süsler. uzanan kol geri çekilir, boza tasını yer koyar ve tekrar uzanır elde bozacının parası. kapı kapanır.
koşar adımlarla soğuk mutfağa gidilir. tastaki boza fincanlara pay edilir. raftan sarı leblebi kavanozu alınır. bir koşu oturma odasında sıcak sobanın etrafında sabırsızlıkla bekleşenlere tepsideki boza fincanları sunululur. kavanozdan ellere sarı leblebi dökülür. damaklarda tatlı-ekşi karışımı tat ve burun deliklerine kaçan tarçın... sıcak soba etrafında muhabbet koyulanır.
yağmurlu, soğuk bir kış akşamı, soba yanıyor gürül gürül, televizyon açık. abim ve ablam başka şehirlerde. biri okuyor biri çalışıyor.
her zamanki gibi annem babam ben televizyon izliyoruz.
ve dışarıdan bir ses yankılanıyor:
-ayran gibi boza, booozaaaa!
bu tekrarlanıyor hep. geceler birbirine benzer.
ben de çok merak ediyorum bunu o zamanlar.
biz de alalım mı diyorum? annem, istiyorsan inin alın babanla diyor. babam, hadi gel kız alalım diyor. bende bir heyecan tabii. babam sesleniyor camdan 'bozacı!' diye. bozacı mahallemize doğru geliyor ve kapının önünde şimdi. otomatik her zaman olduğu gibi yine bozuk. babam eline uludağ limonatanın boş, temiz şişesini alıyor pata küte iniyoruz aşağı. bozacı 'abi ben çıkardım yukarıya diyor.' sonra babam şişeyi uzatıyor bozacı da bize plastik kaplara koymanın hijyenik olmadığı için yasak olduğunu söylüyor. hay allah! babam, koş cam sürahiyi versin annen diyor. ben ikişer ikişer çıkıyorum merdivenleri. 5 ya da 10 liralık boza alıyoruz. beyazdan daha kirli bir rengi var. kıvamı da koyu. biraz tarçın serpiyor üstüne bozacı. sonra babam diyor ki 'bir kere de biz bağıralım boza diye' ve bağırıyor. sen de bağır diyor. ben de bozacının o güne kadar duyduğum sesini taklit ederek:
-ayran gibi boza boooozaaa!
diyorum. adam aferin benzedi diyor.
sonra iyi akşamlar dileyerek eve çıkıyoruz.
yağmur yağıyor, yollar ıslak, hava soğuk.
hemen birer bardak alıp koyuyorum babamla kendime çünkü annem 'ben istemem.' diyor.
babam 'tarçın da dök tadı öyle olur.' diye ekliyor.
ve o an geliyor. sonunda tadını öğreneceğim bozanın.
bir yudum alıyorum ve yüzüm ekşiyor...
-ya bu ne bee! içmem ben bunu, diyorum. annemle babam gülüyor.
o ana, o akşama geri dönebilseydim eğer 1-2 saatliğine, sırtımı sobaya dayar o bozayı lıkır lıkır içerdim.
Bu akşam yolda annemle yürürken boza satan adama rastladım. Bu soğukta yaptığı iş gercekten zor bu yüzden almak istedim 1 kilo vereyim dedi çok gelince yarım kiloda veririm dedi tamam dedik adam poşetlerini çıkardı hayatımda ilk defa böyle bisey gordum sonra şişesinden surahiye biraz döktü ölçmek için karanlık goremiyo neyse ışık tuttum bi damla şey bide 750 gram gelmiş tekrar şişesine döktü yarım kiloya ayarladı o anlar gerçekten hem komikti hemde güzeldi hayatımda ilk defa aldım sokaktan ama o adamda bu soğukta mutlu edebildiysem ne mutlu bana:)))) .
balkanlarda, türkiye, orta asya ve orta doguda tüketilen bir icecektir.
Çağatayca ve farsca dillerinde darı anlamina gelen "büze" kelimesinden türemistir.
tam olarak nereden geldigi bilinmemekle birlikte; darı bazli alkollü icecekler (bkz: bira) ilk olarak orta doguda yasamis babilonlar tarafindan elde edilmis ve daa sonra eski mısırlilar tarafindan kullanilmaya devam edilmistir.
bazi söylentilere göre Göçebe kabileler orta asya´dan anadolu´ya getirmisler. Selcuklular bu icecege "bekni" demisler.
Osmanli döneminde bozahaneler acilmis. Hatta savaslarda bozaci da birlikte götürülür, askerlere boza ikram edilirmis. Sanildiginin aksine osmanli döneminde savaslarla birlikte boza balkanlara götürülmüstür. Bulgarlar boza derken; Romanyalilar "braga" derler.
Mısır´da ise boza daha yüksek alkol oranlarina sahiptir (%7).
Öyle aman aman güzel tadı olan bir içecek değildir, bir salep hiç değildir. Evimize çok nadir girer.
Lisedeyken bir defasında evde yalnızken cezvede ısıtıp sıcak içmiştim.
En son markette gördüğümde 26 tl idi, her şey gibi o da çok pahalanmış.
artık marketlerde de bulunabilen kış içeceği. son 2-3 kıştır arada bir bir şişe alıp akşamları içiyorum. ha çok da bayılarak içtiğim bir tat değil, ama arada bir olunca çeşni katıyor işte.
başlığı görünce canım o kadar istedi ki. soğuk havada sıcacık boza üzerine tarçın ve leblebi. gir yorganın altına. aç güzel bir film. tadından yenmez.
akşama gerçekleştireceğim sanırım.
eskiden kış günleri sokaklarda bozacılar geziyormuş ama şimdi marketten bile doğru düzgün alan yok.. keşke bazı kültür ve geleneklerimiz devam etseydi.. insan o eski günleri özlüyor..