gözlerim kan çanağına döndü yine, açıkçasıı çok aceleye gelsin istemiyorum amma bi iki bi şey söyleyip kaçıcam zaten. botanik bahçeler. botanik nedir botanik bahçe bi anlatım bozukluğu mudur orasını artık sizler bilirsiniz, beni karıştırmayın; bi terslik var gibi ama neyse.
ukrayna'da bi arkadaşımın evinde misafirim. brovary'de oturuyor ilk gün mesajla tarif etti bana şu numara şu renk atla gel diye ben beklicem seni durakta, tamam. bizim köy arabaları gibi ufak tefek bi araca bindim geçiyorum, yoldayım. tüm gün yorulmuşum kiev'de kaybolmuşum. sırt çantamda arkamdan asılıyor atıcam şimdi camdan aşağı. karanlık iyiden iyiye çöktü şehre. ukraynaca çok az bildiğimden pür dikkat şoför durak ismi söylerse diye dinliyorum. her koltukta konuşulanları duyuyorum, kulaklıktan yükselen sesi, yol çukurlarının saldırılarını, sürgülü camların kızak seslerini of. çok rahat biriyimdir ama karnımda acıktı durak falan kaçırıp geri de yürümek istemiyorum şansımı deneyip tam karşımda oturan hanımefendiye arkadaşımdan gelen mesajı açıp müsaadesi ile gösteriyorum. kadın gülümseyip tam kendi dilinde konuşmaya başlarken benim gülümsememle benden çok gülüp gözlerini tavana dikip muhtemel az kullanılmış ingilizce bilgilerini yoklayıp aynı yerde ineceğimizi söylüyor. harbi allah'ın sevilen kuluyum. çok zaman almadan bana davay komutu geliyor ve atlıyoruz ikimizde aşağı. çat pat tam burası diyor ama şanslıyım çok nazik birine denk geldiğimden bi süre arkadaşım hala gelmedi diye benimle beraber bekliyor. bu süre uzadıkça ben kadına mahçup olduğumdan binbir teşekkürle onu gitmeye ikna ediyorum ve gidiyor. ukraynalılar çok iyi mütevazi insanlar eğer giderseniz şahit olacaksınız hazırlıklı olun.
çok geçmeden arkadaşım geliyor elena. zayıf, çevik biri sporla uğraştığı belli. hızlı adımlarla bana doğru geliyor, belli ki aiesec grubundan fotoğrafıma bakmış beni tanıyor gülümseyerek geliyor çok yaklaştı. elena'nın ansızın çıkardığı sağ yumruğundan eğilerek sola küçük bi adımla kurtuluyorum, mesafeyi çok iyi ayarlıyorum sol kroşem için harika bi konumdaki yüzünü kaçırıyorum, sağ adımımı geri çekip distancetan çıkıp parmak ucumla tekrar giriyorum ve sağ direkt ile direncini kırıyorum. puffff! elena bana sarılıyor ve eski bi dost gibi bugün neler yaptığını heyecanla anlatıyor. ne zaman biriyle tanışsam biriyle yakınlaşsam istemsizce ziihnimin içinde bu senaryolar beliriyor engel olamıyorum. her zaman evet her zaman.
karanlık ara sokaklara giriyoruz ve bi kaç sokak aşağıdaki iki katlı evlerine varıyoruz. ailesiyle tanışıp uyuyorum. gündüz kieve geçiyoruz akşam üstü o eve dönüyor ben misafir olduğumu unutup densizlik ediyorum ve eve gece yarııs varıyorum. uzun yıllar üniversitede kuryelik yaptığımdan sokakları tanımak hiç zor olmuyor benim için alt katta ışıklar sürekli değişiyor perdede belli ki babası daha yatmamış. nasıl bi adamsa sabah 7 de kalktığımda da ayaktaydı gece 2 hala ayakta elena sağolsun aşağı içip kapıyı açıyor bana yatmadan bahçede bi sigara daha içip hatam için kendisinden af diliyorum hiç sorun etmeyip beni rahatlatıyor sigaramın izmaritni tam bahçe duvarından dışarı atarken nononono diye çıkışıyor bana ama nafile attım bile sonrasında öğreniyorum ki babası her sabah evin dört bi yanını temizlermiş yolda dahil evet ve izmaritlerin hepsini eliyle toplarmış sigarayı sokağa atanlarada söylenirmiş. diğer mahçubiyetim yetmezmiş gibi bunla yerin dibine girip uyuyorum.
sabah erkenden kalkıp bakıyorum üst kattaki odamdan bakıyorum babası yolu garajı her tarafı adam etmiş benim izmarit de yok canım sıkılıyor sabah sabah. öğreniyorum ki babası emekli askermiş hah işte bu. uykuyu hiç sevmeyen ben bu adamın disiplinine hayranlık duyuyorum ulan bu benden de az uyuyor benden çok da iş yapıyor muhteşem.
kahvaltıda sohbet ediyoruz kolunda subay dövmesi falan var benim dövmeme laf atıp sataşıyor sanki ben anlıyormuşum gibi ukraynaca konuşuyor benle. ben de iyi iş çıkartıyorum ama anlıyorum anlamıyorum sohbet bi şekilde akıyor gidiyor. çok da güzel bi bahçesi var adamın nasıl olmasın. köy hayatını bilenler bilir köyde hayat erken başlar çiçekler beklemez bahçe beklemez hayvan beklemez sütçü beklemez imam beklemez pazar beklemez dondurmacı beklemez.
adam diyor ki erken yapılacak işler bunlar sabah kalkıp su vermek ister, günlük budamak ister, zamanında ilaçlamak ister, zamanında koparmak ister bakmak ister.. bi kez daha saygı duyuyorum kendisine ve vedalaşıyorum.
çok uzattım ancak bu hayat uykuya pek gelmez iki gözüm. demem o ki ah bu çiçekler yok mu çiçekler bağ bahçe çayır çimen sevmek ister sevilmek ister emek ister ilgi ister. değiştirebiliriz kuzum bi kedinin bi köpeğin bi çocuğun bi çiçeğin hayatını yahu diyorum ki kendimizi değiştirebiliriz kendimizi; kendimizle her şeyi.
bitki bilimi insanlıkla birlikte doğmuştur. ilk insan çok kısa zamanda beslenmeye arayan bitkilerle zehirli ya da şifalı bitkileri birbirinden ayırmayı öğrenmiştir. Bugün toplayıcılık-avcılıkla geçinen enı ilkel halk toplulukları bile 500′den fazla bitkiyi karıştırmadan birbirinden ayırabilir. Bu temele dayalı olarak botanik yavaş ve sürekli bir gelişme gösterdi, on bin yıl kadar önce tahıl tarımı (Cilalıtaş tevri) başladı, sonra sıra sebzeciliğe ve meyveciliğe geldi (Yunan ve Roma). Yarar gözetmeden öngörülen botanik çalışmaları 16. yüzyılda girişilen gezilerle ve Avrupada ilk botanik bahçelerinin kurulmasıyla başladı. Gittikçe daha ÇOK sayıda bitki derlenerek sınıflandırma yapıldı (Linne, Jussieu), sırayla bitkilerde besisuyunun dolaşımı bulundu (Hales), hücre yapısı (Robert Brown) ortaya çıkarıldı. Fosil bitkiler bulundu, oluşumu incelendi. Bitkilerdeki değişim (mutasyon), ortalama uyum, geçinme (sembiyoz), fotosentez ve büyüme olayları araştırmalarla ortaya kondu. Yakın zamanlarda bitkilerin gelişmesini etkileyen başka etmenler de bulundu. Günümüzde botanik bilimi gerek konuları, gerek araştırma alanları bakımından pek çok dala ayrılır; tohumlu bitkiler bilimi, yosunlar bilimi, mantar bilimi, bitki fizyolojisi, bitki sosyolojisi, pa leobotanik, bitki genetiği ve kimyası, polinoloji (çiçektozu bilimi), bitki asalakbilimi gibi.
varlığı süresince zevkle okuduğum, veda yazısında 17 yaşında olduğunu okuyunca inanamadığım, gerçek bir beyefendi. hayat boyu başarılar ve mutluluklar botanik. rastgele...
daha kişiliğinin gelişme aşamasında olan, uyarıları sallamayıp 15 yaşında sözlüğe üye olan, arkasından birde sözlük kuran, sözlük kültürünü alan ama gerçek hayatta bu kültürle başarısız olunduğunu görünce yaşadığı ortamın kültürünü alıp kişiliğini o yönde geliştirmeyi istemiş, sözlüğün ona öğrettiklerini hiçbir zaman unutmayacak ve hayatının her kısmında kullanılacaktır. küçük ama gerçek bir hayat yaşamıştır sözlükte çok şey öğrenmiştir. yine henüz 17 yaşında sözlüğü araç olarak değilde yavaş yavaş amaça dönüşmeye başladığını görünce uludag sözlükte yazma örmrünü tamamlamış, yaşın getirdiği gibi yonja kızlarıyla takılıp ne bok olduklarını öyle öğrenmeye karar vermiştir.
uludag sozluğun ekşi sözlüğün kesinlikle bir eğitme gücü var bunu daha iyi kullanmak sizlerin elinde...
herkese herşeye çok teşekkür ederim..
(bkz: eyvallah)
#2358351:
--spoiler--
surati igrenc 1-2 embesilin ilah sanıp böğürmesi sonucunda kendinden geçtiği adam.
türkü dinliyene saz çalana saygı göstermeyene ben hiç saygı göstermem adamı.
ayrıca yaptığı şarkılar ve düşünce tarzı itibariyle; suratı iğrenç, götünde papyon yoook, ağzıyla koala tutamıyordan öteye gideceğini sanmıyorum.
(bkz: aslanım suratın iğrenç)
(bkz: geç bu kültürleri)
--spoiler--
ankara su yoksa bira içsinler zirvesi'nde tanışılan , bu sefer fazla muhabbet etme şansı bulamadık ama bir dahaki sefere dibine bile vururuz muhabbetin yazarıdır , iyi ki zirveye gelmiştir ayaklarına sağlıktır .
an itibari ile rapidshare dan hem dosya hem de çile çeken yazar arkadaşımız. nice 20 kb/s ler olmasın diyoruz ve entryimize kabak tadı vermeden kaçıyoruz.