Balkanlarda bulunan, Osmanlıların mimarisni ülkenin en güzel şehirlerinden ve başkentti olan Saraybosna'nın her yanında görebileceğiniz çok güzel bir ülkedir. insanları çok sıcak kanlıdır, bize benzerler.
Avrupanın orta yerinde katliama uğramış inançlı ve Türkiye sevgisiyle dolu olan güzel insanların sadece fiziksel değil her yönüyle güzel insanların memleketi.
hep aklıma gelişte içimde bir yerlerde ateş yakan beni benden alan ülke.
acıtan gözyaşları,
kanatan bir nefes alış,
elin kolun bağlanması,
zalimin insafına kalmanın verdiği tükenmişlik duygusu...
içimde, taaa derinlerde bir sızı ile başlayan bu ateş bir bıçağın büyük bir hışımla yüzeyine değen şeyleri kesişi gibi derinlerimden göğüs kafesime uzanan bir kesiğin acısı. göğüs kafesimi ikiye bölen bir sızı...
adaletsizliğin, zulmün , çaresizliğin büyük bir isyana dönüşümü yaşanır her hatırlayışımda.
sırpların yaptığı caniliğe, tecavüzlere, soykırım maksatlı vahşetlere karşılık bosnalıların ölçülü, kendine has sivilleri hedef almayan mert duruşunu özetlerken kullandığı aforizmalardan biri beni derinlere sürükler;
"bizler katil olmaktansa kurban olmayı tercih ederiz"
yazıklar olsun bize, yazıklar olsun bu ülkeye, yazıklar olsun tüm seçilmiş atanmış mevki sahiplerine...72 milyon kere yazıklar olsun !
Tarihin gördüğü son katliamlardan birini yaşayan, Türk asıllı olup Avrupa'ya göç ile Türklük'ünü yitiren, Osmanlı ile geri kazanan bir "Gaziler ülkesi".
--spoiler--
bugün hala tarihin muhtelif dönemlerinde olduğu gibi büyük bir siyasi ve kültür katliamına uğrayan ülkedir. bugün saraybosna'ya yapılacak en büyük yardım, üzeri kapatılmaya çalışılan bir kültürü yeniden ışığa kavuşturmak olacaktır.
--spoiler--
Sana geliyorum nano, o anlattığın yeşil ormanlara, bahçelerinde begonyalar açan köyüne geliyorum. Herkesten gizli, babamın bile haberi yok. Belki kıskanır diye söylemedim.
Belki de dedomu ilk gördüğün sokağın başında bir fotoğraf çektirip ölümsüzleştireceğim o anı, belki de terkettiğin topraklara son kez bakarken gözünden damlayan yaşların üstüne basacağım. 24 yaşımda evime ilk defa geliyorum, heyecanlıyım, duygularımı yazamıyorum.
Düşünüyorum da, size yalnız başıma kalmaya geldiğim ilk geceyi. 2.sınıfa geçmiştim, bize geldiğiniz bir akşam, eve geri dönerken beni götürmüştünüz.
Sonra o gece bana söylediğin Boşnakça şarkı
Şimdi gözlerimi kapattım, gönlümün MP3 playeri, senin ağzından o şarkıyı bana söylüyor
Gittiğin yerlerde mutlusun biliyorum.
Ve ben bir yaz akşamı, çocukluğuna geliyorum
(yola çıktığımda telefonuma yazdığım not; noktasına virgülüne dokunmadan yazdım buraya.)
Hep uzakta diye anlattılar senelerce. Zulüm varmış dediler, savaş var dediler. Hadi topraklarımıza gidelim dedik, ee iş var dediler. Anlatıldığı kadar uzak değilmiş buralar. Bizimmiş o kadar. Hem de o kadar bizimmiş ki, kelimelerle anlatamam
Seni bulamadım nano ama yaşadığın yerleri, evleri sokakları, her yeri buldum.
Şarkılar söyledim içimden
Şarkılarda söylenen o köy, bizim köyümüzmüş dedim
Bayramlarda çocukların babalarıyla, dedelerini, babaannelerini ziyarete gittiği köyleri gibi Ben orda dün bayram yaptım
Ait olduğumuz yerin, çokta buraları olmadığını anladım
-Çocukken sizin köyünüz yok mu diyenlere, dün benim bayramımda köyümü anlattım