borudan geçen hayaller

entry2 galeri1
    2.
  1. 1.
  2. elbisesiyle uyuyan bir hayaletti. evinde kaldığı adam manyağın tekiydi. bütün hayatını kapsıyordu bu manyak herif. sanki hayaleti taklit ediyor gibiydi. o gece o da elbiseleriyle yatmıştı. yeleğini dahi çıkarmamıştı. kalktı ve arandı. çiçek, sehpanın üzerindeydi. yerdeki eski çaydanlığa su doldurdu ve ocağı yaktı. çiçeği çaydanlığın alt kısmına tıkıştırırcasına koydu. hayalet öylece olanları seyrediyordu. bir çay bardağı çıkarttı. beklerken bir sigara gebertti. hayalet kendi kendine mırıldandı; ''ne içiyor lan bu..? ne çiçeğiydi çaydanlığa attığı..?'' derken çaydanlık kaynadı. çay bardağının beline kadar doldurdu. kapı çaldı;

    + kim o?

    - aç macit ben.

    + erken geldin?

    - kaçtım. boru otu pişti mi?

    + hele gel içeri bakacaz pişti mi pişmedi mi.

    içeri girdiler. Hayalet, bir misafirin geldiğini fark etti. Zaman alsa da insanların yaşam stillerine alışması gerekiyordu. Ulvi bir amacı vardı. insan olabilmek için tüm şartlarını zorlamak, öğrenebileceği ve gizli de olsa bulabileceğini ümit ettiği bilgilere ulaşmak, çok kısa da olsa bir insanla iletişime geçip onlar gibi hissetmek için kendi diyarını bırakıp buraları gelmiş ve hiç tanımadığı bu adamın evine yerleşmişti. Adam onu göremiyor, hissedemiyor ve hiç bir şekilde fark edemiyordu. Hayalet de ise tüm bunlar tam tersineydi. Sanki elini uzatsa adama dokunacak, ''hop birader'' diye kapı eşiğinden seslense, kendisine baktırabilecekti. iki kirişin arasına asılmış ince uzun boy aynasının karşısına geçti. bir silüet görememek üzdü ve hırslandırdı tekrar. birbirlerine macit ve hızır diye sesleniyorlardı. oturmuş, derin bir muhabbete dalmışlardı. Sehpanın üzerindeki çay bardağı hala beline kadar dolu, öylece bekliyordu. içilmemişti anlaşılan. Yanlarına yaklaştı, bardağı inceledi. Ne olduğunu anlayamadı. Macit, tekli koltukta, hızır ise çekyatta oturmuş, harıl harıl bir şeyler konuşuyorlardı;

    + parayı bulmamız lazım hızır.

    - ben artık uzun vade plan yapmayı öğrendim oğlum. Kısa vadede bizim gibi orta şeker adamların parayı bulabilmesi öyle kolay değil artık.

    + beyaz atlı müjdeci diye bir şey yok bunu idrak ettik eyvallah. Fakat uzun vadede yapılacak plan kurtaracak mı bizi?

    - 10 senede emekli edecek birader.

    + nasıl?

    - borsada kazanacağız.

    + borsa da mı güldürme beni hızır.

    - gül arkadaşım gül; planı anlattığımda yüzünün şeklini merak ediyorum gülebilecek misin bakalım?

    + şu boru otundan çeksek mi birer fırt?

    - bekle soğusun; hem uçacağız; konuyu işleyelim önce.

    Hızır devam etti;

    - borsada bedelsiz hisse senedi verecek, yani sermaye artıracak şirketler belki de en beklentili, yani alınıp üzerine yatılası şirketler. Dolayısıyla yukarı doğru bir ivmeleri var biliyorsun.

    + evet ama yeri geliyor bir senedin sermaye artırması 6 7 seneyi buluyor.

    - işte bizim planımızın sırrı da burada yatıyor; 7 senelik uzun bir plan bu.

    + beklentili hisse senedi alıp 7 sene bekleyeceğiz plan bu mu?

    - hayır o kadar kolay değil; dinle : bu beklentili hisse senetleri 5 yıl içinde en az yüzde 100 artış yakalıyor doğru mu?

    + doğru ama yüzde yüz mü? emekli edecek mi bizi? ne kadar biriktirebiliriz ki dostum?

    - bak güzel kardeşim; ayda 1000 lira kenara attığını düşünelim. bahsedeceğim 5 farklı hisse senedine, beklentili olacak bunlar, kenara atacağın o bin lira ile, her birinden iki yüzer liralık hisse aldığını düşünelim.

    + tamam yılda 12 bin lira yapar.

    - 7 senede ne yapar peki?

    + seksen dört bin lira.

    - şimdi. . Hisse başına ortalama 17 bin lira para düşüyor. Yani elimizde 5 tane 17şer bin liralık hisse var doğru mu?

    + doğru.

    - Şimdi bu 7 senelik dilim içerisinde hisselerimizin, hadi hiç yükselmediğini farz edelim ki bu imkansız; bir tanesinin bedelsiz kararı açıkladığını düşünsene. hisse en az yüzde 100 yükselir. Oldu mu sana 17 bin liralık hissenin değeri 34 bin lira?

    + e evet.

    - diğer 4 hissemiz hala 17 şer bin lira doğru mu?

    + doğru.

    - yüzde 100 yapan hissemizi 34000 olduğunda satıp, o 34 bin lirayı diğer dört hisseye ekliyoruz. yani 34 bin bölü dört; sekiz bin beş yüz. ekleyiver 4 adet 17 binliklere..

    + elimizde 4 adet 25 bin beş yüz liralık hisse oldu.

    - aynı hesapla bu 25 bin Beş yüzlüklerden birinin de sermaye arttırdığını ve yüzde yüz artı yaptığını düşün; ve yine bu hisseyi, o yüzde yüzlük performansından sonra satıp, alacağın 51 bin lirayı üçe bölerek, kalan yirmi beş bin beş yüzlük 3 hisseye eşit paylaştırdığını düşün.

    + 17 şer bin lira düşer. Yani elimizde 42 biner liralık 3 hisse kalır.

    - kesinlikle. Aynı hesapla devam edelim; 42 binliklerden biri değerini ikiye katlayıp 84 bin oluyor ve satıyoruz. 84 bini ikiye bölüp kalan ikişer hisse senedinden 42 şer bin liralık alıyoruz. 42 artı 42 eşittir 84 biner liralık iki senedimiz kalıyor ve bir tanesi yine yüzde yüzü yakaladığında, yani 168 bin lira olduğunda, elimizde kalan 84 bin liralık tek senedin üzerine ekliyoruz.

    + elimizde 252 bin liralık tek hisse senedi kalıyor ve o şirket de sermaye arttırana kadar bekliyoruz. Doğru mu?

    - Kesinlikle..! mecbur yapacaklar o arttırımı kardeşim. Kaçarı yok; isterse on sene bekletsin hiç önemli değil. Ki böyle beklentili kağıtlar, on senede bazen yüzde beş yüz bile yükselebiliyor ve bizim yaptığımız hesapta, aradan geçen zaman içinde kağıdın yükselişi söz konusu bile değil farkındaysan. Olursa cabası anlayacağın.

    + peki bir kesinliği var mı bunun?

    - Var; Tabi beklersen.

    + Oğlum insanlar on sene kredi alarak bir daireyi zor alıyorlar lan! Senin hesabına göre en az beş, en fazlasını düşünemeyeceğin kadar ev sahibi olunabilir oğlum.

    - Boşuna mı kafa patlatıyoruz biz güzel kardeşim.

    + vay be!

    Hayalet, harıl harıl konuşan ikilinin yanlarına oturmuş planlarını dinliyor fakat pek de bir şey anlamıyordu. Görünen o ki, ortalama yedi senelik bir disiplinle, sonuca ulaşılabilecek bir emeklilik planıydı bu. Özendi.
    Hızır devam etti;

    - Düşünsene 1 trilyon para ile çıkmışız bu işin içinden. Ayvalık'ta on daireli bir apartman satın almışız. Yazın üç ay doksan gün, günlüğü 100 liradan kiralıyorsun daireleri. Mis..! günde bin kaype. Doksan günlük sezonda doksan bin lira. Hayırlı işler.

    + oğlum sen harbi bir dehasın lan.

    Hızır hep yay burcu olmak ile övünürdü;

    - Yay burcuyum oğlum ben.

    + tamam anladık yay burcusun da, yay burcunun diğer bir belirgin özelliği de güzel kafa çekmesidir dostum. Hala şu çay bardağından nasiplenemedik?

    Hızır, beline kadar dolu çay bardağının yarısını, adaletli bir şekilde ayarlayarak içti. Kalanını macit'e uzattı ve ardından gözlerini kapattı. Tadı ve kokusu yoktu ama etkisi belirgindi. Gücü çok belliydi.

    Hayalet heyecanlandı. Sanki bir iksirdi içtikleri. Hem para konuşup hem ritüeller düzenlemek bariz bir tezata imza atmalarını sağlamıyor muydu? ''insanoğlu ne zormuş''

    Yarım saat kadar havadan sudan sohbet ettiler. Hayalet esniyordu. Macit, arkadaşına, kötü hissettiğini ve midesinin bulandığını söyledi. Eve gitmek istediğini söyledi ve iyi akşamlar dileyerek hızlıca evden ayrıldı. Hızır evde tek başına kaldığını zannetti. Hayalet hala oturuyordu. Hızır kendi kendine konuştu;

    - Boru otu dedikleri de bir bok değilmiş. Boku bokuna içtik görüyor musun? Macit'i bile nasıl rahatsız etti hem.

    Bu mırıldanmaların üzerinden üç dakika geçmemişti ki etrafındaki tüm nesnelerin renkleri inanılmaz netleşti. Hd kalitesi bunun yanında halt etmişti. Etrafındaki her şeyi ayrıntılı incelemeye başladı. Derken gözü koltuğa geldi ve takıldı. Bir adam oturuyordu; papyonluydu.

    - Merhaba
    Dedi.

    Hayalet, oturduğu yerden doğrulup koltuğun arkasına doğru baktı. Hızır'a dönüp, beyaz eldivenli sağ elini işaret edermiş gibi göğsüne dayayarak

    + bana mı dedin?

    Diye sordu. Hızır içinden, ''vay be kafa yapmıyor dediğimiz şey bizi ne hale soktu he'' dedi. ''artık bir değil iki kişi olduk. Halisünasyonun kralı bu yihu!''

    - Evet bayım sana dedim. Hadi gel tanışalım.

    + o içtiğiniz ne?

    - Boru otu.

    + neye yarar?

    Gülümsedi.

    - Hiçbir şeye.

    + neden içiyorsunuz?

    - Boyut değiştiriyoruz dostum. Yoksa seni nasıl görebilirdim ki?

    + yani içip benim boyutuma geçtin öyle mi?

    Hızır, hayaleti halisünatif sanarak yarı dalga geçercesine cevaplıyordu soruları. Etki güçlenmişti yalnız. Sanki kötü hissediyordu.

    - Evet

    +acaba ben de içsem? Birkaç zamanlığına da olsa? insan olabilir miyim ki?

    Hızır ne soruyu duyabildi ne de cevap verebildi. Etki güçlenmiş, daha derin boyutlarda, bir daha asla hatırlayamayacağı bir ruhsal gezinti için gözlerini kapamıştı bile. Hayalet, sabaha kadar gözünü kırpmadan bekledi. Ama nafileydi.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük