dün amerika ekonomi baş danışmanı 6 trilyon dolara kadar piyasayı fonlayacağız bu coronavirus sebebiyle diye açıklamada bulundu ve 2 gündür bist'de dahil tüm dünyada borsalar tavan tavan gitmekteler; yorumlamak isterim.
2008 mortgage krizinde reel sektör esasına gayet sağlıklı şekilde işlerken finansal piyasalarda (bankalar, investment bankers, brokers, dealers, sigortacılar vb.) sıkıntı yaşandı, lehman brothers'ın batışı ile meydana gelen domino etkisi tüm mali kurumların aktif değerlerini ve alacak güvencelerini etkiledi, finansal bir kriz meydana geldi. bu açıdan izlenen quantitative easing (para basma diyelim basitçe) sorunun gediğine cuk diye oturdu,zaten dengeli işleyen reel sektör (üretim ve hizmet tarafı) finansal piyasalarda bir yaşanmayacağının garantisi ile işlemeye devam etti, finansal piyasalar da enjekte edilen yüksek miktarda parayla kurtarıldı.
şuanda olan durumun ise 2008 ile uzaktan yakından alakası yok. virüs sebebiyle dünyada üretim ve tüketimin %30 ila %40 arasında düştüğü ifade ediliyor son 1 ayda ve bu doğrudan reel sektör ile ilgili bir problem. insanlar tüketmiyor, tüketmedikçe üretmeye ihtiyaç azalıyor, bu durum birbirini besliyor. şimdi piyasaya enekte edeceğiniz 6 trilyon dolar bir şekilde bankalar aracılığı ile insanların cebine ucuz kredi olarak yansıyacak, tüketme istekleri olması durumunda tüketimlerini artıracaktı. ancak şöyle bi sorun var ki; insanlar ne kredi istiyor, ne tüketmek. sokağa çıkmak bile istemiyorlar.
haliyle piyasaya enjekte edilecek olan 6 tirlyon doların reel sektörü desteklemesi pek mümkün gözükmüyor coronavirüs salgını insanları evde tutmaya devam ettikçe.
en basit hisse senedi değerleme yöntemlerini özetlemek gerekirse;
1-DCF (discounted cash flow method); buradaki cash flow temettü, FCFF (free cash flow to the firm), FCFE (free cash flow to the equity) ya da residual income gibi bir takım şirket nakit akım değerlerinin uygun bir iskonto oranıyla bugüne çekilmesiyle bulunur. Örneğin A şirketinin 2021'de hisse başına 5 dolar, 2022'de hisse başına 6 dolar, 2023 ve sonrasında (genelde belli bir süreden sonrası sabit kabul edilir, terminal value denir) hisse başına 7 dolar getirdiği tahmin ediliyorsa (burada getiri kar-yani net income olarak kabul edip yalınlaştıralım),
bu nakit akımlarının bugünkü değeri şirket hisse değeri olarak kabul edilir,
iskonto oranını da eski şartlarda; %10 alırsak, (5/1,1)+(6/1,1 kare)+(7/0,1)=bla bla....
coronavirüsten sonra 5, 6 ve 7 olarak kabul ettiğimiz EPS'lerin (earnings per share) kabaca en az etkilenen sektör için bile 3, 4, 5 gibi değerlere düşeceğini varsayarsak, diğer yandan da basılan para sebebiyle bugünkü değere çekmede kullandığımız iskonto oranı da düşecektir (iskonto oranına required rate of return deniyor), onun da %10'dan %6'ya düştüğünü kabul edelim onca basılacak para sayesinde,
bu sefer yeni şirket değeri hesabı;
(3/1,06)+(4/1,06 kare)+ (5/0,06)= bla bla olacaktır.
burada şirket değerli üzerinde birbiri ile çatışan iki vektörün savaşı söz konusu olacak; paydaki bugüne çekilen net income, nakit akışı gibi değerlerdeki azalış ile (ki bu azalış para basma yöntemiyle engellenemeyecek muhtemelen bu kez 2008'in aksine), paydadaki iskonto değerindeki azalışın sağlayacağı hisse senedi değerindeki artış arasında bir mücadele söz konusu olacak.
2008 mortgage krizinde hem pay artmış, hem payda azalmıştı, hisse değerlerinde iki taraflı bi destek söz konusu olmuştu,
ancak şu anki krizin niteliği gereği pay azalacak, payda da azalacak ancak paydaki azalışın yarattığı değer azalışının mı, paydadaki azalışın yarattığı değer artışının mı baskın geleceğini zaman belirleyecek.
bu noktada, hangisinin baskın geleceğini bence açıklanan astronomik tutar açıklıyor; 6 trilyon dolar gibi bir para basma mekanizmasının açıklanması, amerikan devletinin gelecekle ilgili gerçekten sağlam olumsuz senaryoları göz önünde bulundurduğu hissini uyandırıyor bende. yani dikkatli olmakta fayda var.