çocukken içine düştüğüm dangozluklardan sadece biridir...
çok etkilenmiştim... ben tam çizgi film izlerken babam gelip haberleri açmıştı trt 1'de. bordo berelilerle ilgili bir haber dönüyordu. bunlar gösteriler falan yapıyorlar, attıklarını vuruyorlar, yakın dövüşüyorlar, uzak sevişiyorlar, keskin nişanlıyorlardı. haberin sunumunu yapan spiker ikide birde "bordo bereli" olduklarını vurgulayıp duruyordu. çok ama çok çok etkilenmiştim...
tabi o zamanlar etkiye çok açıkım. tamam her çocuk etkiye açıktır küçük yaşlarda fakat benim problemim sadece etkiye açık olmam değil aynı zamanda yanlış olayları yanlış nedenlere bağlamamdı. mesela rambo'yu izlediğimde rambo'nun o eşsiz gücünü sadece ayakkabılarının bağcıklarını bağlamak, çakısını yerine karizmatik bir şekilde sokmak, kemerini sıkılaştırmak ve bandanası bağlamak gibi ritüellerindenden aldığını düşünürdüm.
lan bordo bereli vtr'sini de izledik ya amına koyiyim benim kafa gene böyle bir yanlış nedenselleştirmeye gitti. yeni idolüm artık rambo değil bordo bereliler olup çıkmıştı o gün haberleri izledikten sonra. annemi ağlaya zırlaya onunla pazara gitmeye ikna ettim. pazara varır varmaz anneme iç çmaşırların, bilimum baksırların, yeşil, mavi, kahverengi donların satıldığı bir tezgahtan önünde "nuke" yazan bir bordo bere aldırdım. amacıma ulaşmıştım... artık ben de bordo bereliydim.
annemi beklemeyip doğru mahalleye koştum. beremi kafama geçirmiştim. kendimi çok güçlü hissediyordum. bütün dünyanın amına oracıkta koyabilirdim bıraksalar... bıraksalar diyorum da tutan da yoktu zaten... derken mahallede gıcık olduğum, beni maçlarda hep kaleye geçiren, defansta durmamı telkin edip timing hatası yaptığımda ise beni hunharca darp eden 3-4 yaş büyüğüm çocuklara(ki normalde abi derim onlara) gerek küfür ederek gerekse tükürerek, nah işareti yaparak posta koymaya, kavga çağrısında bulunmaya başladım...
derken sen üçü birden üzerime gelmeye başladı... beremi şöyle bir düzelttim. tam hepsini dövecekken... çok temiz bir sopa yedim. çocuklar beni kötü adamların ferdi tayfur'u dövdükleri gibi tokatla birbirlerine paslayarak dövüyorlar bir yandan da yüksek volumlü kahlahalarıyla iyice onurumu eziyorlardı. adeta yeere düşürmüyerek voleybol pası oynadılar bir süre. sonra ellerinden kaçıp kurtuldum. dayak yemiş olmanın getirdiği tüm 'kaybedecek hiçbir şeyi olmamışlığımla' "burda bekleyin hepinizin anasını siktircem birazdan dayıma" diye asılsız ve mesnetsiz tehditler savurarak olay yerinden ağlaya ağlaya uzaklaştım...
eve geldim. beremi çıkardım. oturup biraz daha ağladım bakarak... uyuz oldum bordo bereme.
hepsini geçtim, okey de, "nuke" ne amına koyiyim ya!