Semptomlarını okuyunca acaba? dediğim, kendimde olduğundan şüphelendiğim facia gibi psikolojik sıkıntı. Allah düşman başına versin lan, vermesin demiyorum bak. versin!
gün geçmiyor ki bir ergenimiz daha kendisine bu teşhisi koymasın. bir de ingilizcesini kullanmazlar mı daha havalı oluyor diye. babadan oğula nesil bunlar efendim.
Bu hastalıkla ilgili bazı kaynakları okudum fakat yeterli gelmedi. Bu konuyu ele alan film, kitap, türkçe belgesel (altyazı mümkünse) linklerini atarsanız çok makbule geçer. Ama daha da önemlisi eğer bu hastalığı yaşayan birileri varsa benimle kontak kurup yaşadıklarını 1. Ağızdan anlatmaları.
Kısaca BPD yani "sınırda kişilik" anlamına gelen bir psikoz ve nevroz arası hastalıktır. Bu hastalıktaki kişiler hayatı boyunca her konuda git gel'le yaşarlar ve genelde alkol be madde bağımlısı olurlar. Sağları solları belli olmaz bir an sinir bozucu ve agresif olurlar ardından birden uyusal ve sakin. Bu sebepten dolayı da genelde yalnızlığa mahkumdurlar. Çünkü kimse çekemez kişiliklerini.
tedavisi olmayan kişilik bozukluğu. benim eski kız da bundan muzdarip. ama haberi yok saftiriğin. tedavisi de yokmuş. içimin yağları eridi bunu duyunca. well come to hell by ex. ehehehe.
Hayatı iki tarafa da zindan eden kişilik bozukluğudur.
Bir bpd hastasını hemen tanımak mümkün değildir, onunla yaşamak bile gerçek yüzünü görmenizi sağlamaz. ona onun istemediği olumsuz bir sözde dahi bulunsanız, şimdiye kadar ideal olan dünya tatlısı insan gerçek bir şeytana döner. Ayrılmak isterseniz ölümle tehdit eder hatta şiddet uygular, o sizden ayrılmak isterse ölseniz dahi geri dönmez. Hayatı ben merkezli yaşar kısaca. an gelir sizi dünyanın en mutlu insanı yapar, an gelir canınızdan bezdirecek kadar bunaltır. Tabi kendisi de acı çeker, kontrolsuz öfkesine yenildiği için bin defa pişman olur. Hep aynı yere çıkan tünelde hapsolmuş gibi çabalar durur ama sesini duyuramaz. ani ruh hali değişimleri, öfke patlamaları, kafasında kurduğu acı veren düşünceler onu sevenleri üzdüğü kadar, kendini de çok yıpratır. Öyle ki bu psikolojik rahatsızlığın bir üst evresi olan şizofreniye geçiş yapar.
Sınırda yaşamak çok zordur, 24 saat içinde 24 bin ruh haline girip duygu değişimi yaşamak ve en küçük zayıflıkta o sınırdan düşüp ölme riski çok yüksektir. Bu yüzden intihar konusunda şakaları yoktur. Yapamayacaksanız, bu insanlarla bir bağ kurmayın. Onlar önceden çok kötü şeyler yaşadığı için bu haldeler, bir de hayatlarına girerek ne onları ne de kendinizi üzmeyin..
herkesin yorgunluktan bayıldığı anlarda dans etmek, herkesin dans ettiği anlarda uyumak istemek, herkesin konuştuğu yerlerde sadece susmak, hiç beklenmedik bir anda ortamı inanılmaz hareketlendirmek, gözleri rahatlıkla üzerine çekebilmek, herkes seni izliyorken bir anda beden diliyle "rahatsız edici bakışlarınızı çekin" demek. sonsuz uyuma isteği, sonsuz gezme isteği. sonsuza kadar gezeceğim diye düşünerek ayakkabılarını giyip evden çıkarken, uykunun bastırması ve geri dönmek. tam uykuya dalacakken "ben napıyorum? dışarda olmalıyım" deyip dışarı çıkmak. dışarda mutsuz olmak. evdeyken de dışarıyı merak etmek. eve kapanıp, insanları evin dışına hapsetmek istemek.
asla bitmeyen bir enerji.
asla bitmeyen uyku isteği.
"bu akşam çok eglenecegim" diyerek gidilen partilerde herkes egleniyorken sıkıntıdan gebermek. eglenmek istemek, eglenememek. içinde bambaşka bir insan taşımak.
borderline sevgilimle ayrıldık, geri dönmesi için ne yapmam gerek , beraberken onu itmemem için ne yapmam gerek düşündüm düşündüm ama senelerdir bulamadım. bilen birileri varsa yardımcı olsun lütfen
dmsi kriterlerine göre.... bilmemne bilmemne hastalığıdır. internette bu tanımlardan başkaca pek bir şey yok zaten, çok rahat bulunabilir.
geçelim tıbbi terimleri, inşaatcı insanım ben, kafam bu kadar komplike şeylere basmaz.
borderline, suçsuz çocukların babasızlığın faturasını ödemesidir, kendileriyle birlikte hayatlarını birlikte kurdukları insanlar da öder.
eğer bir borderline ile birlikteyseniz cennet ve cehennem aynı yerdedir, aynı insandır. yeryüzünde hiç kimse onun kadar sevemez ve mutlu edemez, aynı zamanda yeryüzünde hiç kimse onun kadar eziyet ve kötülük edemez.
gerçekten de ülkenin yarısının sahip olduğunu iddia ettiği hastalıktır. benim kişiliğim bozukmuş demenin havalı gözüktüğünü zannetmek belki bir çeşit ruh hastalığıdır ama arkadaşlar bordırlayn öyle bişi diil uyandırim.
çevremdeki insanlar ile benim düşünce algoritmamın çok farklı olduğunu farketmem ile psikiyatristin yolunu tutmuştum.
"e ne var bunda herkes aynı şekilde düşünecek değil ya.." diyecek arkadaşlara bunun normal bir farklılık olmadığını buradan yazarak nasıl izah edebilirim bilmiyorum. ama bir deneyelim.
ortamda herhangi bir konu hakkında tartışılırken lafa girdiğimde aldığım tepkiler genelde "bunun konuşulan konu ile alakası yok" tarzında oluyor. ama benim açımdan bakarsak aslında çok alakası var.
konuşulan konunun nereye varacağını tahmin ederek, kendimce (o kısa sürede) kafamda çıkarımlar yaparak söze giriyorum. e bu da haliyle insanlara garip ve konudan bağımsızmış gibi geliyor. onları anlıyorum, fakat iletişim kurduğum her insanın beni anlamasını bekleyemem elbette. bu ancak çevremde şuan bulunanlara durumu açıklayarak bilgilendirmem ve sonrasında hiç kimseyle tanışmamamı gerektiriyor. her yeni tanıdığım insana durumumu açıklayacak değilim.
insanlar genelde benimle bir iki kez görüştükten sonra bende bir sıkıntı olduğunu farkedip uzaklaşıyorlar. kendi düşüncelerimi başkalarına kabul ettirmeye çalışma alışkanlığımı çoktan bıraktım. ama bundan vazgeçmemin sebebi yanlış yaptığımı düşünmem değildi, ben böyle yaptıkça çevremdekileri aptal gibi gördüğümü farketmemdi. hatta yeni tanıştığım insanların çoğu aptaldı bana göre. korkmadan ne düşünüyorsam onu söylemekten, araya bir kaç abartı cümle yapısı serpiştirmekten hâlâ kendimi alamıyorum.
eğitim hayatım boyunca hocalarıma göre bir dâhi, sınıfımdaki ve okulumdaki öğrencilere göre ise garip biriydim. ilk banka hesabımı 13 yaşımda açtım (bkz: ilk imza) ve o yıl internetten kendi giderlerimi karşılayacak miktarın üzerinde para kazanmaya başladım.
internet üzerinden sesli iletişim kurduğum yabancılar sayesinde ingilizcem çok erken yaşta gelişti fakat türkçem biraz gurbetçi türkçesine dönüştü. hatta bazen sırf bu yüzden ortaokulda dalga konusu olduğum çok oluyordu. elbette o yıllarda içime kapanmamın ana faktörü bu değildi. ister inanın, ister benimle alay edin ama o yıllarda bile bana bir şeyler katmayan herkesi aptal olarak görüyordum. ana faktör buydu. öğretmenlerimi neden aptal olarak nitelemediğimin sebebi belli. onları, bana bilgi depolayan ve bitmek tükenmek bilmeyen bir bilgi hazinesine sahip insanlar olarak görüyordum. şayet onlar herhangi bir soruma cevap veremeseler bile internet neredeyse aradığım her şeyin cevabına sahip bulunmaz bir hint kumaşıydı.
çok önemli bir kaç yılımı baba faktörü olmadan geçirmiştim (bkz: babanın işi dolayısıyla yurtdışına gitmesi).
elbette baba olmayınca o iki yıl çok relax geçti. (bilgisayar başında hafta içi de sabahlayabilmek). o zamanlar "relax" kavramım buydu. ve nihayet babam eve dönene kadar bir web sitesi geliştiricisi olarak belli bir seviyeye gelmiştim. o zamanlar kendime öyle diyordum. çocuk aklı.
hayatta yediğim kazıklardan çok online oyunlarda yediğim kazıklar düşünce yapımın şuan böyle olmasında daha etkili. senin aylarını vererek geliştirdiğin karakteri bir sahtekârın gelip iki dakika içinde soyması bana o yaşta bu dünyanın adaleti olmadığını öğretti. ya da ben bedava item verecekler diye hesap bilgilerimi sahte sitelere yazdığıma göre çok açgözlü bir mal olmalıydım. fakat bu dünyada hâlâ tonla emek hırsızı sâhtekarların elini kolunu sallayarak aramızda gezdiğini değiştirmiyor. bana yapılanların acısını başka insanlardan çıkardım. biliyorum şu an bana küfür edenleriniz muhakkak oluyordur. ama ben en başında masum biriydim.
yıllar geçtikçe bu döngü böyle devam etti. zararlı alışkanlıklar edindim. çok iyi arkadaşlarım oldu, efsane birbirlerinden çok farklı ortamlara girip çıktım. çok insan tanıdım(bana fazla dayanamadılar). ama en sonunda geldiğim nokta bu.
sizden hoş muhabbetiniz dışında, cinsellik dahil herhangi en ufak bir çıkar gözeten insanlardan uzak durun. temiz yaşayın, doğaya ve sisteme uyun, ayak uydurun. ve son olarak belli bir maddi güce erişmeden önce paranızı çok dikkatli harcayın.
"Kime sorsak bipolar ya da borderline *mına goyimm ehehe" şeklindeki bayağı yaklaşımlar ile sahiden bu hastalıklardan mustarip insanları içten içe yermeye yeltenen insanların ısrarla bu tavırları sürdürmeleri kadar irrite eden çok az şey vardır.
Ulan adam hasta, bunun sıkıntısı çekiyor vs. Senin belli ki mesele ile alakan dahi yok ehehe herkes de böyle ya deyip toplumsal çıkarımlar yapmaya kalkışacak kadar hadsizsin. Yazık.
sınır kişilik bozukluğu.
doldurulamayacak derecede bir boşluk hissi yaşarlar ve yalnızlığa asla tahammülleri yoktur.
ilişki kurmakta olduğu kişiye fazlasıyla bağlanır ve beklentisi karşılanmadığı takdirde tapma derecesinde bağlandığı bu kişiye karşı yoğun bir nefret sergiler.
dipnot: bu kişiler zaman zaman antisosyal özellikler sergiseler de ''empatik'' ve ''vicdanlı'' olmaları ile antisosyallerden ayrışmaktadırlar.
Mmpi testinde ki bu testi 5 kez falan oldum,bazı doktorlar bile narsist kişilik bozukluğu ile karıştırabiliyor. Bipolar bozukluk teşhisim var zaten, kişilik bozuklukları genellikle hastalık kodu olan hastalıkla seyreder misal f32 gibi. Bu bozukluklar hastalıktan sayılmıyordu, böyle bir teşhis kodu yoktu.
Ayrıca psikolojik rahatsızlıkların sebebi tam olarak şudur budur diyemezsiniz, 7 kez hastanede yatmış bir abiniz olarak konuşuyorum. Üstteki arkadaş kesin kati konuşmuş ama kesin Konuşulmaz bu bilim dalında. Çok mutlu bir çocukluk geçirdim sevgi dolu bi ailede büyüdüm, cinsel istismara da uğramadım.
Matematik gibi 2 kere 2 4 durumu yok psikaytride. Bir çooook neden olabilir.
Mesela bipolar bozukluk genellikle 17-22 yaş arası yaşanan travmalardan sonra ortaya çıkar ki o dönem yaşadığım travmatik bir olay vardı, 2.5 ay kadar hastanede yattım.
Düşünün kız arkadaşım bipolar bozukluk sahibi biriyle nasıl yaşanır adlı bir kitap almış canını yidiğim.