bilmem kaç kat fondoten çekilmiş suratlarında gözleri vampir gibi parlayan kızlardır. duygulanıp ağlayanı, oynarken terleyeni falan hepten alien olup çıkar bunların.
öz ablanızı, teyze kızınızı tanıyamazsınız. zira penguenler gibi hepsi birbirine benzemiştir.
genelde saçlarını lüle lüle veya topuz yaptıran kızlardır. tuvalet giyenleri çoktur ve arkadaşlarıyla kikirdeyip pistte göbek atarlar. düğünü sahiplenerek masa masa gezip, o lüleli saçlar düzleşene kadar kafalarını yıkamazlar.
1.66 boylarında iri göğüslü olanları 8-9 santim topuklu ayakkalbı, gögüsleri bomba gibi gösteren bel korsesi ve makyajla taş gibi olurlar.
ama ertesi gün annenize yardım için pazara gidip de anasıyla karşılaşınca ayağında terlik, dobi bir göbek, bakımsız bir suratla görünce mahalle karısı olduğu fark edersiniz.
damadın serseri arkadaşlarının bol paralı olanlarının peşindedir. gelinlikle gezen ufak çocukları severek anaç yapıda olduğunu anlatmaya çalışır. genellikle de limonata ve pastayı yedikten sonra evine gidip hayaller kurmaya devam eder. rüya gibi bir düğün hayaliyle uykuya dalar.
es kaza bir tanesini kendinize ayarlarsanız yarın görüceğiniz kızla arasında uçurumlar olduğunu o uçuruma düşerken farkedeceksiniz.*
(bkz: o kadar makyajı bana yap bende güzel olurum)
aile / mahalle / -okulda- öğretmen baskısı yüzünden güzel olmayı, kendine bakmayı, kadın olmayı öğrenememiş, belki de süslenmek ve kadınlığına dikkat çekmek için kendilerine izin verilen yegane ortam olan kuru pastalı gazozlu düğünlerde bu işi -kelimenin tam anlamıyla- yüzüne gözüne bulaştıran kızlardır. Genelde makyaj ve saçlarını kendileri yapmaz, mahallenin kuaförüne gider, güzelim ciltlerini yağlıboya sürrealist tabloya, ipek saçlarını kuş yuvasına çevirtirler. Biraz olgunlaşmayla, biraz da görgüyle normale dönecek kızlardır.