ev hayvanlarının bokuyla uğraşıp şikayet edenler kendi kırdıkları soda şişelerini veletlerinin kırdığı bira şişelerini görmez cam kırıklarına basmaktan korkmazlarda boka bastım diye hönkürürler. şimdi lafım size kezbanlar o pazardan 20 tl ye aldığınız köpük tabanlı ugglar ile bir soda şişesi kırığına basarsanız bok gibi suyla da çıkmaz 1 sene topal saksağan gibi gezersiniz.
yolda yürürken önce keskin bir bok kokusu sizi rahatsız etmeye başlar. takmazsınız kokuyu şimdi geçer dersiniz. lakin oradan uzaklaşmanıza rağmen koku sizi bırakmaz ve yolda birden durup düşünürsünüz. ayakkabınızın altına bakarsınız ve bingo! boka bastınız. sonra yaprak veya peçeteyle silmeye çalışırsınız işte asıl rezillik o zaman başlar.
sabahleyin başıma gelip 2-3 saatimi rezil eden durum. o boklu ayakkabıyla sabah bir de işte toplantıya girdim. kokudan pencere açtım. Yeni bir ayakkabı alarak kurtuldum.
Bir gun oncesinde parktaki cimlerin uzerinde tek kale mac yapmistik. Yerler de hafif islak ve camurlu oldugu icin boka bastigimi fark etmedim haliyle. Eve gelince de cocuk akli ayakkabimi temizlemeyi ve altina bakmayi akil edememistim. Ertesi gun sinifta yakinlardan buram buram bok kokusu geliyor ama nereden geldigini anlamadim. Siniftakiler de fark etmisti bok kokusunu ama ortmen bozuntuya vermedi. Mayisin ilk gunleriydi cami actirmisti sadece. Tenefuste ortmen beni yanina cagirip doblocu eniste, mudur yardimcisina git velini arasin seni gelsin alsin demisti. Temizlemem icin yardimci olmak yerine, beni bu sekilde rencide etmisti. Sonraki derse de giremedigim icin amina kaydigimin yavsak karisi, bok kokusu arkadasinizdan geliyordu eve gonderdim demis. Aradan neredeyse 20 yil gecti ve yerde ne zaman bok gorsem once bu olayi hatirlarim, sonrasinda da ortmenin yedi sulalesine kayarim. Olduyse de olusune kufur ederim. Cocukluk yaralari unutulmuyor ne yazik ki...