büyük adamdır, özlenilesi ruhtur.
--spoiler--
'Get up stand up, stand up for your right, get up stand up, don't give up the right, get up stand up life is your fight, don't give up the fight.'
"emancipate your selves from mental slavery " demiş baba adam. Şarkıları genellikle afrika kültürü ile alakalı ve afrikadan koparılıp köle olarak çalıştırılmak amaçlı yeni dünyaya götürülen insanlarla ilgilidir, ilginçtir ki bob marley'in babası bembeyaz bir ingilizdir. Rastafari inancına sahiptir, birnevi etiyopya kralını peygamber gibi biri olarak kabul ederler , bu inanca göre insan mezara tek parça halinde girmelidir; bir futbol müsabakasında yaralanan ayak baş parmağı daha çok zencilerde olan bir kanser türüne yakalanmış ve inancından dolayı parmağının kesilmesini istememiştir, bu sebepten ölmüştür. peşinde 12 çocuk bırakmıştır.
tamam adam üflentiymiş, saçları rastaymış falan da, herif o zaman müzik olayında devrim de yapmış. şimdi power fm dat com dat tiar da çalan dj hede lerin çaldığı şarkıların çoğunun altyapısını bu abi kafası dumanlıyken yapmıştır. 40 sene önce.
(bkz: respect)
çoğu şarkısını severim ama mevzu reggae olduğunda bob marley'i tek geçerim diyemem reggae bilgisi bob marleyden ibaret olanlar gibi. örneğin jah shaka daha iyidir bana göre.
şarkılarını ta derinden hissederek söyleyen ve dinleyicilerine o şarkıyı yaşattıran büyük insan. one more cup of coffee'yi dinlerken birden sırtınızda çanta, elinizde bavul kendinizi bir yerlere giderken hayal edersiniz (bob dylan'da da oluyor bu), alalalong'ta ise salak bir gülümseme oluşur suratınızda. evet bunu yaşarsanız.
günümüzde "bob marley" adını duymayan o kadar çok kişi var ki. birçok kişinin duayenidir aslında.
geçen gün tiyatroda bir oyunda üstadın o meşhur şarkısı "no woman no cry"ı "no man no cry" olarak çevrilmiştir. izleyenlerin büyük ilgisini çekti bu. çokta güldük.
hala bu adam hakkında konuşuluyor. hala şarkıları zevkle dinleniyor. böylesine bir şey için bir insanın gerçekten iyi olması gerekir. 11 mayıs'da ölmüştü. çok yaklaştık o güne.
her zaman yaşayacak. belki kalplerde belki de zihinlerde.
oynat tuşuna bastıktan sonra gerçek hayata dönmenize engel olur .
yormadan , kendi rahatlığını katarak sizi orada tutar .
her zaman köşe başında durur bir albümü .
hey mr music
sure feels good to me
and i can't refuse it
what to be got to be
feel like dancing
dance cause we are free
i've got my home
in the promised land
and i feel like home
i want you to understand
şöyle virolojik türden bir düşüncesi var: insanların hayatına müzik ve aşk enjekte ederek ırkçılığı ve nefreti gerçekten tedavi edebileceğine inanıyordu. ve bir barış mitinginde sahneye çıkacağı sırada silahlı biri evine geldi ve onu vurdu. iki gün sonra o sahneye çıktı ve şarkı söyledi. ona nedenini sordukları zaman 'bu dünyayı daha kötü yapmaya çalışan insanlar bir gün bile dinlenmiyorlar. ben nasıl dinlenebilirim ki?' dedi.
O'nun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da;
Hatta her hangi bir tanesi de.
Unutma tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil..
ama şayet o, seni olup olmadık yerlerde güldürebiliyorsa,
Seni iki kez düşündürebiliyorsa,
Onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver.
Seni günün her anında düşünmüyor olabilir;
ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir: "kalbini".
Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma,
Ve verebileceğinden fazlasını bekleme...
Seni mutlu ettiğinde gülümse,
Kızdırdığında fark etmesini sağla ve birlikte değilken özlendiğini bil...