eserde emeği geçen arkadaş ne anlatmak istemişse artık bilemiyoruz. bunu dile getirmemin nedeni bu heykelin taşakları öyle gerçekçi yapılmış ki sanki heykel canlanacak ta birilerini dürtecekmiş gibi bi izlenim yarattı bende.
+boğanın ordayım
-ben haldun taner in ordayım
+ee nasıl gelecem oraya?
-şimdi boğaya götünü ver aşağıya doğru yürü
+neyyyy anlamadım
-tamam yok bişey ben seni gelip alacam.
pekçok konuda derin teknik ve felsefi dağarcık bulunduran eski yunan idarecilerinin uyguladığı, akılalmaz bir infaz metoduna ev sahipliği yapmıştır.
pirinçten yapılmış içi boş bir boğa heykeli içerisine, kişi(cezalandırmak istenilen suçlu) sokulup; alttan yakılan bir ateş ile, ısıtılıyordu. heykel burada, fırın işlevi görüyordu. suçlu, bir yandan cayır cayır yanarken; diğer yandan keskinleşen yanık dumanı nedeniyle, oksijen kaybı yaşıyordu. kim bilir? belki de, içerideki zanlının inlemeleri, dışarıdakilere "boğa sesi" gibi geliyordu.
iş bu ya, makinayı bulan mucit, trajik şekilde aletin ilk kurbanı da olmuştur. atinalı kral; "madem bana şaklabanlık için yaptın böyle bir şey, gir de sende görelim! çalışıyor mu? çalışmıyor mu?"
boğa heykeli pariste heykeltraş houillav dır isiıdore bonhevr tarafından 1864te yapılmış. almanlar, fransızları yenince heykel almanya'ya getirilmiş. 1. dünya savaşı sonlarında alman kralı ii. wilhelm tarafından 1917 yılında enver paşaya güç simgesi olarak armağan edilen heykel, pek çok kez yer değiştirdikten sonra sonunda 1969 da kadıköye getirilerek, kadıköy'deki kaymakamlık binasının(bugünkü kadıköy belediyesi meclis binası) önüne yerleştirilmiş. ardından 1976 yılında altıyoldaki yerini almış şuanda en popüler buluşma yerlerinden biri sayılan altıyol meydanındaki heykelin önünden gün boyu binlerce insan geçmektedir.