smyrna olayını nickaltını okurken öğrendiğim yazar. pek bi olumlu bakmamıştım smyrna demesine, malum çoğunluğun kabul ettiği şey yunanca olduğu, izmir'e smyrna demenin yanlışlığıdır. kapı açmıştır. merak uyandırmıştır. bu konuyu araştıcağım felan fişman. bir de 7. nesilmiş, oysa ben daha eski sanmıştım.
sonuç; kemalist düşünce tarzıyla kazandığı sempatimi biraz daha arttırmıştır. bir de hoşgelmiş diyelim.
bana ev yapımı magic mushroom öğreten kimyacı.
şu an koca bir minettarım kendisine...
bana verdiği recipe'si ile mutluluğun resmini kara kalem çizdirmiştir.
odamda tef çalarak dolaşan saydığım 69. kadınbudu köfteyide az önce görmemi sağlamıştır.
minnet ve şükran ile anılan yazar.
geç olmadan cevabı beklenen acil not: ten rengimdeki yeşilleşme sucuktan değildir değil mi?
(#9699343) entrysi ile beni bana anlatmış mükemmel insan, gönüllerin sultanı, top kontrolü üst seviyedeki aşmış topçu, karambollerin aranan ismi, ailemizin gurmesi, izmirin fedaisi, bir preator kadar asil insan.
kendisi için hegel, marks, lenin, feuerbach gibi aşmış insanlardan alıntılarla veya onların düşünceleriyle tamellenen yeni bir giri yazmak ve bu şekilde cevap vermek istemiyorum. buna benzer bir organizmaya geçenlerde birşeyler yazmıştım baktım yazdıklarım bu adam içinde benzer bir organizma olduğu için geçerli . zaten birkaç onyıla ancak idrak eder. bir faşistin hegel ve marks okuyup anlaması isa deyimi ile "bir devenin iğne deliğinden geçmesinden daha zordur".
yaklaşık 3 girimi okuyarak "dsip'li" olduğumu "doğan tarkan'dan daha az teori bildiğimi" "aslan" olduğumu anlayabilme yeteneğine sahip felsefede "acele genelleme yargısı" denilen nitelik olarak niceliksiz nicelik olarak "yetersiz" öncüllerden bir çıkarsama yapmak hatasına düşen yazar. yaptığı çıkarsama ve öncüller karşılaştırıldığında çıkarsama ile yapılanın aslında "a priorik" bir "releksif" tavır olduğu açık bir şekilde görülecektir. "kendisi üzerine düşünme eylemini" bir vakit kaybı olarak gören ve tüm zamanını daha henüz kendisi üzerine düşünme eylemini gerçekleştirmeden "dünyayı anlamlandırma" faaliyetlerine harcayan özne "dünyaya bakan göz kendisini göremez" aforizmasında olduğu gibi sürekli olarak kendisi üzerine düşünmek yerine başkalarındaki "ötekiye" odaklanır ve sürekli olarak karşı özneleri "kendisine olan yakınlığı" ile sınıflandırır. "sahtekar" "zavallı" "örümcek beyinli" bu yaptığı sınıflandırmalar arasında henüz bel altı vurmayan ancak yine entelektürl tartışmalarda yerini alması mümkün olmayan sınıflandırmalrdır. stalinizmin "bireyi" yok ederek bir "cemaat" kültürü yaratması mezkur yazarın kendi "bilincini" partisinin eline bırakmasına neden olmuş ve kant'ın aydınlanmadaki parolası olan "kendi aklın ile düşünebilme cesaretini göster" aforizmasını dikkate almayarak hegel kavramsallaştıması ile "kendisi için" birey olma şerefine erişemeyip "kendinde" birey olarak kalmıştır.