öncelikle size mami' den bahsetmek isterim. anadolu' nun bağrından istanbul' un karanlık dehlizlerine cesurca kopup gelmiş, atılgan, yüksek mertebeden fırlama, 1.65-1.70 boylarında tıknaz bir çocuk mami. harlı geyikçi, elinden her iş gelir, ortamların aranan adamı... tanısanız siz de seversiniz.
günlerden bir gün, ama öyle bir gün ki; sıkıcı, sıcak, 4 dersin üstüne ise ekstradan berbat. yoklamanın mecbur olduğu, inanılmaz demode, saplantılı ve örümcek kafalı bir profesör'ün alan dersi. herkesin illallah ettiği, mezun olmak adına yoğun rağbet etmek zorunda olduğu; 30- 40 kişilik normal ders nüfusunun aniden 4 ' e 5 katlandığı bir ders. hocası o kadar allahsız ki, iki kol gibi kalın kitaptan sorumlu tuttuğu yetmezmiş gibi, 2 koca kitapta bulunmayan grafikleri bir de ders notu olarak vermekte, okulu uzatanların, %85 gibi bir oranından, tek başına sorumlu...
ve bu şartların hakim olduğu pesimist bir anfi.
bizim mami ise optimist. dersi, dinlemek adına ön saflarda konuşlanmış, '' yok aga üç kuruşluk karı kızdan, ağzımı büküp not istediğim devir bitti. '' modunda, kararlı! fakat uzun ders saatlerinin nelere gebe olduğunu bilmayacak kadar tecrübesiz...**
ders başlar; kıçındaki kıl pişmaniye olmuş profesör ve 30' lu yaşlarına yaklaşmış çirkin, taşralı asistanı... biri konuşur öteki elindeki nota bakar tahtaya yazar. sınıf yılgın; ders bitmez, 1 saat iki saat olur, iki saat uzar köye yol olur. ucu açık ne zaman biteceğini allah bilir. sınıfta bir huzursuzluk, görseniz toplama kampı sanki, öylesine uğursuz...
eskiden, kendilerini keserken dersin nasıl geçtiğini anlamadığımız kızlar bile naçar.. derdimize derman olmaktan uzak artık.
bizim tayfa daima arkada, kimi uyur, kimi kulaklığı takmış ayrı dünya, kimi yalandan ders dinler.
pişmaniye prof' un son konuştukları hayal meyal aklımda;
- '' jevons; çağdaşlarından farklı olarak faydanın ölçülebileceği kanaatindeydi... zaten düşünce kökleri hedonist felsefeye kadar uzanı.... ''
o sırada; zaten bir saatte yakın bir süredir durumu hiç iyi görünmeyen, sıkıntısı garip tikleri yüzünden dışa yansıyan mami' nin bulunduğu yandan , adeta paratonel misali, gerilim topraklanır.
- aaaallllaaaaaaaaaaaahhhh !
bir feryat, bir figan ders yalan, amfiler talan...
arkadakiler; profa doğru taklalar açarak, yuvarlanarak giden mami' yi izlemek adına yerinden dikilmiş. taşralı gudubet asistan çığlığa iki sıra arasındaki boşluktan korkunun verdiği ivmeyle kaçmakta.
proof kürsüsünün gerisine kadar çekilmiş. yerde slalom yaparak yuvarlanan mami' yi endişeyle izlemekte...
nihayet bacakları kürsüye çarpan mami' nin hızı kesilir ve hareketi son bulur.. bir iki saniye sessizlik mami ayağa kalkar üstünü silkeler, sanki hiç bir şey olmamış gibi sırasına yönelirken.
profesörün sesi yankılanır;
- bunu, bunu alın dışarı...
mami tekrar sırasından kalkar, dersden kaçmak için fırsat kollayan iki uyanık refakatinde sınıfı terke eder.
ve beklenen söz;
- arkadaşlar ders bitmiştir. haftaya görüşmek üzere. o çocuğa da söyleyin, derse bir daha gelmesin!
sınıfta bir ohh sesi, herkesin gözünde mami' ye duyulan minnetin derin izi.