sözlükte nickaltı kavgalarından, fotoğraflarından sıkılmış, azcık da olsa bir şeyler öğrenmek isteyen yazarların yüzü suyu hürmetine az sonra kelimelere dökeceğim büyük deşifredir. bu benden size bir amme hizmetidir ayrıca.
yazı uzun, ifşa dolu ve blog tadında ufak tefek anekdotlarla güzelleştirilmiş bir yazı olacak. okumanız yaklaşık 20-25 dakikanızı alacaktır fakat boş zamanınız varsa ve filmi anlamak istiyorsanız buyrun okuyun efendim.
filmi görüp de ''daha sonra izlerim ya'' diyerek film listesine ekleyen yahut hiç izlemeyen yazarlar varsa yazının ağır derecede spoiler içerdiğini belirtmek isterim.
şimdi.
filmin başrol oyuncusu natalie portman yahudilerin, masonların veyahut siyonların elinde kukla gibi oynattığı bir karakterdir. kanıtlamak gerekirse,
Natalie Portman'ın ne derece bir insan olduğunu anlatan bu kısa belgeselimizin ardından filme geçiş yapabiliriz.
Portman'ın filmdeki adı Nina.
Film tamamiyle Monarch Zihin kontrolünü anlatmaktadır. Bilmeyenler varsa söyleyeyim, Monarch Zihin kontrolü kısaca insanın beynini ele geçirip onu istediğin gibi yönlendirmektir. ve monarch zihin kontrolünün simgesi kelebektir. zihin kontrolünün isminin monarch olmasının iki anlamı vardır. Biri insanın beyninde kurulabilecek olan monarşiye atıftır, diğeri ise monarch kelebeği diye anılan bir kelebek türüne olan ithaftır.
nina'nın birden çok kişiliğe sahip olduğunun göstergesidir. dikkat ederseniz aynadaki nina ile öndeki nina farklı iki kişidir.
şimdi burada azcık mola vereyim.
bu tür filmlere genellikle ''çift senaryolu film''ler denir. birinci senaryo izlenince ilk anlaşılan ve herkesin anlayabileceği senaryodur. ikinci senaryo ise, simgelerle anlaşılabilecek; filmin asıl anlattığı senaryodur. black swan de aynı şekilde çift senaryolu bir filmdir. birinci senaryo, insanın ilk önce nina'yı şizofreni hastası zannetmesine yol açar. ancak ikinci senaryoya bakınca tamamen satanist bir kontrol olduğu anlaşılır.
ve natalie portman bu film sayesinde ''en iyi kadın oyuncu'' ödülünü almıştır. ödülü verenlerin kim olduğunu sen hesap et artık.
filme devam ediyorum.
nina'nın odasındaki duvarlar boydan boya kelebek ile kaplıdır:
bir de üstteki fotoğrafta arka planda bulunan bir beyaz tavşan bulunur. beyaz tavşan zihin kontrolünü yapan kişiyi temsil eder. hatırlarsanız matrıx'te neo bir beyaz tavşanı takip ederek boyutlar arası geçiş yapardı. hatırladın mı; follow the white rabbit:
nina bale kursuna gitmeye devam eder. ve talihsizlikler bir türlü peşini bırakmaz. filmin sonunda olacak olan büyük gösteride nina beyaz kuğu'yu canlandıracaktır fakat onu yöneten güç buna izin vermez ve nina ''zorla'' siyah kuğu yapılır.
nina'nın vücudu normal insan vücudundan biraz değişiktir:
filmi yarısına kadar izleyip sıkıldığım için kapamıştım. lan bütün olaylar ben kapadıktan sonra olmuş. madem var böyle şeyler gidip diğer yarısınıda izleyip ruhumu illüminatiye teslim edeyim.
sen yazdıysan helal olsun ama başka yerden aldıysan, bizi düşünerek buraya yazdığın için yine helal olsun.
pekiyi pek güzel tespitlerdir. ayrıca darren aronofsky'ye olan saygımı arttırmıştır. yine de natalie portman'ın geçmişinde kimlerle beraber olduğu, yahudi olması falandan yola çıkarak aldığı rolleri, ödülleri yargılamak saçma ve filmdeki başarısına saygısızlık bana göre... ayrıca yönetmenin de sembolizm içerikli bir film yapması kendisinin bir şeylere hizmet için bunları yaptığı anlamına gelmemeli, ya da onun için yapsa bile bunu ne kadar ustaca yaptığı konuşulmalı. sonuçta şu da gerçek ki, insanlar böyle filmlerde bir gizem görünce daha çok ilgi çekici buluyorlar. bu tarz sembolik zırvalıklar da her zaman izleyiciyi meraka sevk etmiştir.