yayınlanmış 3 bölümü olmasına rağmen imdb puanı şimdiden 8.2 olan dizidir.
--spoiler--
her bölümünde teknoloji ve internet kullanımının nasıl kıçımıza kaçtığının mesajlarını veren dizidir.
--spoiler--
her bölümde başka boyutlarda teknoloji karmaşası yaşıyorum, dizi iyi gidiyor.
bu dizi yürür. az hızlı bölüm yayınlasalar iyi olur ama yavaş yavaş paylaşarak da keyifli oluyor.
severek izliyorum, tavsiye ederim.
Durup düşünmeye, sorgulamaya iten hayta bir dizi. Senaristlerin kafasından öpeyim. Kaliteye acıkan insanlara dizi evirmişler.
Bugün, 1. Sezon üçüncü bölümden başlayıp 3. Sezon üçüncü bölümde pes ettim. Daha fazla izlersem paranoyaklaşacağım.
Bir günde aşırı doz aldığımdan mıdır nedir, evde her kim eline telefonu aldıysa beynimin içinde eleştirdim. Televizyonun karşısında pür dikkat kesilen babaanneme baktım. Şimdiyse buraya daha yazmadan elli kere "neden buraya yazıyorsun? Kimsenin buna ihtiyacı yok." Cümleleri geçiyor.
Distopya tarzında ingiliz yapımı izlenesi bir dizidir. Teknolojik anlamda uçuk ama enteresan bulduğum bazı bölümleri olsa da, sanal-sosyal insanı tanımlarkenki çoğu tespiti son derece yerindedir.
Evet Kesinlikle, simulasyonların ve simulakrların kuşattığı "hipergerçek" dünyamız ve insanlığın geldiği son nokta aşağı yukarı böyle bir şey olsa gerek.
Fakat özellikle şu içinde bulunduğumuz kapalı ve yağmurlu günlerde üst üste izlememek gerekir. Zira insanı bunalıma sokan bir kasveti ve karamsarlığı var.
radikal'den cüneyt özdemir'in yazısında görüp bugün izlediğim ingiliz dizisi. mini dizi bile olsa hiçbir diziyi bir günde bitirmem, bunu az önce bitirdim. çok profesyonelce yapılmış. toplamda üç bölüm var, her bölüm ayrı bir hikaye. oyuncular, yönetmenler, hatta bölüm süreleri bile farklı.
--spoiler--
bölüm 1 -the national anthem-: ingiltere düşesi kaçırılıyor ve başbakan canlı yayında bir domuzla ilişkiye girmezse kızın öldürüleceği söyleniyor.
bölüm 2 -fifteen million merits-: aldous huxley'nin cesur yeni dünyasını hatırlatan bir ortamda gerçeğin peşinden koşan bir adam.
bölüm 3 -the entire history of you-: belki de hepimizin zaman zaman istediği "zamanı geri sarsam da o an ne dediğini izletsem sana"nın gerçeğe dönüşmesinin nelere yol açabileceği işleniyor.
--spoiler--
hangi bölüm daha başarılıydı karar veremiyorum. izlemediyseniz hemen izleyin diyebilirim.
bu arada ikinci bölümde yapılan muhteşem de bir konuşma vardır, apple'a falan giydirir (dopple) ona da şuradan bakınız. altyazıyla eklerim yakında.
konuşma: http://www.youtube.com/watch?v=hxys0s_wqKQ
Her bölümünde gerçekleri yüzüne tokat gibi çarpan, bittikten sonra nereye gidiyoruz ne olacak halimiz diye derin düşüncelere dalmaya sebep olan oldukça popüler dizi.
ilk bölüm bittikten sonra afallıyorsunuz. çok farklı bir şey izlediğiniz çünkü. alıştığınız diziler gibi değil. verilen mesajları düşünüyorsunuz, hakikatten lan! diyorsunuz kendi kendinize. ikinci bölümü izliyorsunuz, bu sefer derin düşüncelere dalıyorsunuz. ya hayat filmin bahsettiği gibi olsaydı? sonra gerçek hayatın gidişatına bakıyorsunuz. çok benzemiyor mu aslında? biraz zaman sonra üçüncü bölümü de izleyeyim diyerek başlıyorsunuz üçüncü ve sonuncu bölüme. konu gerçekten güzel, efektler, gerçekçilik ve oyunculuk on numara. bölüm bitiyor, ve gene derin düşünceler. ama mutlusunuz. bu dizi size bir şeyleri hatırlattı. en azından az da olsa bir kaç şeyin farkına varmanızı sağladı.
ve sonra, asırlar öncesinde yaşasaydım diye düşünüyorsunuz. her yerde reklam yok. internet yok. televizyon yok. yapay ses hiç yok. artık duymaktan alıştığımız elektronik alet vızıltıları yok. yıldızları görmemizi engelleyen şehir ışıkları ve uzun binalar yok.
aman allahım diyorsunuz ya,
kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlar bunlar gerçekten.
ilk sezonun her bölümünde olayı daha bireysel bir hale sokmuşlardı
şimdi ilk bölümden adamın suratına çarpıyolar kişiliğimizi
"internette yaşamak" teriminin vücut bulmuş halidir 2. sezonun ilk bölümü.
hem de her anlamda!
facebookun nasıl kurulduğunu çekeceğinize böyle dizileri film yapsanıza hollywood götleri.