bazı kelimeleri diğerlerinden daha çok severim ben, mesela nakış. işlemek deyince sen... yeniden çerçevelendirelim, iyi bir şey olsun yeter.
hani, kendini annelik üzerinden tanımlayan kadın çocuğunu üniversite için başka şehre yollayınca, yolunda giden hayatı alt üst olur ya, görünen bir şey değişmediği halde... klasik amerikan film konusu. sizin işiniz üniversiteye yollamakmış can ciğerinizi. geride kalanlar alt üst... meğer saklanıyormuşuz birbirimizin arkasına, haberim yokmuş..
her başlığın altıdasınız onlarcanız, laf sokmaya çalışırsınız arsızca.
verilen bkz'ler zeka ürünü olsa amennah, alır öper 3 kere alnıma koyarım. ama n'olur iki gözüm, cila boynuzlu ceylanım, n'olur artık şu bakınızlardan vazgeçseniz. daha güzel olmaz mı?
okumak istiyorum sözlüğü, saatlerce okumak, okuyup öğrenmek gülmek istiyorum. anlatacağım zaman bir bakınız vermiş, offff süperdi denmiyor cancağızım. ne güzel yorumlar yapmışlar bir okusan keşke demek istiyor gönül gözüm.
çok mu şey istedim yavru ceylan?
sinirden tasfiye nasıl olacak atlamışım, onu da moderasyon düşünsün.
belki de öylesi korkutucu değildir kara delikler ve sadece aslında gidilmek istenen yere açılan ve gerçekten istendiğinden emin olmak istediği için yolcuyu sınayan ürkütücülükteki kapılardandır... belki de açsam gözlerimi ve bıraksam kendimi bu anafora, kaybolmak sandığımın adı olur bulmak. belki sadece daha az korkmaya ihtiyacım var. belki cesarete, küçük kara balık kadar... onu öldü sandılar ama belki de bir kara delikten geçti ve istediğine giden kapıya yürüyebilecek kadar yürekli olduğu için, yüreğinin sefasını sürmede şimdi...