biz aslında tarihin her dönemi ve sayfasında var olduk. çağları açtık,çağları kapattık neler gördük. devrimleri, darbeleri, uçan kelleleri... ihaneti ve satılmışlığı da gördük, sadakati ve bağlılığı da... bizi hor görenler inat var olduk. sistemler, kıyafetler, insanlık değişti ama bizler ve onlar hep var olduk.
kimiz biz? ayrılmışlar, dışlanmışlar, farklılar mı? ya da özgür düşünce nedir bilenler mi? doğruluk ve onurlu yaşam için var olan bir indigo nesil mi? yoksa burnunun dikine giden kendini beğenmişer ordusu mu?
bunun cevabı kesinlikle yok ve bulunamaz da. farkındalığın tarafında olan bizler ve olmayan onlar hep bu şekilde var olmaya ve çatışmaya devam edecektir. iki taraf da birbirini anlamadan. hangisi doğru hangisi yanlış bilinemeden.
biz kimiz? biz hayatı eğrilmeden, sapmadan, doğru bildiklerimizden şaşmadan, çıkar ilişkilerinden nefret ederek, kimseyi küçümsemeyerek, doğrunun en güçlü olduğunu bilerek yaşamaya çalışanlarız. eleştirinin kıymetini biliriz. zekanın lazerden keskin olduğunu da biliriz. yola baş koymak için yaşarız. dava adamı olmak nedir idrakindeyiz. onlar ise bu saydıklarmın telafuzunu dahi zor yapanlardır. aramızdaki farka bir örnek verecek olursak hiç biri gecenin 5 inde kalkıp bu yazıyı yazmaz. yazar olsa bile yazmaz. kendi uykusu, bildiğini paylaşmaktan daha önemlidir ona göre. otorite bu saatte uyumayı emreder bir de.
yanlış gördük mü dayanamayız biz. zaman mekan yer dinlemeden yanlış yapanın suratına yanlışını söyleyeniz. onlar ise “her doğru her yerde söylenmez” der. iki yüzlülük asla ve asla içimizde yoktur. mümin sıfatını en çok hak eden bizlere, o dilsiz şeytanlar her zaman küçümseyen gözlerle bakarlar. “söz ola kestire başı” dedikleri işte bizim sözlerimizdir. kim olursa olsun yanlış yanlıştır, doğru da doğrudur. hoca nasrettinin arkasında timur un çadırına gittikçe azalan kalabalık onlardır. pembe incili kafanın serip üstüne bağdaş kuran da biziz. doğrunun karşısında yanlış yapanın zulmü elbet bir gün dinecektir. bütün gücümüz bunun üzerinedir. doğru olmazsa biz yaşayamayız. eğriye karşı olan savaşımızda eninde sonunda galip gelecek olan biziz. biz göremeyeceğiz o kesin. hatta 3-4 nesil sonramız da göremeyecek o da kesin, fakat biz bu yolda galip olan mağluplarız. sözümüz ve doğrumuz yanlış karşısındaki silahlarımızdır.yanlışı zorla, baskıyla değil, doğruyu anlatarak düzeltmeye çalışırız. ah bu dilimiz “ey dilim sen neler açtın başıma/ en son diyeceğin başta denir mi?/ dostu düşman edip diktin karşıma/ yalan meclisinde doğru denir mi?” yakacağını bile doğruyu söylemenin lezzeti başka hangi ateşte vardır? “deyyusun yüzüne deyyus” diyenleriz biz.
biz hiç kimseyi küçümsemeyiz. her insanın bir hikayesi, bir hayat görüşü vardır. o yol yanlış da olsa o yolsa sapmadan, eğrilip bükülmeden gidenlere saygıyla bakanlarız biz. kavgamız kendimizledir. kendi aciziyetimiz ve bilgi fakirliğimizin farkında olduğumuz için rakibimiz, kavgalı olduğumuz aşmaya çalıştığımız hep kendimizdir. bu yüzden hiç birimiz bilmiş bilmiş ahkam kesmeyiz. herkesi dinleriz. kimseye aşağılayıcı gözler ile bakmayız. oysa onların yaşama amaçları budur. karşısındakinin üstüne basarak yükselmek ya da kendi düzeyine düşürmek. gün olur okulda not ortalaması ile ezmeye kalkar, gün olur aldığı bir ödül ile, gün olur maaşı ile, karısı ile, arabası ile, ile ile ile... kurduğu dünyanın merkezinde kendisi olduğundan geri kalan herkes onlar için birer figürandır. üstüne basılıp yüksenilmesi gereken birer basamaktır. kendini ispatlama çabası denen hissi biz bilmeyiz. allahın yarattığı bir kul beni bilgili bilse ne olur cahil bilse ne olur? o da bir kuldur benim gibi. onun için var olmadım ki beni aşağılamaya gücü yetsin. biz bunu biliriz. ama onlar bilmezler. keşke bilselerdi.
idraklerimizi her türlü izm den arındırmaktır bizim amacımız. saf doğruyu asla ve asla bir insanın inşa ettiği bir sistem ile bulamayız. insan mükemmel midir ki yaptığı da mükemmel olsun ve tek gerçeği işaret edebilsin? evet izm ler idraklere giydirilmiş deli gömlekleridir. onlar dediğimiz işte bu deli gömleklerini dikenlerdir. aslında her filozof bizdendir fakat onlar işlerini o kadar iyi yaparlar ki, sanatları o derece gelişmiştir ki, bizim her kafamızı kaldırdığımız bir devrim hareketini, çevirip yıktığımızdan da daha kötü bir sistem olarak bize geri giydirirler. çünkü bizim içimiz dışımız birdir. yalan, kandırmak, idare etmek nedir bilmeyiz. dedim ya onlar her doğruyu her yerde söylemez. sivrilmeden can damarlarında ilerlerler. sistemler birer trendir onlara göre, istedikleri istasyonda inerler ve kendi yollarına devem ederler.
bize ve onlara her yerde rastlayabilirsiniz. mesela, derste hoca konu anlatırken yanındaki bir soru sorduğunda dersi bırakıp soruyu cevaplayan biziz, eliyle “1 sn hoca bitirsin” işareti yapan onlardır. çıkar için meslek, sanat gruplarına üye olanlar onlardır, dışardan bakıp kimseye muhtaç olmayan biz. abisi, ablası olan onlardır, yalınkılıç olan biz. temsilcisi olduğu topluluğun tepkisini önemsemeden, yumuşak ve otoritenin götünü öpen bir tavırla sorunları ileten onlardır, yaptığı yanlışı otoritenin götüne sokan biz. “1. vizeler battı ama diablo oynadım be” diyen bizizdir, ders çalışmak için arkadaş edinen onlar. doğru için can verecek olan biziz, zorlanınca doğruyu kitabına uyduran onlar. “şu cahillere bak dünyanın sahibi onlar” diyen biziz, “siz ne anlarsınız” diyen onlar. kimsenin saçına sakalına kıyafetine karışmayan biziz, bunları sistemlerine bir tepki olarak ortaya koymak zorunda bırakan onlar. kendi halinde olan biziz, haşin gözler ile milleti kolaçan eden onlar. bir ömür kendi sınırları ile kavga eden biziz, sınır çizgisi dahi olmayan onlar... anlatılır da anlatılır bu farklar. bitmez. kısaca yanlışa bağıra bağıra yanlış diyen biziz, otorite bağırdığında onunla bağıran da onlar.
bu savaşın kaybeden tarafıyız. uzun bir gelecekde de öyle olacağız. cahil, bilgisiz, küçümsenen biz olacağız, yüce varlıklar onlar. sanmayın ki bizden olmak iyi birşeydir. tarihi kahramanları asanlar yazar unutmayın. bu dünya onların dünyası. biz bir çeşit üretim hatası gibi bir şeyiz. onların sisteminin virüsleriyiz. para kariyer şan şöhret hep onlarındır. gurur, vakar, doğruyu bilmenin lezzeti ise bizim.
bizden olmak herşeye rağmen çok güzel. hayatımda hep biz olarak yaşadım ve yaşamaya da devam edeceğim. nasip olursa çocuklarımı da bizden yetiştireceğim. onlardan birisine hayatımın her döneminde rastlayacağım biliyorum. biz aslında tek birşey istiyoruz onlardan. farkında olmaları. önce allah ın sonra egonun sonra da kendi sınırlarının. o zaman dünya yukarıdan bakıldığında tek bir bütün olarak görünebilir ve biz de çocuklarımıza anlatacak güzel bir hikaye yazabiliriz.