ne güzeldi değil mi yaşadıklarımız
ne güzeldi
artık ne sen ne de ben
bulamayız o günleri
bazen düşünüyorum da
bende yanlış bir şeyler vardı diyorum
ikimizde kıymetini bilemedik bir şeylerin
hatırlarmısın akşam olur
mumlarımızı yakardık
sen kokunu sürerdin
oda sen kokardı
olmadık şeylere güler
durup dururken ağlardık
güzel havalarda sokaklara çıkardık
bir de kar yağınca kar topu oynardık seninle
sen iskambil kağıtlarından fal bakardın
istediğin çıkmayınca
kağıtları bir daha karardın
çok kızardın sigara içtiğime
ve içkime karışırdın
uzun uzun zararlarını anlatırdın bana
arasıra rejim yapardın
tartı bir doğru tartsa
bir yanlış tartardı
yani onunla da anlaşamazdın
komşunun çocukları vardı
bizim kızla oynardı
çocuk bahcesine giderdiniz
ben televizyonda maça bakardım
arasıra arkadaşlar gelir
sohbet ederdik
şurdan burdan konuşurduk işte
benim askerlik hatıralarım
senin doğum hikayen bitmezdi
ilk tanıştığımız günü hatırlar gülerdik
sen bana üstümde ne vardı diye sorardın
bende her seferinde hatırlamazdım
şimdi hatırlıyorum
kırmızı bir kazak, siyah bir etek
siyah çoraplar,kırmızı pabuçların
ve bir perşembe günü saat 2'yi 4 geçiyordu
ikimizde önümüze bakmamıştık çarpıştık önce
sen pardon dedin sonra ben
yere düşen kitaplarını topladım
gözgöze geldik ve başladık
film gibi yani
son mektubunu dün aldım
teşekkür ederim
ben sana yazmıştım grip salgını var demiştim
bak yine gribe yakalanmışsın
neyse geçmiş olsun
buralarda da hava soğuk ama hasta falan değilim
bu gözlüklerle başım dertte
hayat işte yuvarlanıp gidiyoruz
hepinizi çok özledim.....
Kayahan usta'nın her dinleyenin kendi aşkından bir şeyler bulduğu şarkısı...
Alıp götürüyor... Sanki sohbet tadında bir şarkı veya tersi, şarkı tadında sohbet! Aşk sohbeti... Siyah beyaz Yeşilçam filmlerinin aşkları gibi... Hikayeler... Herkesin kendi hikayesi... Yaşanmışlıklardan esintileri hissettiriyor... Bir aşk hikayesi işte, şarkılarla, şiirlerle ulaşılmaya çalışılan... Kendisini unutturmayan bir aşk! Ki, şarkısını yazdırmış...
sene 2002. ünide öğrenciyim. kayahan abi şarkıların en hasını şiirle birleştirerek sunmuş önümüze. o zamanlar albüm falan alacak para nerde. boş kaset alıyorsun şarkıları belirliyorsun kasetçi abi cüzi bir para karşılığında dolduruyor. e o vakitlerde manita durumlarıda var. yaş 18 en çılgın yaşlar. 15-16 şarkı alan kasetin muhtelif yerlerine 5-6 tane bu şarkıyı atmışım. 2 şarkıda bir bunu dinliyorum. ezberlemişim şiiri. sony volkmenime pil yetiştiremiyorum. günde 23124 kez dinlediğimi bilirim. ah be kayahan abi. şimdi yine böyle güzel şeyler yazamayacaksın ya en çok ona üzülüyorum biliyor musun? nur içinde yat abicim. yolumun seninle kesişmesi kadar mutlu edemezdi hiçbir şey galiba beni.
beşiktaşımın 85 puanla şampiyon olduğu yılı, 100. yılı, 7-3 kazandığımız göztepe maçını, stamford bridge'de aldığımız chelsea galibiyetini, pascal nouma'yı, pancu'yu, guario ronaldo'yu, carlos antonio zago'yu, mircea lucescu'yu ve daha nicelerini aklıma getiren, dinlediğimde gözlerimi dolduran, derin bir iç çektiren uzun mu uzun bir kayahan şarkısı...
Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin... adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı...;
Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu.
iş ilişkiye gel...ince oldukça içli, hattâ aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı.
Sonunda kararımı ona da açıkladım: boşanmak istiyordum.
Şaşkınlıktan gözleri açılarak 'niye?' diye sordu.
'Gerçekten belli bir sebebi yok' dedim, 'sadece yoruldum.'
Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!
Sonunda sordu: 'seni caydırmak için ne yapabilirim? '
Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu.
'işte mesele tam da bu' dedim. 'Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim. '
'Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâl'olacak. Bunu benim için yapar mısın?'
Yüzümü dikkatle inceledi ve 'Sana bunun cevabını yarın vereceğim' dedi.
Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.
Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, alt ına da bir not bırakmıştı.
'Sevgilim' diye başlıyordu,
'O çiçeği senin için koparmazdım' Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.
'Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.'
'Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.'
'Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.'
'<Sâdık arkadaşın>ın her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.'
'Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlata bilmem için ağzıma ihtiyacım var.'
'Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin - gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.'
'Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir tanem.'
Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu.
Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.
'Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.'
Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.
Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim.
Bu gerçek aşktı.
ilk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz.
Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil... Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz... Ama hep oralarda bir yerdedir.
Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır
ihtiyar delikanlı, yavşak akdeniz şarkıcısı, alabildiğine kıvırcık kayahan üstadın da meşkeylediği gibi, bizimkisi bir aşk hikayesiydi.
ama "bizim" kelimesi çokluktan çok hiçliğe denk düşüyordu adam için. zira küçük mahallelerin, bütün yetenekli topçularının alışkanlık edindiği gibi "uğraşsaydık bizden topçu olurdu. bizi zamanında sarıyer istemişti ki o zaman sarıyer birinci ligdeydi" benzeri cümlelerde, kendinden çoğul şahısmış gibi konuşmayı adet edinmişti.
kayahanın hemen her şarkısındaki gibi, hızlı başladı hikaye sonra slowa bağladı, araya bi şiir patlattı kayahan ve sonra hızlanarak bitti aşkının şarkısı.
bizimkisi bir aşk hikayesiydi; bi adam, bi kızı çok sevmişti. gelgelelim kız onu sevmemişti, çocuk da üstünde durmadı zaten, sonuçta herkes kendi aşkından mesuldü.
sonra bir gün kız tekrar çıkıvermişti karşısına. çocuk unutamamıştı, unutamadığından da aşkla arasına "kuddusi müftüoğlu edasıyla" baraj kurdu. flipescuların baraja sızdığı dönemde galatasaraylıydı ve haginin attığı frikik golleriyle bağırmıştı mahalle kahvesinde.
kız, çocuğu sevmedi yine. çocuk, bile bile sürdü karanlığa kalbini. duman, bir köpekten bile sadıktı ona şu ahir hayatında! uyuşmuştu ki uyuşmak heidi için büyükbabası neyse, onun için de oydu.
çocuk sevdi kızı ama olmadı. zaten en çok "olmadı" düşmüştü onun kısmetine. olmayana bi sigara yaktı, odasının boyası kazınmış tavanına daldı.
adam kızı çok sevdi; sahne kapandı. arsız akdenizli kayahan şiirini bitirip tekrar hızlanmıştı şarkısını söylerken..
Bizimkisi bir aşk hikayesi
Siyah beyaz film gibi biraz
Gözyaşı umut ve ihtiras
Bizimkisi alev gibi biraz
Bizimkisi bir aşk hikayesi
Siyah beyaz film gibi biraz
Ateşle su dikenle gül gibi
Bizimkisi roman gibi biraz
Bu güller senin için
Bu gönül bizim için
Hiç üzülme ağlama
Sen gülümse daima
Bizimkisi bir aşk hikayesi
Siyah beyaz film gibi biraz
Hüzünlü sonbahar kapısından
Çıkmak gibi aydınlığa biraz
Ne güzeldi değil mi yaşadıklarımız
Ne güzeldi
Artık ne sen ne de ben
Bulamayız o günleri
Bazen düşünüyorum da
Bende yanlış bir şeyler vardı diyorum
ikimizde kıymetini bilemedik bir şeylerin
Hatırlarmısın akşam olur
Mumlarımızı yakardık
Sen kokunu sürerdin
Oda sen kokardı
Olmadık şeylere güler
Durup dururken ağlardık
Güzel havalarda sokaklara çıkardık
Bir de kar yağınca kar topu oynardık seninle
Sen iskambil kağıtlarından fal bakardın
isteğin çıkmayınca
Kağıtları bir daha karardın
Çok kızardın sigara içtiğime
Ve içkime karışırdın
Uzun uzun zararlarını anlatırdın bana
Arasıra rejim yapardın
Tartı bir doğru tartsa
Bir yanlış tartardı
Yani onunla da anlaşamazdın
Komşunun çocukları vardı
Bizim kızla oynardı
Çocuk bahcesine giderdiniz
Ben televizyonda maça bakardım
Arasıra arkadaşlar gelir
Sohbet ederdik
Şurdan burdan konuşurduk işte
Benim askerlik hatıralarım
Senin doğum hikayen bitmezdi
ilk tanıştığımız günü hatırlar gülerdik
Sen bana üstümde ne vardı diye sorardın
Bende her seferinde hatırlamazdım
Şimdi hatırlıyorum
Kırmızı bir kazak, siyah bir etek
Siyah çoraplar,Kırmızı pabuçların
Ve bir Perşembe günü saat 2'yi 4 geçiyordu
ikimizde önümüze bakmamıştık çarpıştık önce
Sen pardon dedin sonra ben
yere düşen kitaplarını topladım
Gözgöze geldik ve başladık
Film gibi yani
Son mektubunu dün aldım
Teşekkür ederim
Ben sana yazmıştım grip salgını var demiştim
Bak yine gribe yakalanmışsın
Neyse geçmiş olsun
Buralarda da hava soğuk ama hasta falan değilim
Bu gözlüklerle başım dertte
Hayat işte yuvarlanıp gidiyoruz
Hepinizi çok özledim.....
ilk başları süperdir birden alır götürür o melodi, sonlarıda çok güzeldir şöyle kayahan şarkıda konuşur eş dostu anlatır,ailenin durumunu anlatır iyice damara baglar insan,ayrıca her dinlediğimde 100.yıl gelir beşiktaşım gelir aklıma.