bizim büyük çaresizliğimiz

entry118 galeri23 video3
    43.
  1. anlam veremediğim bir filmdir. sırf film çekmiş olmak için yapılmış bir film gibi geldi bana. ne anlatmak istemiş yönetmen? koca bir sıfır.
    1 ...
  2. 42.
  3. sanat filmi yapan zeki demirkubuz, nuri bilge ceylan gibi yönetmenlerin filmlerinden hoşlanıyorsanız, film izlerken arkadaki fonu, sessiz kalınan anlarda konuşulanları hissedebiliyorsanız harika bir film.

    dikkat spoylır çıkabilir!

    orda bir sahne var işte, iki tane kazık kadar adam, kızın iç dünyasını çözüp, ona zarar verecek bir davranıştan kaçınmak için birbirlerine akıl veriyorlar. cinsellikten sıyrılıp biraz daha derin yerlerde dolaşan iki adam, hayatlarına aniden giren bir güzelliğe, bir çiçeğe dokunmadan koklar gibi bakıyorlar, o güzelliğin yakınında durup onun öylece geçip gitmesini izliyorlar ve iyi kalmayı çok önemsiyorlar.

    vakit sıkışıklığından, bi bölümünü evde bi bölümünü işte olazak şekilde 3 günde bitirdim filmi ama izlemiyorken de acaba şimdi naapıyorlardır, yemek yediler mi, tatsız bir durum yaşanmamıştır umarım diye diye bi bakmmışım aralarına girmişim, evde ben de kalıyorum dördümüz. ben de aşık oluyorum kıza anasını satim. kızı hamile bırakıp da sonra terk eden tipe ben de gıcık oluyorum.
    2 ...
  4. 41.
  5. indirdiğim ancak hakkındaki yorumları okuduktan sonra izleyip izlememe arasında kaldığım film. *
    0 ...
  6. 40.
  7. kimim ben, böyle çöle bulanmış
    alnımda güneşin tokadı
    kimim ben?
    önümde üç günlük yol...
    ve başımın üzerinde yırtıcı kelimeler,
    dönüp duruyor.

    kimim ben?
    sen adımı söylerken...
    sesinden meyveler toplayan.
    anlamın kızıllaşıp battığı ufka doğru içimde kargacık burgacık bir kervan
    kimim ki ben, sana rüyalar taşıyan?

    gökkubbe alçak,
    hırka dar,
    tecrübem eksik,
    söyle,
    kimim ben?
    4 ...
  8. 39.
  9. "aslında bir hata varsa o da neydi biliyor musunuz
    hata bu kadar ağır bir şeyin altından kalkabileceğini düşünmen
    yani, anneni babanı kaybetmişsin
    daha çocuksun
    bakıyorsun, aaa yaşıyorum, diyorsun
    demek ki kaldırabiliyorum
    ayaktayım, bir işim var
    çetin iyi kötü okuyor
    bi felaket bekliyordum, olmadı, diyorsun
    oysa
    zamanla oluyor, ne oluyorsa
    sen farketmeden, sen anlamadan
    çetin, şimdiki çetin oluyor mesela
    ben de şimdiki murat.."
    1 ...
  10. 38.
  11. filmde geçen bir telefon konuşması..

    --spoiler--
    - olum bundan sonra klozete ayakta işemeyelim diyorum..
    - işemeyelim mi ? nereye işemeyelim ?
    - klozete olum klozete !! burda şimdi bağırtma beni sağır pezevenk ! banyoda ki klozet lan. olum yok mu bizim banyo da klozet ?
    - vaarr ?
    - hah işte bundan sonra ayakta işemeyelim. etrafa sıçrıyor.
    --spoiler--
    3 ...
  12. 37.
  13. pek ilgi görmemiş olsada beğendiğim bir filmdir. 3 lise arkadaşının hayatları verilmiştir. arkadaşlardan biri yurtdışındadır, yalnız kalan kız kardeşini 2 erkek arkadaşının evine yerleştirir. ateşle barut yanyana durmaz. tat aldığım bir filmdi, yer yer gözlerimi doldurmuşluğu var.
    1 ...
  14. 36.
  15. temelde 3 karakterle bütünleşen film. çetin ender ve nihal.

    çetin: hafif kilolu, aynen nihal gibi anne ve babasını bir trafik kazasında kaybetmiş, çok iyi yemek yapan, iyilik dolu sevimli karakter. filme renk veren en önemli karakter. benim en sevdiğim oldu.

    ender: romantik karakter. nihale çetin'den daha çok aşık ama çetin'e de aşık karakter. çetin'e olan aşkı vakti zamanında ne boyuttaymış soru işareti olarak kafamızda kalsa da filmde onu ailesi olarak benimsemiş karakter.

    nihal: içerisinde bulunduğu boşluktan dolayı saçma sapan hareketlerde bulunan karakter. önce çetin'in aklını çeliyor sonra ender'in. ender ve çetin'in kararlı tavrından bir halt olmayacağını anlayıp bora'nın altına atıyor kendini, sonra çetin'e yalvarıyor kürtaj için doktor kürtaj için para diye. ertesi günde bora terk ediyor nihal'i. nihal hakediyor mu evet ediyor.

    film şuana kadar ankara'yi gösteren filmler içerisinde şahsımca en başarılı film. ankara'yı ankara yapan özellikleriyle seyirciyi karşılıyor. yani ankara'dan uzaktaysanız ve ankara'nın sokaklarını izlemek istiyorsanız sadece atakule ve tunalı dışında ulus, gençlik parkı, çiftlik, çiftlikteki tren yolu, sabancı kız yurdu, kızılay meydanı ve diğer tüm özellikleriyle ankara'yı görebilirsiniz. bunun dışında ankara'da insanların nasıl yaşadığını göstermek açısından da mükemmeldir. yani seyfi teoman ankara'da mı yaşamış bilmiyorum, filmde de bir çok boşluk olduğunu da düşünüyorum ama bu halde bile hakkını yememek lazım ki ankara'yı, ankaralı'yı çok iyi gözlemlemiştir. ankara'da yaşayan biri mutlaka bir eyleme gitmiştir, mutlaka çiftlik yoğurdu alıp yemiştir, mutlaka bir göl kıyısına gidip piknik yapmıştır, mutlaka mizah dergisi okur, mutlaka kızılayda bir bara takılır, mutlaka çiftlikte kokoreç yer... mutlaka dost'un önünde bekler ama film de böyle bir sahne yok ne yazık ki... ki bana sorarsanız bir eksiklik bu...

    herneyse bana bunları yazdırdığına göre beni az biraz memnun etmiş bu film aynen tatil kitabı'nda hissettiğim gibiyim. hem memnunum hemde memnuniyetsizim filme karşı ve nedenini bulamıyorum. sadece şunu biliyorum bu iki filmi de başka bir yönetmen çekseydi ama seyfi teoman'dan daha iyi olan biri eminim çok daha güzel bir film çıkacaktı ortaya. ne yazık ki seyfi teoman bir önceki filminden bir adım daha öteye gidememiş, hala aynı garip hisle bırakıyor izleyicisini.

    bu arada bu söylediğim memnuniyetsizlik hissi taner birsel'i gördüğüm iki sahne de yoktu. *
    3 ...
  16. 35.
  17. Sessiz sedasız geçip giden bir filmdir.

    Aynı kıza aşık olma hayalleri kuran sıcacık bir dostluk hikayesi. farklı kızlara aşık olmanın onların dostluklarını olumsuz etkileyeceğini düşünen iki sıkı dostun aynı kıza aşık olarak birbirine kenetlenmesi ve birbirini anlamaya çalışması takdire şayandır. Çocuklukta kurulmuş masum hayallerini büyüyünce gerçekleştirme çabasına giren ikili izleyenlere duygusal dakikalar yaşatıyor.
    2 ...
  18. 34.
  19. --spoiler--
    "fasulyeyi en kısık ateşte, böyle inlete inlete pişireceksin ki, yeter ulan insafsızlar diyecek."

    --spoiler--

    kitabı daha güzel olandır.
    ayrıca nihal karakterini canlandıran güneş sayın profilden daha güzeldir.
    2 ...
  20. 33.
  21. barış bıçakçı'nın harika romanı, ve seyfi teoman'ın kitaptan yola çıkarak çektiği bir o kadar harika olan filmi.

    kuşkusuz son dönemlerde yapılmış en iyi türk filmidir. film boyunca sürekli bir mayhoşluk vardır ve müthiş bir gerçekçilik, doğallık vardır. çekim açısından da ayrıca "aşmış" bir filmdir. şiddetle tavsiye ederim efendim.

    filmin güzel diyaloglarından bir kesit:

    --spoiler--
    - bana insan yalnızca kendini anlatabilirmiş gibi geliyor... o da zaman zaman.

    * neden? ya siz erkekler neden böylesiniz? her şeye bi' kural koymak, bi' ad koymak... her şeyi bilmek için uğraşıyorsunuz. bilmediğiniz bi' şey olduğu zaman da, biz bunu zaten bilmeyiz deyip, onu gizemli bi' hale getiriyorsunuz.

    - gizemli?

    * evet gizemli. kadınları gizemli buluyorsunuz. halbuki gizem falan yok. biz de sizin gibiyiz. kelebek değiliz, kitap değiliz... kelebek değiliz.
    --spoiler--

    seyfi teoman bu film ile, takip edilesi bir yönetmen olduğunu kanıtlamıştır. allah böyle filmler çekmemizi nasip etsin*.
    4 ...
  22. 32.
  23. bu film insana iki erkeğin homoseksüel olmadan birbirine aşık olabileceğini ve dostluğu anlatıyor.
    3 ...
  24. 31.
  25. ender ve çetin.. ilave olaraksa nihal.

    http://vimeo.com/23305284

    filmin dinginliği ankara hayatıyla özdeşmiş olarak segilense de, ender ve çetin'in tatile gittiklerindeki ilk sahnede kendimi onların yanında gibi hissettim. ilk kadraj da amasra'nın tarihi eski yıkıntılı hamamına uzanan bi manzara, akabinden mendirek'e karşı olan kadraj.. evet, ben de hikayenin içindeyim dedim. * aynı yerlerden geçerken, hayatın çaresizliğini, unutamadığım birini ve ne yapacağımı bilememeyi düşündüğümü hissettim.

    hikayeye dönecek olursam, kavi dostluk, yollar bir, hayaller bir ve aşklar bir.. ankara yaşantısının heyecansızlığı, iki arkadaşın ne derece paylaşımları olacağını gösteriyor. o yemek tarifleri, birbirine bağlılıklarına rağmen hep bi yarım kalmışlık hep bi yanı boşluluk...

    filmi çok çok dolu bulmayanlara ''filmin adıyla'' orantılı şu denebilir. büyük çaresizlik başlığı altında çaresizlik büyük büyük işlendiği bi film..

    dünya'nın en iyi iki insanına ek olarak, dünya'Nın en çaresiz iki insanına;

    ''yaşamak yaşantılar arasında bağlantılar kurmaktır,
    bir hatırayı diğerine bir fotoğraf albümü değil yaşayan bir insan bağlar.
    langırt masası bu nedenle önemlidir..''

    en kısa zamanda kitabını ezberleyeceğim film.*
    5 ...
  26. 30.
  27. filmi izlediğim zaman anladım ki yalnız değilim. benim gibi düşünen insanlar da var. ama çetinle enderin dostluğu bizim dostluğumuzun yanından bile geçmez. ender neyse de, çetinden hiç o samimiyeti alamadım. ama bir kez daha izleyebilirim.
    0 ...
  28. 29.
  29. çok durağan ve filmin genelde aynı mekanlarda geçmesi filmi biraz sıkıcı hale getirsede ilker aksum' un dozunda oyunculuğuyla kendisi izlettireyi başarmış bir filmdir ayrıca filmi seyretmek kesinlikle bir zaman kaybı değildir film hertürlü akıp gidiyor ilk 20 dakikasını saymazsak tabii.
    1 ...
  30. 28.
  31. benden önceki entrylerde kitaptan yeterince bahsedilmiş.filme gelecek olursak;
    birşey eksik ama ne olduğu tam anlaşılmıyor.yani,oyunculuk desem değil çünkü buram buram kalite kokan oyuncular mevcut filmde,müzikler desem o da değil,senaryo;e kitap kadar mükemmel olmasını
    herhalde kimse beklemez,geriye yönetmen kalıyor;

    (bkz: seyfi teoman) gerçi filmde öyle bir sıkıntı da yok.poff!galiba benim beklentim çok büyüktü.
    (bkz: benim büyük çaresizliğim)
    3 ...
  32. 27.
  33. çok büyük zevk aldığım seyfi teoman'ın ikinci filmi.

    yani bir de filmdeki olayı birebir yaşamışlığımız var, biz de aynı anda sevdik aynı kızı ama aşız hatta haberimiz yoktu neyse artık kız yok hayatımızda ama biz hala arkadaşız hatta eve çıktık, daha bir ay olmadı. hakkında sayfalarca yazabilirim ama tek kelime edip susacağım : enteresan.
    2 ...
  34. 26.
  35. 25.
  36. ilk 15 dakika tutuk olan fakat sonrasında açılan, herkesin sevemeyeceği film. hatta ilk dakikaları ilker aksum bile kurtaramamış. yine de benim için her zaman ayrı bir yeri olacak bi ıssız adam kadar. belki de kitabını okuduğum için.

    neden herkesin sevemeyeceğine gelirsek en önemli sebebi acayip şekilde sanat filmlerine benziyor. biraz daha ağır olsa nuri bilge ceylan filmi tadında olacak. bizim halkımızın henüz bu tarz filmlerden tad alabileceğini sanmıyorum. bu yüzden yeteri kadar ilgi görmedi sinemada, gerçi benim izlediğim salon nerdeyse tamamen dolmuştu, o ayrı.
    1 ...
  37. 24.
  38. 23.
  39. nihayet izleyebildiğim, seyfi teoman 'ın 2. filmi.

    film keyifli bir film olduğu kadar seyirciye mesafeli aynı zamanda. hani leziz bir anlatım yer yer kesik kesik betimlense de dikkate değer bir samimiyet var. yönetmen sulandırılmaya müsait filmi sade ve olması gerektiği gibi ele almış. tabi okumasam da kitabın enteresan ve ilgiye namzet tümcelerle bezeli olduğu gerçeği belki de sinemanın dili itibariyle bazı şeylere nokta koymamızı engelliyor. kitabın detaylarla zenginleştirilmiş diline karşı, açık kapılar çoğalıyor.

    çetin ve ender'in dostluklarındaki farklılık bir gün aralarındaki tartışmada da kendisini iyiden iyiye gösteriyor. farklı ve nevi şahsına münhasır bir tartışma her haliyle. bir iç döküş ve içsel derinlerde birikenlerin boşaltılması... kişiliklerindeki sakinlik ve enerjiklik aslında zıt kutuplar birbirini bütünler/ tamamlara selam çakar vaziyette bir gönül birlikteliği sunmakta. nihal'e aynı duygular beslense de bu iki dostun birbirlerine yaklaşımını sekteye uğratmıyor.
    özellikle ender rolünde ilker aksum; felsefik, duygusal, hassas ve düşünceli adamı başarıyla oynuyor.

    film içsel dünya da yaşanılanın dışarıya yansıtılıp yansıtılmaması aynı şeylere kafa yorup yormamak ekseninde göz kamaştırıyor. arka perde de ankara rol çalmakta ısrarlı oyunculardan. ankara'yı sevmeyip istanbul'u sevenlere inat akıp duran karpostal haksızlık yapıyorsunuz acımasızlar diye imreniyor, imrendiriyor.

    hassas bünyelere zarar bir film. her ne kadar bu kitapların tamamını okudun mu ender abilerin zamanla enderlere dönüşmesindeki sıkıntılı ritüel özünde bir klişeye parmak bassa da duygusallık ve esprilerin kararında dengelenmesi filmin en büyük artısı. üstelik bir açılma, bir dile getiriş gerçekleşse iş nerelere giderdiyi kimse bilmediği için fikir yürütme görecelilik soslu ifade edişlerin gizeminde kaybolup gidiyor.

    nihal'in basit ama manidar büyüme hikayesi de dikkate değer. çişlerin ayakta etrafa sıçratarak değil oturarak yapılması gerekliliği kadar.

    10 üzerinden 7.5 alır, ankara ve güzelliğiyle beraber!
    2 ...
  40. 22.
  41. barış bıçakçı kitabı. ne güzel bir dostluk bu dedirtir insana, kitapta anlatılan dostluk.

    --spoiler--
    alıntısı ise:
    aslında bakarsan çetin, nihal,biz ona aşık olduğumuzda varlık kazandı, fiziksel özellikleri belirginleşti, daha bir güzelleşti, çekicileşti; hatırlanır oldu. önce aşk vardır. hatırlanmak da, acı çekmek de, sevgilimize vereceğimiz çiçeğin fotosentezi de ondan sonra başlar.

    ikinci alıntı:
    sevdiğim bir öykü gelip kendisini, bir parodi olarak bile olsa yaşamamı önerse, nasıl reddederim?

    son:
    aşkın insanı zenginleştirdiğini biliyorduk, fakirleştirdiğini de bilelim.
    --spoiler--
    2 ...
  42. 21.
  43. 20.
  44. önceleri sadece barış bıçakçı romanı iken artık film olarak da bir karşılığı var.
    kitabı bir gecede okunabilecek, tavsiye edilebilecek güzel bir kitapken filmi için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. basit görünen konuyu, kitaptaki güzel cümleler, işlenilen duyguyu içinizde hissetmenizi sağlayacak başarılı ve akıcı bir anlatım zenginleştirmiş ve ortaya gerçekten başarılı bir iş çıkmış. fakat edebi dil ile okuyucuların bam teline dokunarak işlenen duygu ve düşünceler malesef filmde izleyiciye ulaşamadı. romandaki derinlik filmde sıkıcılığa dönüştü.

    filme, merakıma yenik düşerek ve korkarak gittim ve korktuğum başıma geldi. üzgünüm.
    2 ...
  45. 19.
  46. Bir çırpıda okunan Barış Bıçakçı romanı. Filmden sonra okumak beğenilmeyen filmi beğenmeye sebep olabilir. Ayrıca içinde pek güzel cümleler var ki bunlardan biri "Sana doğru yuvarlanan yumağın kedisiyim ben." ha bir de filmi izlemişseniz eğer Ender'in Nihal'e yazdığı şiir romanda bulunmaktadır. Unutmadan filmde piknik yaptıkları çıkaramadım ben kitapta Işık Dağı olduğu söylenmiş bilemeyeceğim artık.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük