bizans döneminde istanbul sokaklarında büyücü, kahin söylemleridir. doğruluğu hiçbir zaman kesinleştirilememiştir.
bazı efsaneler şöyledir.
Aynalı Gemi Efsanesi
Bizans imparatorluğu, Osmanlı gelmeden önce dünyanın en büyük krallığıydı. Haliyle başkentin insanlarının beslenmesi ve korunması büyük önem taşıyordu. O dönemin kralı oldukça garip bir karar almış ve Toplayın tüm şehirlerdeki büyücüleri ve cadıları demiş. Bu ferman sonrasında, krallığın dört bir köşesinden cadılar ve büyücüler yakalanarak istanbula getirilmiş. Burada karanlık mahzenlerde tutsak edilmişler. Kış istanbulu esir aldığında tüm büyücüler ve cadılar, aynadan yapılma bir gemiye bindirilirmiş. istanbul Boğazı baştan sona onların büyü güçleriyle dolu bu aynalı gemi ile gezilirmiş. Bu sayede ayna gemi,büyücü ve cadıların gücüyle efsunlanır; buna dayanamayan balıklar da akın akın karaya vururmuş.Bu şekilde Constantinoplelular kışın aç kalmaktan uzun bir süre kurtulmuşlar. Denilene göre istanbul kuşatıldığında aynalı gemi halen oradaymış fakat karmaşık yapıyı çözemedikleri için gemiyi kullanamamışlar ve gemi böylece kayıplara karışmış.
Trikarenos Ophis Yılanlı Sütun Efsanesi
Yılanlı sütun aslında istanbula ait bir yapı değildir. Kehanetleri ile ünlü Delphyden (komşu şehir Yunanistan) buraya getirilmiş ve Sultanahmet Meydanındaki eski Hipodroma yerleştirilmiştir. Bu bronz parçasının nesi efsunlu diyenleri duyar gibiyim. Yılanlı sütun rivayetlerde Constantinopleu yılanlardan sürüngenlerden koruyan bir tılsımdır. Uzun zamanlar boyunca istanbulu korumuş ve kollamış olan bu tılsım padişahlardan birinin sakarlığı yüzünden kırılmış ve o gün diyarı yılanlar basmıştır. Bizim padişahlar oyun ve eğlenceyi severlerdi ama tılsım ve büyülere de inandıklarından muhtemelen içleri pek rahat etmemiştir.
istanbul Kehaneti
istanbul yani Constantinoplee yerleşme Delphy kâhinleri tarafından ön görülmüş bir kehanetle başlar. Yeni bir koloni için yola çıkacak olan gezgin önce kâhinden bir öngörü ister, kâhin de ona Karadenize doğru yol al, orada körlerin şehrini göreceksin onun karşında yer alan bölge senin için bekliyor der. Her zaman olduğu gibi kâhinin dediğinden bir şey anlamazlar tabii yine de kâhinin öngörüsüne göre yola çıkarlar. istanbula ilk ayak bastıklarında akıllarından geçen Bir insan buraya nasıl yerleşmez, kör olmalılar dır. Tabii karşı tarafta yerleşik duran ve hiçbir zaman öte tarafa yerleşmeye yeltenmeyen bölgenin adında Kalkedon kalır. Körler şehri, yeni adıyla Kadıköy.. Kâhin nasıl salladıysa iyi tutturmuş (yüce Apollon sen benim laflarıma kulak asma)
Ayasofya Efsanesi
Bizanslıların ve Türklerin en büyük mabedi olmuş Ayasofya. Hakkında inşa yıllarından başlayarak birçok efsaneler söylenmiştir.
Akşemseddinin ilk tefsir dersini verdiği pencere soğuk pencere ismiyle anılmaktadır. Bu pencereden esen serin rüzgarın ilahiyet tahsil edecek talebeye zihin açıklığı verdiği inancı beslenirdi.
Ayasofyanın güney tarafındaki delhizlerde bulunan oyuk bir taş Hz. isanın beşiği olarak gösterilmekte idi. Kadınlar yeni doğmuş rahatsız çocuklarını bu beşiğe koysalar sıhhat bulacaklarına inanılmıştı.
Müslamanların inanışlarına göre Hızır Ayasofyada top kandilin altında namaz kılardı. 40 sabah aynı yende namaz kılanların Hızıra rastlamaları mümkündü. Hızır genellikle bir derviş kılığında görünürdü. Eğer o anda tanınır ve eline sarılırsa dilenilen şey olurdu. Ayasofyanın kubbesindeki 4 melek tasviri de birer tılsım sayılırdı.
Bunlardan biri de Cebrail sureti kanat takıp sayha vurursa (bağırsa) doğu semti ganimet olur derlerdi. israfil sureti sayha vursa batıda kıtlığa dalalet eylerdi. Mikail seslense kuzey tarafında bir asi ortaya çıkardı. Azrail seslense cemi alemde taun (veba) baş gösterirdi diye itikad edilmişti.
Ayasofya Camisinin 361 kapısı vardır. Ama yüzü büyük kapıdır ve cümlesi tılsımlıdır. Defalarca saysak bir kapı daha ortaya çıkar ona dahi nişan koysak görmediğimiz bir kapı zahir olur (görünür) tuhaf hikmettir. Orta cümle kapısı üzerinde sarı pirinç tabuta benzer bir uzun sanduka vardır. içinde Kraliçe Sofyanın naaşı mumya olarak defnolunmuştur. Nice kimseler bu sandukaya dokunmaya cüret ettiklerinde caminin içinde büyük bir deprem ve velvele peyda olduğundan vazgeçmeye mecbur kalmışlardır.
Bunun üstünde amud-u sagirmlerin (küçük direklerin) takı üzere bir mermer kitabe içinde Kud-sü Şerifin eski kıblesi tasvir olunmuştur. içi türlü cevherlerle süslenmiştir. Bu dahi tılsımdır. Kimse dokunmaya cesaret edemez.
Ayasofya mevcut 11 kuyudan biri bileziğinden ötürü Hz. isaya izale edilmektedir. Yukarı mahfilin doğu tarafında mermere döşeme üzerinde yazılı bir taş vardır. Taşın üstünde 1205 Haziranın 1′inde ölen Ehlisalib reisi Hanri Dandalo ismi yazılıdır. Dandalo buraya gömülmüştü. Lahid içinde bulunan zırhı ve arması Fatih tarafından ressam Belliniye hediye olunmuştur.
Evliya Çelebi unutkanlık hastalığına tutunanların Ayasofya kubbesi ortasındaki altın top altında yedi kere sabah namazı kılıp dua etmeleri ve her vakitte yedişer siyah üzüm yemeleriyle dertlerinin iyileşeceğini yazmaktadır.
Ayasofyanın geride cümle kapılarının batı tarafı nihayetindeki direklerden biri Terler Direk ismiyle anılmaktadır. Bu rutubetli sütun önünden asırlarca binlerce insan geçmiş ve türlü dertlere şifa ümidiyle uzattıkları parmaklarıyla sütunda derin bir çukurr bırakmışlardır.
Kıble kapısının kanatları Nuh Peygamberin gemisinin tahtasından yapılmıştır diye efsane vardır. Tacirlerin kaptanların o kapının önünde namaz kılıp ellerini kapının tahtasına sürmeleri ve Nuh peygamber ruhuna bir fatiha okuyup sefere çıkmaları uğurlu sayılırdı.
Yürek oynamasına ve nefes darlığına uğrayanların Ayasofya içindeki kuyunun suyundan sabah erkenden aç karnına üç kere içerlerse iyileşeceklerine inanılırdı.
Kız Kulesi Efsanesi
Kızkulesi ile ilgili anlatılan ilk hikaye; Ovidiusun kaydettiği bir aşk hikayesidir. Hero ile Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşkını anlatan bu hikaye Heronun kuleden ayrılmasıyla başlar. Hero Afrodit`in rahibelerindendir ve aşka yasaklıdır.
Yıllar sonra Afroditin tapınağında yapılan bir törene katılmak için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır. Birbirine aşık olan iki genç Leandrosun gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar. Kız kulesi her gece iki gencin gizli aşkına ve yasak sevişmelerine tanıklık eder. Leandrosun yüzerek kuleye geldigi fırtınalı bir günde Heronun yaktığı sevda ateşinin feneri söner. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros boğazın sularına gömülür. Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini Kız kulesi`nden boğazın sularına bırakır.
Kavuşamayan aşıklara atfen anlatılan bu hikayeden başka bir de; Kleopatranın sonuna benzer bir sonun anlatıldığı yılan hikayesi vardır. Kehanete göre kralın birine çok sevdiği kızı onsekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak ölecegi söylenir. Bunun üzerine kral denizin ortasındaki bu kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir. Kaderin kaçınılmazlığını kanıtlarcasına kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan prensesin tenine süzülerek zehrini boşaltır. Kral kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofyanın giriş kapısının üstüne yerleştirir. Bugün bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın ölümünden sonra da onu rahat bırakmadığına dair hikayeler anlatılır.
En son anlatılan hikaye ise Osmanlı Dönemi ile ilgilidir. Battal Gazinin askerleri ile Kız kulesine baskın yaparak kuleye saklanan hazinelerin ve Üsküdar Tekfurunun kızını kaçırdığı ile ilgili hikayedir. Battal Gazi tekfurun kızı ve hazinelerini aldıktan sonra Üsküdardan atına atlayıp oradan uzaklaşmıştır. Çokça bilinen Atı alan Üsküdarı geçti lafı bu hikayeden gelir. Bu hikayeden günümüze gelen bir diğer şey de küçük kulemizin ismi ile ilgilidir. Diğer efsanelerdeki prenseslere de atfen Türkler buraya Kız kulesi ismini vermişlerdir. Antikçağda Arkla (küçük kale) ve Damialis (dana yavrusu) adları ile anılan kule bir ara da Tour Leandros ismi ile ün yapmıştır.Şimdi ise Kız kulesi ismi ile bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır.
istanbula ait birçok efsane,efsun, büyülü eşya ve hikâyeler mevcut. Bunların bir kısmı Osmanlı imparatorluğuna kadar geçmiş ve yaşamını devam ettirmiş ama birçoğu da karanlığın tozlu raflarında kaybolmuş. Siz beni dinleyin ve güzel bir istanbul efsanesi anlatacak insan bulunca kesin hikâyelerini dinleyin. Hatta Sultanahmette rehberlerin peşine takılın onlar da size yaşadığınız şehrin hikâyesini anlatsın. (alıntı.)