'biz' diye bir şey yoktur, 'ben' vardır. zira insanoğlu yalnızdır.. her başlangıcın bir bitişi, her 'biz'in bir 'ben'i vardır. kendimi(zi) kanrımayay(l)ım.
Yevgeni Zamyetin nin en ünlü romanıdır bu romanıyla ursula le guin den george orwell a kadar bir çok yazarı etkilemiştir fakat Orwell 1984 romanıyla biz romanı konusunda etkilenmeninde ötesine geçip artık ciddi bir taklite adım atmıştır 1984 ü okuyan ve seven bütün arkadaşlara okuması gereken bir klasik karşı ütopya.
biz, pembeyle mavi gibi ,cinsiyetlere yakıştırılan renkler gibi çok farklı ama bir o kadar da aynı... sırf adımız renk olduğu için aynı, çehrelerimizden dolayı farklı, öfkeli ruhlara sahip olduğumuz için aynı, aynı dalı kırmadığımız için farklı, seviştiğimiz için aynı, sevemediklerimiz için farklı. ama bir yap bozun parçaları gibiyiz. aslında ne sen bensiz eksiksin ne ben sensiz ve fakat ne sen bensiz tamsın ne de ben sensiz.
lişkiler, "biz" olabilmekle devamlılık sağlar. Bencillik, beraberlikleri kayaya vuran dalgalar gibi aşındırır. Sevginin sürekli büyümesi, beslenmesi, hayatın yükü değil, keyfi olabilmesi için Vakit ayırmak, değer vermek, önemsemek, dokunmak.... dengeyi koruyabilmek önemli olan... Yoksa, adı sevgili olmuş, eş olmuş, ne fark eder? Aşk, yalnızlıkla beslenmez. "Biz" olmanın keyfini tadabilmek tüm mesele...
gün bizimle doğar
bizimle batar güneş
bizimdir dağlar çayırlar
denizler
bizim her taraf
kaldırımlar, bağlar, bahçeler
yer bizimle toprak
gök bizimle mavi
bebek bizimle güler
bizimle sever genç kız
bizimle heyecanlanır
görünce
dizlerinin bağı çözülür ya
bizimle
bizimdir fırındaki ekmek
simit, çay ve peynir
vapurda martıya attığın parça
bizimdir
ne varsa bize dair şu hayatta
bizimdir
biz varız diye güzel aşk
sen varsın diye ben
ben varım diye sen
bizimdir anlamı sevdanın
biziz
hepsinin sebebi
biz olmasaydık "sen" ve "ben"
boş yere tüm evren
hepten fuzuli
"tatlı tatlı emdiğiniz şekerin birdenbire kırılarak, içinde gizlediği peltemsi ve alabildiğine ekşi sıvının ağzınızın içinde dağılıvermesi benzer şu özne; biz.
lav gibidir aynı zamanda. tek ve mutlak bir kaynaktan fışkırdığı halde, sanki her yerden boy vermiş ve her yere aitmişçesine, pervasızca dört bir yana yayılan, yoluna çıkan her şeyi istinasız, ayrımsız eteklerinin altına alani kendi dışında bir varlık kalmayıncaya değin tüm bir yaşam alanını kaplayan, yakıcı, kavurucu, fetih tutkunu lav gibi.
tanrı böyle konuşur kutsal kitaplarda. tüm yaratma, yok etme, cezalandırma, mükafatlandırma eylemlerini anlatırken, "biz" diye hitap eder.
bir de anneler böyle konuşur çocuklarıyla; "acıktık mı?" diye sorarlar mesela . "bakmayın amcası böyle yaramazlık yaptığımıza, aslında biz çok usluyuzdur," derler.
alınan kararlar, yapılan tercih tamamen onlara ait olduğu halde, ortada iki ayrı benlik ve bellek değil de, som ve sonsuz bir bütünlük varmışçasına katarlar berikinin varlığını kendi varlıklarının hudutlarına tanrı'nın kuran'da annelerin çocuklarına hitap ederken kullandığı "biz"in formülü; (biz= ben + sen) değil,(biz= ben+ ben olmayan herşey)dir. böyle bir biz'in dışında kalmak mümkün değildir. *
0 kişidir öncesinde, kodları çağlar öncesinden iğne deliği/evren oranında işlenmiş, big bang'ini bekleyen. herhangi bir zamanda, herhangi bir mekanda, rastgele ve kendiliğinden patlamaya hazır, iradeden uzak. bazen bir okulda, boyası çıkmış sınıf kapılarının önünde karşılaşma, bazen sokakta yürürken poşet taşıyan omuzların üzerinden göz teması, internet üzerinden yazılan iki cümle, telefonda duyulan ses, bunu patlatmaya yetebilir.
1 kişidir bazen, ki bu 'biz'in en yakıcı halidir, düşler ülkesinde gezinen bir devin adıdır. o dev o kadar büyük ve yalnızdır ki, kendi yıkar farketmeden sakarlığıyla kurduğu hayalleri. cümleleri düşük olur bu devin, düşleri gibi doğmadan ölür. umut devi ayakta tutar, her geçen gün büyütür ama kalesinde devleşen kaleci kadar yalnızlaştırır da. gözyaşlarıyla beslediği, nerde olduğunu bilmediği topraktaki tohumun ağaç olmasını bekler, hep beklenilen - hiç gelmeyenin tırmanıp yanına çıkıp, hayatında birden belirivermesi için, çok da gereği varken.
2 kişidir çoğu zaman, ve daha da kalabalıklaşmaya gebedir. 'biz'in en güzel, en aşk halidir. kimi zaman üşüyen sevgilinin sırtına örtülen ceketli izlerini yansıtır, kimi zaman ilkokul sınıflarını cıvıl cıvıl süsleyen şarkıdaki 'ali babanın çiftliği' gibi mutlu bir cennete bırakırda geri dönemezsin. dayı ayrı yazman gerekirken üstelik. bir gece de olsa, aynı kapta duran iki diş fırçasının anısı yaşatır insanı, gelecek olan güzel günler için sabırsızlanılır uzak 'biz'ler tarafından. düşle gerçek arasında bir arafta, büyüyü bozmamak için üstüne titreye titreye yaşanılır gidilir o tarifsiz duygunun içinde. zira işimiz yaşamak değil midir zaten? ama hakkını vere vere. işte yukarıda kodlanan sayesindedir.
1920 yılında kaleme alınan ancak yazarın ülkesinde hiçbir zaman yayınlanmayan romanın kurgusu, Sosyalist bir devrimin ardından 26.yüzyılda geçmektedir ve kendisini örnek alan diğer romanlar gibi distopik bir atmosfer mevcuttur. Romanda insan doğadan ve kendi benliğinden koparılmış, biz haline getirilerek toplumun sıradan bir parçası halini almıştır. Öyleki artık isimler kullanılmamakta, en üstün bilim olan matemetikten yararlanılarak her yurttaş bir sayı ile anımaktadır. Saydam cam duvarlar arasında yaşayan yurttaşların her anı sistem tarafından denetlenmekte, erkek ve dişi sayılar sadece sistemin izin verdiği ciftleşme anlarında bir perde ile dış dünyadan ayrılabilmektedirler. Toplum gelişmiş, bilim ilerlemiş, dünya dışına yolculuk yapmak bile mümkün olmuştur. roman, en gelişmiş sistemin bile daha iyi bir alternatifi olduğu iddiasını kendisine temel almıştır.
Roman 1921 yılında Sovyetler Birliği tarafından yasaklanmış,
ingilizce tercümesi ise 1924 yılında yayımlanmıştır. Bu eser
ilk anti-ütopyacı(ütopya karşıtı)*romanlardandır; Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya(Brave New World) ile George Orwell'ın 1984 isimli romanlarına esin kaynağı olmuştur.
Distopik bir geleceği konu alan romanda, hikaye baş kahraman 'D-530'un ağzından bir tür günlük şeklinde anlatılır. Romandaki günlük biçimindeki anlatım, kahramanların isim yerine ürün koduna benzer kodlarla isimlendirilmesi ve genel anti-ütopyacı tutum daha sonraları birçok romanda kullanılacak ve roman birçok distopya konulu romana öncü olacaktır. Distopik bir hiciv olan romanda birçok özel ve farklı detay göze çarpar. Bunlara örnek olarak romanda evlerin saydam materyallerden yapılmasını verebiliriz. Buna göre herkes her an görülebilir.
Biz, distopik gelecekleri konu alan, çoğunlukla totaliter ve özgür istemi kısıtlayan, yok eden iktidarları betimleyen romanların ilk örneğidir.**
sen ve benden oluşur eğer parantezi açarsak, daha da derine inersek aşk olur adı ama daha derinde nefessiz kalıp boğuluruz. sen ve ben biz olamadan ölürüz, bu dünyaya aşk fazla, aşk yok bu dünyada..