0 kişidir öncesinde, kodları çağlar öncesinden iğne deliği/evren oranında işlenmiş, big bang'ini bekleyen. herhangi bir zamanda, herhangi bir mekanda, rastgele ve kendiliğinden patlamaya hazır, iradeden uzak. bazen bir okulda, boyası çıkmış sınıf kapılarının önünde karşılaşma, bazen sokakta yürürken poşet taşıyan omuzların üzerinden göz teması, internet üzerinden yazılan iki cümle, telefonda duyulan ses, bunu patlatmaya yetebilir.
1 kişidir bazen, ki bu 'biz'in en yakıcı halidir, düşler ülkesinde gezinen bir devin adıdır. o dev o kadar büyük ve yalnızdır ki, kendi yıkar farketmeden sakarlığıyla kurduğu hayalleri. cümleleri düşük olur bu devin, düşleri gibi doğmadan ölür. umut devi ayakta tutar, her geçen gün büyütür ama kalesinde devleşen kaleci kadar yalnızlaştırır da. gözyaşlarıyla beslediği, nerde olduğunu bilmediği topraktaki tohumun ağaç olmasını bekler, hep beklenilen - hiç gelmeyenin tırmanıp yanına çıkıp, hayatında birden belirivermesi için, çok da gereği varken.
2 kişidir çoğu zaman, ve daha da kalabalıklaşmaya gebedir. 'biz'in en güzel, en aşk halidir. kimi zaman üşüyen sevgilinin sırtına örtülen ceketli izlerini yansıtır, kimi zaman ilkokul sınıflarını cıvıl cıvıl süsleyen şarkıdaki 'ali babanın çiftliği' gibi mutlu bir cennete bırakırda geri dönemezsin. dayı ayrı yazman gerekirken üstelik. bir gece de olsa, aynı kapta duran iki diş fırçasının anısı yaşatır insanı, gelecek olan güzel günler için sabırsızlanılır uzak 'biz'ler tarafından. düşle gerçek arasında bir arafta, büyüyü bozmamak için üstüne titreye titreye yaşanılır gidilir o tarifsiz duygunun içinde. zira işimiz yaşamak değil midir zaten? ama hakkını vere vere. işte yukarıda kodlanan sayesindedir.
1920 yılında kaleme alınan ancak yazarın ülkesinde hiçbir zaman yayınlanmayan romanın kurgusu, Sosyalist bir devrimin ardından 26.yüzyılda geçmektedir ve kendisini örnek alan diğer romanlar gibi distopik bir atmosfer mevcuttur. Romanda insan doğadan ve kendi benliğinden koparılmış, biz haline getirilerek toplumun sıradan bir parçası halini almıştır. Öyleki artık isimler kullanılmamakta, en üstün bilim olan matemetikten yararlanılarak her yurttaş bir sayı ile anımaktadır. Saydam cam duvarlar arasında yaşayan yurttaşların her anı sistem tarafından denetlenmekte, erkek ve dişi sayılar sadece sistemin izin verdiği ciftleşme anlarında bir perde ile dış dünyadan ayrılabilmektedirler. Toplum gelişmiş, bilim ilerlemiş, dünya dışına yolculuk yapmak bile mümkün olmuştur. roman, en gelişmiş sistemin bile daha iyi bir alternatifi olduğu iddiasını kendisine temel almıştır.
Roman 1921 yılında Sovyetler Birliği tarafından yasaklanmış,
ingilizce tercümesi ise 1924 yılında yayımlanmıştır. Bu eser
ilk anti-ütopyacı(ütopya karşıtı)*romanlardandır; Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya(Brave New World) ile George Orwell'ın 1984 isimli romanlarına esin kaynağı olmuştur.
Distopik bir geleceği konu alan romanda, hikaye baş kahraman 'D-530'un ağzından bir tür günlük şeklinde anlatılır. Romandaki günlük biçimindeki anlatım, kahramanların isim yerine ürün koduna benzer kodlarla isimlendirilmesi ve genel anti-ütopyacı tutum daha sonraları birçok romanda kullanılacak ve roman birçok distopya konulu romana öncü olacaktır. Distopik bir hiciv olan romanda birçok özel ve farklı detay göze çarpar. Bunlara örnek olarak romanda evlerin saydam materyallerden yapılmasını verebiliriz. Buna göre herkes her an görülebilir.
Biz, distopik gelecekleri konu alan, çoğunlukla totaliter ve özgür istemi kısıtlayan, yok eden iktidarları betimleyen romanların ilk örneğidir.**
flört'ün anadolu beat isimli albümünden hoş bir parça ve yeni klipde bu şarkıya çekilecek hatta çekilmiş ozan kotra'nın facebook sayfasından yaptığı açıklamaya göre. çok çok daha etkileyici şarkıları varken neden bu adamlar bunu seçmiş anlamadım demeyin nasıl bir popülerite sağlarım amacı gütmeksizin yaptılar bu işi ve devam ediyorlar. Lan oğlum böyle olmaz' a çekilseydi bu klip herkesin bildiği, tanıdığı grup olucaklardı ama anlaşılan böyle olmak istemiyorlar ve kim bunlar döneminde zirvedeyken bırakmalarıda bunu açıkça gösteriyor.
aslı 1921 yılında yayınlanan fakat yasaklanması sebebiyle uzun yıllar boyunca okura ulaşamayan eser ithaki yayınları tarafından orjinaline sadık kalınarak fatma arıkan & serdar arıkan çevirisiyle ve yevgeni ivanoviç zamyatin'in kendi önsözü ile birlikte yayınlanmış. kara ütopya romanların ilk örneklerinden olan eser kendinden sonra yazılmış olan 1984(george orwell), cesur yeni dünya(aldous huxley) gibi yapıtlara da esin kaynağı olmuş.
bireyselliğin ve hayal gücünün adeta suç unsuru sayıldığı, insanların mekanikleşerek benliğini yitirdiği, doğadan izole şehirlerde yaşadığı, toplumsal yaşamın her alanına hakim olmuş ve en sonunda insanların zihinlerine de hakim olmaya çalışan totaliter bir devlet yapısı ve bu yapılanmaya karşı olan insanların mücadelesi anlatılıyor. ve bu mücadelenin içerisinde bir aşk hikayesi de yer almakta.
kitabın sonundaki sonsöz niteliğindeki zamyatin yazısı ise her şeyi özetler nitelikte.
Yaşıyor ama uzaktaysam senden
Bil ki seni hiç unutmadım
Ölüm değilse bizi ayıran
Yazık olmuş, hata yapmışsız
Senden ya da benden ne farkeder
Şeytana uymuş aşkı yakmışız
Adımı söylemezdin bana seslenirken
Aşk derdin, aşkım derdin
Her aşk dediğinde
Beni kendinde daha da aşık ederdin
Buluştuğumuz anları hatırlıyorum
Güller açardı gönlümde sen gelirken
Üç-beş saat bile ayrılsak
Yapraklarım dökülürdü sen giderken
Yanyana duran iki yıldızdık sana göre
En parlak, en güzel olanı bendim
Gökyüzünde ki tek yıldızındım senin
Fırtınalarda saklanıp korunduğun
Liman olduğumu söylerdin
Ömrünün sonuna kadar beni seveceğini
Kalbini kalbime kelepçeleyip
Anahtarını okyanusa attığını söylerdin
Benim için kıyamet seni kaybettiğim gün demekti
Ruhumda sakladığım en değerli hazinemdin
Sonsuza kadarda saklayacağım
Yokluğumda sen nasıl olursun hayal ettiğimde
Seni mutlu, çok mutlu görüyorum
Çünkü hep öyle ol istedim
Her şeyin güzeli senin olmalı
Aynı şeyi isteme benden
Yerine kimseyi koyamam ki
Ben kimseyi ama kimseyi seni sevdiğim gibi sevmedim ki
Sen bana aşk dedin, bizi kirletemem ki
Bazı şarkılar vardı birlikte sevdiğimiz
Senin bana, benim sana söylediğim
Onlardan biri yada benzerini duyarsan
Beni anımsar gülümsersin
Ben mi? ben hiç unutmayacağım ki
Okyanusa attığın anahtarı biri bulurda
Bizi bizden çözer diye
Daha iyisini yaptım seni kalbime kazıdım
Her atışında hatırlamak için
Yaşıyor ama uzaktaysak birbirimizden
Bil ki seni hiç unutmadım
Ölüm değilse bizi ayıran
Yazık olmuş hata yapmışız
Eğer ölümse bu ayrılığın sebebi
Ve bensem önce giden bu alemden
Kederlenme çok
Tıpkı benden istediğin gibi
Kendine sahip çık
Bensem kalan geride
Zaten sen hep göreceksin
Ben kimseyi ama kimseyi seni sevdiğim gibi sevmedim ki
Sen bana aşk dedin, bizi kirletemem ki
Küs olduk, ayrı düştük duramadık ki
Savaşları sevemedik ki barış olduk biz
Hüzünlendik dilden kaçan bazen iki lafla
Sevişmeye sebep ettik ayrılıkları
Niyet ettik, söz verdik en büyük aşka
Başkasının sevdasına imrenmedik biz
Neysek oyduk, öyle kaldık aynı inançla
Kimsenin öyküsünden kopya çekmedik
Ne acıdan, ne kayıptan
Korkmadık ki hiç biz
Ne kavgalar atlattık ta
Yılmadık ki bir gün
Üstüne gittik sevdanın
Yenilmedik ki
Kimsenin duygusundan
Çalmadık biz
Başkasının oyununu bozmadık biz
Bu dünyanın uyumunu bozmadık biz
flört grubunun hoş parçası. anadolu rock'ın unutulmaya yüz tuttuğu zamanlarda güzel oldu bu. şuradan dinleyin;
sözleri de şöyle;
biz rayında tren gibiyiz
istersen binersin istersen inersin
biz bir nehirde su gibiyiz
istersen içersin istersen geçersin
gel yada gelme bizi düşünme
biz hep buradayız
sev ya da sevme istersen görme
biz hep aşktayız
hayat denizde dalga gibidir
bazen yükselirsin bazen devrilirsin
aşk senin kalbinde saklı
bulduğun belki sensin belki de sen değilsin
gel yada gelme bizi hiç düşünme
biz hep buradayız
sev yada sevme istersen görme
biz hep aşktayız