biz oyle bir milletiz ki

entry13 galeri0
    1.
  1. ahmet altan'ın taraf gazetesinde çıkmış, tarihe bir de böyle baksak mı diyeceğimiz bir yazısı.

    Birinci Dünya Savaşının sonunda biz koca bir imparatorluğu kaybettik.

    Elimizde, Urfa, Antep civarında Fransızların, istanbulda ingilizlerin, Ege bölgesinde de Yunanlıların bulunduğu bir Anadolu kaldı.

    istiklal Savaşında bu güçleri püskürtüp Anadoluyu bir bütün olarak geri aldık.

    Anadoluyu almak çok önemliydi elbette ama önemli ölçüde toprak kaybettiğimiz de bir gerçekti.

    Bugünkü durumla kıyaslayarak anlatırsak sanırım durum daha berrak anlaşılır.

    Bir savaşta bütün Türkiyeyi kaybettikten sonra Marmara Bölgesinin bazı kısımlarında bulunan düşmanı püskürterek Marmarayı kurtardığımızı düşünün.

    Marmarayı kurtarmak hiçbir şeyi kurtarmamaktan daha iyidir elbette.

    Ama bu, bütün Türkiyeyi kaybettiğiniz gerçeğini değiştirmez.

    Koskoca Osmanlıyı kaybedip Anadoluyu kurtarmak da, Türkiyeyi, kaybedip Marmarayı kurtarmak gibiydi.

    Mustafa Kemal yönetimi, halkın moralini ayakta tutabilmek için iki şeyi birden yapmak zorundaydı.

    Birincisi, kaybettiklerimizi unutturup, kazandıklarımızı abartmak

    ikincisi, bizi yenip neredeyse bütün topraklarımızı alan düşmanları aslında bizim yendiğimize ve herkesin bize düşman olduğu bir dönemde bu başarıyı elde ettiğimize insanları inandırmak.

    Bunu yaptılar.

    Ama bu o kadar kolay yapılabilecek bir şey değildi.

    Halkın bütün hafızasını boşaltıp o hafızayı yeniden oluşturmak gerekiyordu.

    Bunun için de eğitimi kullandılar.

    Tarih kitapları, bu amaca uygun biçimde yazıldı.

    Kahramanlığımız, cesaretimiz, zaferimiz vurgulandı, düşmanlar ın kötülüğünün altı fazla abartılı çizildi.

    Neticede, yeryüzünün en kahraman ırkı olduğuna inanan ve neredeyse bütün dünyayı, özellikle de Rumlarla Ermenileri kendisine düşman gören kuşaklar yetiştirildi.

    Bu, öylesine koyu ve kaba bir şekilde yapıldı, çocukların beyni öylesine yıkandı ki, bu ülkenin hukukçu bir cumhurbaşkanı, gayrimüslim vatandaşlarımıza açıkça yabancı diyen yasalar imzaladı.

    Yıllar boyu süren bu propagandist tarih eğitimi sonucunda Türk ve Müslüman olmayan herkesi düşman sanan insan kalabalıkları türedi ülkede.

    Şimdi bunlar rahatça kışkırtılabiliyorlar ve gidip gidip yabancıları öldürüyorlar.

    Cumhuriyetin ilk yıllarında böyle bir eğitim belki anlaşılabilir bir şeydi.

    Yenilginin kalıntıları temizlenmeye çalışılıyor, güvenini kaybeden bir topluma güven verilmeye uğraşılıyordu.

    Ama artık çok zaman geçti.

    Dünya değişti, biz değiştik.

    Arada bir dünya savaşı daha yaşandı.

    O savaşta dövüşenler bile birbiriyle barıştı, birbirlerinden kuşkulanmaktan vazgeçti, sınırlarını birbirine açtı.

    Biz hâlâ ilk savaşın etkisi altındayız.

    Hala bütün dünyaya, hatta kendi vatandaşlarımıza şüpheyle bakıyoruz.

    Bu, bizi hastalıklı bir toplum yapıyor.

    Herkesin bize düşman olduğuna inanmak, hep yenilmekten, hep parçalanmaktan, hep toprak kaybetmekten korkmak, rahatça çözebileceğimiz sorunlar karşısında bile bize soğukkanlılığımızı kaybettiriyor, sağlıklı kararlar vermemizi zorlaştırıyor.

    Gençlerimizin dengesini bozuyor.

    Mahalleler dolusu katil adaylarımız oluyor.

    Yabancılara rahatça saldırıyorlar.

    Bunu değiştirmenin zamanı geldi sanırım.

    Tarihi, propaganda amacıyla kullanmak yerine, gerçekleri anlamamıza yardım eden bir bilime dönüştürmeliyiz yeniden.

    Çocukları bu korkunç beyin yıkama ve düşmanlaştırma seanslarından kurtarmalıyız.

    Düşünsenize, bugünkü eğitimden geçmiş olan hukukçular bile devleti adaletten daha önemli zannediyorlar.

    En parlak kadrolarımızın çoğunluğu ya başka bir ülkede ya da yabancı dilde eğitim yapan bir okulda okumuş oluyorlar.

    Tabulardan kurtulabilmek, daha esnek ve yaratıcı olabilmek, daha derinliğine düşünebilmek için mutlaka yabancıların” bir yerinden değdiği eğitimlerden geçmemiz gerekiyor.

    Sadece bu gerçek bile, durumu bir daha değerlendirmemiz için yeterli değil mi?

    Ben, son zamanlarda pıtrak gibi çoğalan katil genç tipini yeniden normale çevirebilmenin en önemli yollarından birinin eğitimdeki tuhaflığı düzeltmek olduğuna inanıyorum doğrusu.

    Bugünkü tarih eğitimi katil ve manyak yetiştirmeye çok müsait çünkü.

    Bütün dünyanın kendisine düşman olduğuna inanan birinden sağlıklı bir insan çıkartamazsınız öyle kolayca.

    Savaş şartlarında düzenlenmiş bir eğitimle yoluna devam eden bir ulus kendini hep savaşta zanneder.

    Birinin, bu çocuklara savaş bitti demesi gerekiyor.

    Yoksa, savaşın bittiğini bilmediği için ormanlarda saklanmayı sürdüren Japon askerleri gibi olacağız.

    Ormandan çıktığımızda da gördüğümüz ilk yabancıyı öldüreceğiz.
    4 ...
  2. 2.
  3. biz öyle bir milletiz ki, copy-paste yaparken kıllatabiliriz.
    3 ...
  4. 3.
  5. biz öyle bir milletiz ki copy-paste yaptığımız yerin adresini de veririz.
    2 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. 6.
  9. biz öyle bir milletiz ki Almanya yenilince yenilmiş sayılırız.
    3 ...
  10. 7.
  11. biz öyle bir millettik ki hainlere prim tanımazdık. *
    1 ...
  12. 8.
  13. biz öyle bir milletiz ki;

    her lafı kaldırmayız. ibne derler kızarız da, s.kerler aldırmayız...

    (bkz: neyzen tevfik)
    7 ...
  14. 9.
  15. biz öyle bir milletiz ki; insanlar bir şeyler üretirken bir bok yapmaz, yapanlara bok atarız. sözlüklerde bizim gibilere ayarmatör denir. anca millet bir şeyler yazsa da ayar versek diye bekleriz. sonra ayara aldığımız cevap içimize kaçar. seri eksi oy veren ibneler oluveririz. işte biz böyle bir milletiz.
    0 ...
  16. 10.
  17. 11.
  18. biz öyle bir milletiz ki binlerce yıl savaşmış...
    biz öyle bir milletiz ki binlerce yıl mücadele etmiş...
    biz öyle bir milletiz ki bağımsızlığımızdan asla ödün vermemişiz...
    biz öyle bir devletiz ki "it" "köpek" havlamalarıyla ugraşmısız...
    biz öyle bir milletiz ki dünya var oldukça olacağız.
    3 ...
  19. 12.
  20. türk milleti gariptir,
    her lafı kaldırmaz,
    ibne dersin kızar da,
    sikersin aldırmaz...*
    (bkz: neyzen tevfik)*
    1 ...
  21. 13.
© 2025 uludağ sözlük