Anne-babamıza onları ne kadar çok sevdiğimizi söylemiyoruz, sıkıca sarılmıyoruz. iş, para, kariyer diye gözümüz dönmüş, sevgilimizi haftada bir gün zor görüyoruz.
Eşimizle çıkacağımız tatili 28'nci kere planlıyoruz, 29'uncuda da gitmeyeceğimizi biliyoruz. Bebek istiyoruz ama "kendimize layık" eş bulamıyoruz. Bulduklarımızı kısa süre sonra diğerlerinin yanına "rafa kaldırıyoruz".
Reddedilmekten korkup, "seni seviyorum" diyemiyoruz. Arkadaşlarımızla randevularımızı "öncelikli ertelenebilecekler" listesine koyuyoruz. Aldatıyoruz, aldatılıyoruz ve "başkasını bulamam" diye yalanlarla yaşıyoruz.
işsiz kalan arkadaşlarımızı arayıp, sormuyoruz. Karanlık kış günlerinin ardından parıldayan güneşi, plaza camlarının arkasından izliyoruz. Yağlı, kızarmış, kanserojen demeden, bilerek ve isteyerek "habire" yiyoruz. Her pazartesi rejime başlayıp, salı sabahı bırakıyoruz.
Sigara dumanını oksijenden daha büyük bir zevk duyarak ama "bırakmalıyım" diyerek içimize çekiyoruz. Kahve, çay, çikolata tüketiminden vazgeçmeyip selülit kremlerine ve mide haplarına servetimizi yatırıyoruz. Spor salonlarının broşürlerini arşivleyip, "işten güçten, bir türlü" gidemiyoruz.
Evimizi kitap doldurup hiçbirini okumuyoruz. Diş ağrısından ölüyoruz, gözlerimiz doğru dürüst görmüyor, doktora gitmiyoruz. Bizden sonrakiler için yalnızca "tıklayıp" bir agaç dikmiyoruz. ihtiyaç duyan bir çocuğu okutmuyoruz. Nefret ettiğimiz işimize "para" için devam edip, seveceğimiz bir iş arayışına girmiyoruz.
diğer ülkeleri bilmemde şu kısa dünyada türk gencini sınavla uğraştırıyorlar daha fasulye kadar çocuklar sinir stres yaşıyor.
kısacası gençlik hayat gayesine çok boş yaşıyor, yaşatılıyor emeği geçenlere sevgiler.
ya hayat gecsin diye zaman olduruyoruz akli basinda insanlar gibi ya da bir seylerin pesinden gidip yasamak icin sebepler buluyoruz. aslinda ikisi de ayni sey ama ilkinde farkindalik soz konusu.
olene kadar nefes alip veriyoruz arada sikilmamak icin bir takim olaylara girisiyoruz kisaca.