pek ahlakım değildir bilirsiniz şiir baslığı acarken kendi yorumumu yazmak. ammavelakin aziz nesin'in bu şiirine yorum yazmam gerektiğini düsünüyorum, herneyse...
her dizesinin uzerinde durulmasi ve düsünülmesi gereken şu hayat denilen okyanusun anlamsizliklar icinde derbeder insanoglunun haletini ruhiyesini izah eden bir şiirdir. elbette hepimizin hayatinin bir döneminde yahut hemen hemen her bölümünde egemen olan duygulari, düsünceleri damitip kalan özü dizelere yansimasi olan bir şiirdir bu.
fazla teeruata gerek yok okuyunuz:
1.
Güneş saklanınca dağların ardına,
Günah melekleri çıkar sokaklara.
"imparator" un çirkin köleleri
Ellerinde adisyon fişleriyle
Sıralanır loş masa önlerine..
Bir kuşun kanadında geçtik akdenizi
Altın sarısı kumlarını, kan kızıl koylarını,
Ve bir sevda türküsünü anımsadık.
ilk ışıkları vurunca akçadenize,
Dalgalar dinginleşir,
Şavkı vurur, aydınlanır odalar.
"Köleler" yataklarda yorgun
Çeker tesbihini ya sabır makamında.
Benzer yaşam öykülerini anlatır,
Uzak diyarlarda maviş gözlü bebeler
Analara emanettir.
Ve yüreklerinde "birgün mutlaka"
Sevgisiz, insansız, ihanetsiz yaşamlar..
Gerçekleşirse özlem,
Çırpınır bir daha Karadeniz.
Anlatılan masallar kalır dillerde.
Hani sıcaklar bastırır,yaz gelir,
Hani yürekler sevdaya palazlanır,
Hani iki yürek buluşur ya,
Eller kenetlenir, bedenler tümleşir..
Apansız fırtınalar kopar.
Dolunayda kan yükselir damarlarda.
Astımlı hasta gibi soluklar,
Zorlar göğsünün kafesini,
Anlatılar karadenizden
Akdenize uzanır,
Bir kuşun kanadından
Seyreylenir yaşamlar..
2.
Günahlar güneşle çekilir odalara.
imparator " malibu" içerken meksikalı
Sapkın "yalnız kurtlar" dörtçekerlilerde
Taşır kanatsız melekleri,
gecenin en yalnız saatlerine.
Yüreğimizdeki sevdayı anlatırız.
Tanıdık, dişi bedenlere.
Tüm çekim eklerinin di’li geçmiş zamanını.
Bırakır bir kenara,
Ağıdımızı haykırırız.
Ey hüzün git artık,
Kuzeyli dilberlerle günah vaktidir
Sonra;
Tutkulu bedenlerde giyinik "geyşalar"
Karadenizin kuzeyini anlatır.
Dilleri dillerimize yabancı.
Ey kanadı kırık,
Yeleleri sapkın ayrılıklar
ihaneti dostluğa çanak tutanlar
Karadeniz, akdeniz çırpınıyor
Kanatlarında seyreylerken yoz dağları
Gözlerim pınar olur, kan akar "çıkartmada"
Mor salkımlı dağları dolaşırız,
Figuran rollerde sarışın bedenler
Unutturmak eyleminin başlangıcı
Ve Beşparmak’ta yok olan umutlarım.
Ben ah çekerken, bir daha, bir daha ah..
Salkım olur, saçaklanır zakkumlu ağaççıklar.
Bir güzelin katli vacip fetvası savrulur manastırdan.
3.
Biz acıları tadarken bedenlerimizle,
Uzak diyarlardan seslenir ağıdımız.
Memet dayı’ya verdiğimiz ant,
Gözlerimizde şavkılanır.
Unutma;
Sözümüz namusumuzdur.
Sen rahat uyudukça toprağında
Andımız ve adımızdır arda kalan.
4.
Biz üç kişiydik.
Ben , sen ve o.
Sen'i ihanet denizine gönderdim.
Ben, temmuza hükümlü.
O; gözleri (bakmaya doyamadığım),
Elleri (öylesine güzel, anlamlı) ve ruhuyla,
Bedenimde gizlidir.
Biz üç kişiydik.
Ben, infazım hazır "kaç ay kaldı ki,
Sen, yaşanmamış birkaç gün.
O; şimdi bedenimde onulmaz yaradır ,
Masum ve gizemli.
5.
Öyküler başladığı gibi bitmez.
Başlanan rol aktörleri de etkilerse,
Senaryolar değiştirebilir.
Şimdi 'yaşam' bölümünün finali çekilecek.
Kamera hazır.
Motor, başla komutu.
Gözlerimde hüznün bulutları gezinir.
Film biter.
Dağbaşları bulutlanır.
Yazılmamış öyküler,
Daha yaşanmamıştır bilesiniz.
Yaşanırsa sevinçler,
Acıdır ve hüzündür bilir misiniz?
Biz kaç kişiydik, öldük.
Bir sen kaldın geride,
Birde senli anılarımla ben.