biz hep çocuktuk

entry1 galeri0
    ?.
  1. biz hep çocuktuk
    kulağıma eğilir fısıldayarak
    'kaybolanlar tibet'e gider.'
    derdin; ardından koca bir kahkaha patlatarak.
    korkar, ellerini daha sıkı tutardım.
    biz hep çocuktuk
    ve sen
    her beş dakika da bir
    ne zaman yaşlanacağız diye sorardın.
    ne cevap verebilirdim ki...
    "ilk beyaz saçımızı gördüğümüzde"

    "seni anlayıp, seni sevemeyen insanlar varsa bu dünyada nasıl yaşayabilirim ki ben?"
    cevaplayamayacağım o kadar çok cümle kurardın ki,
    yüzümde açıklanamayan bir gülümsemeyle bakardım sadece.
    anlardın hep ve daha çok cümle kurmaya başlardın.

    bitmek bilmeyen mide bulantılarımız vardı.
    biz hep çocuktuk
    ve
    pudingin soğumasını bekleyemez hep dilimizi yakardık
    sonra sabırsızlığımıza kahkahalarla gülerdik.

    ben hep çocuktum
    sen kitapların arasına gömülmüş harıl harıl çalışırken...
    o kadar küçüktüm ki;
    elimde ki tebeşiri
    burnuna doğru uzatıp
    haydi bana seksek çiz derdim,
    bir yandan seni bir daha rahatsız etmeyeceğime dair sözler verirken...
    "çok uslu olacağım ve sen artık bana hiç kızamayacaksın."

    sen hep çocuktun
    ben vitrinde duran yabanmersinli turtayken...
    o kadar küçüktün ki;
    elinde ki beş lirayı
    dükkan sahibinin göbeğine doğru uzatıp
    ne kadar olur bu paraya diye sorardın,
    bir yandan benimle hiç küflenmeyeceğime dair sözleşmeye çalışırken...
    "seni hiç yemeyeceğim, hep saklayacağım"

    arkanı dönüp giderken,
    paçana yapışıp 'gitme' diye ağlayacak kadar küçüktüm ben.
    ve sen
    yıllar önce ben dönüp giderken çıkan ayak seslerimi hatırlayacak kadar kindar...

    gözlerimden hep yağmurlar yağdı bulutlara,
    yerçekimine inat.
    ellerin ellerimde;
    ağzında,
    "bir varmış bir yokmuş...
    çok gülebileceği bir elf kızıyla geçirdiği değerli zamanlarda onu hep ağlatırmış"
    masalının girizgahı...

    biz hep çocuktuk...
    ama,
    bir gecenin bir yarısı;
    aniden yaşlandık,
    senin ellerin boynumda,
    benim ellerim dudaklarındayken;
    hemde daha birbirimizin saçlarında ki beyazları bile görememişken.

    gerçeklerden nefret etmeye devam eden biz;
    içi çiplerle donatılmış bir ben,
    kumandamı bulamayan bir sen.

    hep hayalini kurduğun gibi...
    at beni sonsuz yükseklerden şimdi,
    binlerce kitap, binlerce sigara ardımdan.
    okuyayım, içeyim hep düşerken;
    geçmişim, geleceğim hepsi silinsin bir yandan.
    son kitabın son sözcükleri bittiğinde
    okyanusa düşeyim,
    en dibe battığımda bir midyenin içine gireyim
    okyanus mavisi ruhsuz bir inci olayım.
    ruhum;
    bulutların üstünden,
    kısa saçlı kız çocuklarının üstüne sigarasının külünü serpsin...
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük