biz büyüdük ve kirlendi dünya

entry82 galeri2
    57.
  1. biz kirlendik ve büyüdü dünya... insan kirlenerek öğreniyor doğruyu yanlışları.
    0 ...
  2. 56.
  3. büyümek yutmaktir. herkesi ve her seyi. hic çiğnemeden hem de. midemizin ve kalbimizin bulanmasinin tek nedeni bu.
    4 ...
  4. 55.
  5. cümle oldukça derin ve çok farklı yorumlara oldukça açık. bu yüzden dillere pelesenk olmuş ve neredeyse şarkıdan bağımsız bir varlık kazanıp hatırlanır olmuş. kendi anladığımı eklemek istiyorum.

    öğrenmek teorik bir eylem değildir. teoride düşünceler ezberlenebilir. uygulaması olmayan öğrenme faydalı bir öğrenme demek değildir. pratiğe dönüşmüş öğrenmeyi bizler, "eğitim" olarak biliyoruz. bu yüzden "milli öğrenim bakanlığı" yerine "milli eğitim bakanlığı" var. amaç insanlara ezberletmek değil, uygulatmak. pratikte ne olduğu epeyce su götürür tabii. örneği uzatmak geldi içimden, bi yaştan sonra "eğitim" olamıyor, ağaç yaşken eğilirse, eğiliyor. yoksa cahil bir diklik ile dikilip duruyor. bu yüzden de "yüksek eğitim kurumu" yok, "yüksek öğrenim kurumu" var. bi yaştan sonra insanlara doğruyu gösteriyorsunuz, ister uyguluyorlar, ister uygulamıyorlar. keyifleri biliyor.

    "biz büyüdük" kısmı görece küçükler için fiziksel bir büyüme demek, oysa bir teşbih ile bilgi ile büyüdük demek de olabiliyor. büyüdük, küçük kalmadık. ilerledik, o eskiden var olduğumuz yerde değiliz. dünyanın kirlenmesi ise salt çevre kirliliği demek değil elbet, bi manada yozlaşma, cahilleşme, değişen üretim ve paylaşım metotları ile cahilliğin, köleliğin, piyasalaşmanın ve piyasalaştırmanın, amaçlara göre var oluşun egemen olduğu saçma sapan bir hal demek.

    ilerleyen yaş ile, düşen tolerans insan'ın sıklıkla paylaştığı bir hal. eskiden, daha küçük iken, daha yüksek toleransın insanın içine doldurduğu umutlar zamanla objektifleşme zorunluluğuna bırakıyor kendini, ve dünya inatla söylediğim anlamda kirlenip durmakta. tolerans düşmekte. misalen şu internet tabanlı sözlük denilen şeylerin neredeyse başına yetişmiş bir insan olarak, bugün geldiği yerleri en iyi tanımlayan şeyin yine "kirlenme" olduğunu söyleyebilirim. reklamlarla zenginleşme, tabanlarının inanılmaz büyümesi, kullanıcı kitlesinin sokaklardan farksızlaşmasıyla, sadece kirleniyorlar. tabii ilk hallerinden haberdar olabilenler için. bugün geldikleri yer itibari ile, katlanması neredeyse imkansız yerlere dönüştüler. biz büyüdük ve dünyamız kirlendi, kirlenmeye devam ediyor.
    0 ...
  6. 54.
  7. çocukken dinlendiğinde kafa karıştırıcı olabilen bir şarkıdır. mesela ben 4 yaşındayken ilk dinlediğimde dünyanın nasıl kirli olduğu hakkında günlerce düşünmüştüm. daha sonrasındaysa büyüdükçe daha da kirlenecek mi diye sormuştum kendi kendime. sadece kendi kendime sorabildim tabii bu soruları. babama sorsam git uyu sabah konuşuruz der kovardı çünkü. sabah da hiç konuşulası bir adam olmadığı için babama hiç sormadım böyle soruları.
    1 ...
  8. 53.
  9. acaba, biz mi görmüyorduk dünyanın kirini de şimdi görüyoruz, yoksa gerçekten kirleniyor mu?
    0 ...
  10. 52.
  11. kesinlikle öyle oldu her yer yalan artık .
    0 ...
  12. 51.
  13. büyümeyle aynı dünyanın kirli isleri ile karşılaştığımızdan ve pasaklığın doğurduğu üzücü sonuçlardan bahsedilir.
    0 ...
  14. 50.
  15. Yeni türkü' nün tabiri caizse lafi gedigine koydugu sarki sozudur. Dogrudur. Kahretsin..
    1 ...
  16. 49.
  17. küçüktüm,temiz bir kalbim vardı,hani gerçekten saftım.dün oturdum düşündüm bu şarkıyı dinlerken.eğlenerek söylediğim bir şarkı '' telli telli'' diyerek şimdi beni ne düşüncelere,hangi vicdan azaplarına,hangi kalp sızılarına sebep oluyor diye.
    niye kimse hakkında konuşmazken,yorum yapmazken hatta yanımda bile kimsenin gıybet etmesine izin vermezken,şimdi kulaklarımı açar da dinler oldum.
    biz büyüyünce dünya kirlenmiyor aslında,biz kirleniyoruz.kendimizi o kadar dünyanın merkezine koyuyoruz ki dünya kirlendi,ben temizim diyoruz.öyle değil dostum...biz büyüdük-kirlendik, (bkz: dünya aynı dünya,değişen sensin)
    1 ...
  18. 48.
  19. 47.
  20. yeni türkü'nün altına imza atılası şarkılarından "telli turna" nın manidar sözlerinden biridir. zira bu noktada yeni türkü'nün ve biz dinleyicilerin göz ardı ettiği şey; dünyanın kendi kendine değil, ademoğlunun türlü oyunları, hırsları, bu hırslar uğruna çıkardığı savaşları ve yarattığı yıkımları yüzünden kirlendiği gerçeğidir. suçu başkasına atmak kolay, kabullenmek zor olandır zaten hep.
    0 ...
  21. 46.
  22. dünyanın en güzel şarkı sözleri diye yarışma yapılsa zirveye oynar. Her dinlenildiğinde ilk kez duydum sanırsın.
    edit : imla
    2 ...
  23. 45.
  24. Yeni türkünün, Murathan Munganın dizelerine hayat verdiği zamanlardı... Birileri olacakları o kadar önceden anlamış ve gözümüze sokarcasına özetliyordu ki '' arada bir dilleri de sürçse af dileyen '' bir kalabalık yerini dilleri sürekli sürçsede bundan haz duyan farklı bir kalabalığa bırakıyordu... Birileri büyüyor ve dünya kirleniyordu. Ve o büyüyen kalabalığın arasında ne yazık ki bizler de vardık. Biliyorum samimiyetsiz geliyor kirlettiğimiz dünyanın üzerine söylediklerimizin hepsi. Birileri çıkıp dünya kirlenirken ne yaptınız derse ne cevap veririz bilemiyorum. 60 ların acısını, 70 lerin kavgasını 80 lerin darbesini tatmadan yetişen bir nesilden olduğumu varsayarsak. Dünyanın kirlenmesine yaptığımız katkı apacık ortada iken ve bunları engellemek için hiçbirşey yapmamışken bunları burada yazmanın manasızlığının da farkındayım.
    2 ...
  25. 44.
  26. ahhh o eski yıllar. sokaklarda top oynayıp haylazlık yaptığımız, eriğe daldığımız, kediye kız kaçıran attığımız, kurbağaların dötüne torpil soktuğumuz, okuldan arta kalan zamanlarda dışarılarda sürterken, susam sokağı başlayınca kendimizi televizyon karşısında bulduğumuz, yapılacak bir sürü fırlamalığın olduğu o çocukluk yıllarını hatırladıkça aklıma gelen bir cümle bu...

    şimdi sokaklar bomboş. çocuklar odalarına kapanıp bilgisayarla uğraşıyor. dünya kirlendi. belki de biz kirlettik. eskiden karı kız götürüp, sağdan soldan büyüklerin arabasını çaldığımız zamanlarda şimdi bir çocuk sözlüğe yazar oluyor. osbir çekmek için koşa koşa eve gelip çılgın bediş'in başlamasını bekleyen o masum dimağlar yerini canlı orgy partilerine bıraktı artık.

    aşklar da kirlendi. eski aşıklar kalmadı. artık elvan gazozu kokmuyor tenimiz. pahalı parfümler deliyor burun direklerimizi. her şeyimiz hesaplı. içten pazarlıklı. ilişkiler taktik savaşına döndü. "sen beni seversen ben de sana aşık olabilirim." diyor gözlerimiz sadece. hiçbir şeyden tatmin olamıyoruz. hep elde ettiğimizden daha fazlasını düşlüyoruz, istiyoruz, çabalıyoruz. asalakça yaşıyoruz boyumuzdan büyük hayallerle.

    rahmetli dedemin 12. yaş günümde aldığı mızıkayı üflemeye çalışırım bazen. hiçbir ses onun sesi kadar duygu ve sevinç yüklü gelmez bana. geçmişten kalan ve kirlenmeyen tek şey o sanki. biliyorum asla eskisi gibi olmayacak. ama bu kirli dünyada bile ufacık mutlulukları dev yapan yürekler var hala. umudumuzu kaybetmeyelim.

    1 ...
  27. 43.
  28. bir dakika için romantizmden çıkmamız gerekiyor şimdi. hiç hoşuma gitmiyor sisli dünyanın şiirsel anlatımından çıkmak, kendimi çıplak gibi hissediyorum, ama daha ileriye bir adım atacaksak bir dakika için yüzü asık ve akademik ağızlı çok övülen realist insanlar gibi büyük ve tuhaf konuşalım biraz.

    güzel sözlerle büyüttüler bizleri. güzel kızım, yakışıklı oğlum benim diyerek delirttiler, kandırdılar bizi. ağlarsak meme verilir sandırdılar, bu yüzden bütün erkekler ağlıyor şimdi; kızları ise güçlü ve içine kapanık olmaya alıştırdılar, bu yüzdendir ki bütün kadınlar güç şimdi. "oyyy amann ne cicisin sen öyle oyyy" diyerek çocuk ağızla konuştular bizimle, "abu gubi dudi" diyerek küçük burunlarımızı sıktılar, yanaklarımızdan ısırdılar, annelerimiz kışın sokakta oynamamıza izin vermedi; bu yüzden gerçek soğuğu ve kara karın ağırlığını yüreklerimizde hiç bilemedik.

    dünya hiçbir zaman kirli olmadı, dünya hiçbir zaman iyilik dolu da olmadı. dünyanın her zaman içi geçmişti, dünya çok güzel giysiler giyen ve yeri geldiğinde bir şarkı patlatan ağzı bozuk bir alkolikti, sıkıntıdan içiyordu, çok güzel ve çok çirkin olduğu için içiyordu. saman yolunun sol şeridinde ne de güzel içi bayılmıştı, anlatacak ne çok güzel şey vardı; intikam vardı, kaos vardı, kızıl yapraklar ve belediye park havuzlarında yüzen ölü sinekler..

    ama bize gerçeği anlatmadılar, bizi gerçeklerle büyütmediler.. neye saldıracağımızı şaşırmamıza neden oldular. kimden şüphe edeceğimizi bilemez yaptılar, üstelik bize o yalanları palavraları sıkan ailelerimizi candan can bilip sevmeye devam da ettik.. ne kendimizi bilmezlik ama!

    dünya.. o hiç kirli değildi ki. hiç kirlenmedi.
    avlananları ve avlanmış kan kokan leşleriyle çok güzeldi. sonra midemiz kaldıramadı kustuk. kusmuklardan koca koca kitaplar yazdık, sonra onları okuyan diğer insanlar da kustu.
    4 ...
  29. 42.
  30. biz doğduk; zaten kirliydi dünya.
    0 ...
  31. 41.
  32. hepimizin hayatımızda ilk defa kötü bir olay yasadıgımızda ne yazık kı kurmamız kuvvetle muhtemel olan cümledir. yeni türkü cok da güzel özetlemistir herseyi. büyürüz ve yavas yavas siyaha döner bütün beyazlar.
    0 ...
  33. 40.
  34. çok güzel bir yeni türkü şarkısı. herkes küçükken dünyası temiz büyüdükçe değerler kirleniyor. her nesile hitap edebilecek bir klasik...
    0 ...
  35. 39.
  36. 38.
  37. Geceleri nefes alamazdı küçük kız, uyuyamazdı...
    Nefes almakta zorlanır ağlardı her gece ve her gece annesi gelir güzel bir masal okurdu küçük kıza , masalı dinlediğinde rahatlar nefes almaya başlar huzurluca gözlerini yumardı geceye..

    Rüyalarında hep masmavi bir deniz görürdü, masmavi bir deniz ve denize arkadaşlık eden upuzun bir kumsal...
    Kafasını kumlara yaslar, ayaklarını denize doğru uzatırdı, denizin şarkısını dinlerdi dalgalar ayaklarına çarparken ve bazen denizin kokusunu bile duyardı rüyalarında...
    Sonra ellerini kafasının altına koyup masmavi gökyüzünü seyrederdi, gökyüzündeki kuşlardan biri olmak isterdi, uçtuğunu hayal ederdi...
    Deniz onu çağırırdı rüyalarında sesini kimsenin duymadığı uzak diyarlardan onu çağırırdı ve denizin üstünde özgürce uçan bir martı olmak isterdi...

    Belkide rüyalarındandı, rüyalarında onu çağırdığındandı...

    Daha yedi yaşındaydı...

    ilk aşkıydı Deniz, onu minicik ellleriyle kaldırmış, kollarına almış ve onu asla bırakmayacağına söz vermişti...

    Karın hiç yağmadığı bir şehirde yaşamıştı küçük kız, bir gün mucizevi şekilde kar yağmıştı ....
    Ve o gün , o şehre, Denize ve tüm rüyalarına elveda demişti...

    Büyümüştü...

    Rüyalarında deniz onu çağırmıyordu artık, denizin üstünde özgürce uçamıyordu...

    Artık rüya bile göremiyordu...

    Evet büyümüştü,

    içinde deniz olan bir şehirde yaşıyordu ancak denizin sesi onu çağırmıyordu,

    Hızlıca akıp giden zamanı izliyordu,

    Zaman hızlıca akıp gidiyordu...

    Küçük kız büyümüştü,

    Merhaba bakkal amca dediğinde ona kocaman gülümseyen saçlarını okşayan bakkal amcası artık yoktu,

    Yaramazlık yapıp bisikletten düştüğünde onu yerden kaldıran, yaramaz çocuk sonunda başına birşey gelecek deyip ona kızan ,sonra kanayan avuçlarını elindeki mendille silen Sevgi ablasıda artık yoktu...

    Büyümüştü...

    Artık kimsenin birbirini tanımadığı bir şehirde yaşıyordu,

    Ve hergün suratlarında aynı ifadeyi taşıyan milyonlarca insanın içinde kaybolduğunu hissediyordu,

    Merhaba dediğinde anlamsızca suratına bakıyorlardı...

    Büyümüştü ve kirlenmişti dünya...

    Artık ayakları yere basıyordu,

    Kamburları çıkmıştı,

    Yürümekte zorlanıyordu...

    içinde deniz olan , içinde aşk kokan rüyaları bitmişti...

    Onu asla bırakmayacağına söz veren Denizi yoktu artık..

    Hayatına giren herkesi mutlu etmişti,

    Hayatına giren herkesi mutlu etmişken,

    Ona mutsuzluklarını emanet edip gitmişlerdi...

    Deniz yoktu artık,

    Rüyaları yoktu,

    Bakkal amcası, sevgi ablası, Karın uğramadığı sıcak şehri, sevdikleri kimsesi yoktu...

    Ve

    Artık denizin üstünde özgürce uçamıyordu ...
    0 ...
  38. 37.
  39. insan ilişkilerinin neden her geçen yıl daha kötüye gittiği sorusu beyni kurcaladığı zaman kafaya dank eden cevaptır efenim.
    0 ...
  40. 36.
  41. annenin en nefret ettiği, en zor işlerinden biriydi camları silmek. ama pencerelerin şeffaflığı ne derece kusursuz ağırlarsa güneş ışıklarını, o derece parıldardı evin en parlağından en matına, en pahalısından en basitine eşyaları ve duyguları.
    eve dolan kusursuz sıcaklıkla canlanırdı ruhumuz. dört dolanır, kahkahalar atarken evin içinde; camın önüne koşardık dünyanın genişliğini ve ürperticiliğini çekmek için içimize.
    elimizi dokundururduk camlara, ayalarımızı dayayıp öyle dalardık uzaklardaki bilinmeyen genişliklere. keşfedecek mavi, yeşil, beton renklerinin bolluğuyla şehvetlenirdik. kalp atışımız hızlanırdı dünyanın derinliğinde güneşler buldukça.
    sonra biri gelirdi içerden. annenin sesiydi bu. yine camlarını kirletmiştin, ona kızmaya gelirdi. güneşin çekici parıltılarını ve eve atılışına kusur katardın parmak izlerini kazıdığın camlarla. çekerdin elini annen bağırınca. dünyanın bilinmemiş yerlerinden, daha hissedilmemiş duygularından, daha içine akmamış tatlarından meraklarla dolarak, sanki dünyadan elini eteğini çekermiş gibi, çekerdin elini sihirlerinle dolu o camdan.
    o camlar tekrar silinirdi büyük zorluklarla sonrasında. kusursuz parıltılarla evi aydınlatmak için bir baş dönmesiyle yere çakılabilme ihtimallerinde, silinirdi o camlar itinalar eşliğinde.
    sonra büyüdük. küçüklere, ardında keşfedilesi tatlar olduğunun sihriyle büyülenmiş miniklere; elini çek diye kızan, bizler olduk.
    doğru ya; ne gerek vardı küçücük dünyamız, evimize, içeri sızan iki kuruş parıltıya lekeler bulaştırmaya! temizlemek için sonra, ne tehlikelere katlanıyorduk..
    camın kenarına uğradım bugün o kadar yıldan sonra; belki de dışardaki derinliklere saklı onca acı, onca acımasızlık, onca aldatışı hissederek; evimize o acımasız toprakları okşadıktan sonra uğrayan ışıkları engellemeye çalışıyordum o zamanlar..
    şimdi de küçük küçük her karanlığın yüreğimi istila ettiği, ufacık tebessümlerle yaralarımı gizlediğim şu hayatıma, bundan daha zayıf bir parıltı vurursa yaşayamam diye, camlarımı kusursuzca temiz tutuyorum. duvarlarıma bulaşmış acıyla yanaklarımı okşayarak akıp giden her soğuk acının odaya kazıdığı karanlıkları, biraz olsun gizleyecek parıltılar arıyorum.
    aldatılmışlıklar ve yaşanıp geride kalmışlıkların kirlettiği dünyama; vurabilecek en güçlü güneş için, varlığımı tehlikeye atarak camlarımı siliyorum...
    1 ...
  42. 35.
  43. dünyanın kirlenesi vardır ve bu bizim büyüdüğümüz döneme rastlamıştır.Ne yapsakdır. olmazdır.Panik yapmadan yeniden herşeyin çok güzel olacağını fısıldamak kendinizi kandırma yöntemlerinden olsada işgördüğü gerçektir.En iyisi bi köşeye oturup bu pis düşüncenin geçmesini yada kapının çalmasını beklemektir.
    0 ...
  44. 34.
  45. prometheus'un tanri'dan ates calmasiyla imgelenen insan tasavvurunu ontolojik olarak "kotu" ekseninde degerlendiren bati animizmi, bu kirlenmenin temelinde insani sorumlu tutuyor..oysa fitri olarak pirupak dogan insanoglu akli melekelerini tanri'dan calmamis emanet almisti..bunun berebarinde daglarin uzerine almadigi sorumlulugu da yuklenmis oldu..adem(a.s)'a verilen ilim * bu sorumlulugu yerine getirmek icin emanet edilen nesillerin hizmetine sunulan aracti..oyle ki kimi emaneti layikiyla kullanacakti kimi ise hevasinin emrine verecekti bu emaneti.. (bkz: habil ve kabil)

    hasili kelam "bilgi ozunde temizdi onu nadanlar kirletti"
    1 ...
  46. 33.
  47. bırak beni de usulca bir apansız yalnızlığa! ay ışığı gölgeleri büyüttü büyüdü ölüm ve biz küçüldük şiirini hatırlatan şarkı sözü.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük