tanım:hayatı bir gemiye benzetmek için doğru bir söylem, simitleri hazırlamanın gerekli olduğunu anlatır.*
başkasının kurduğu bir düzen içinde sürüklenip gitmek. ya da kurduğun bir düzene başkalarınında uymasını beklemek. hayat evet tuhaftır. bazen güzel anılar bırakır dünden. bazense acı gerçekleri yüzüne vurur gerçekçi görünmese dahi. bitmeyen oyunların içinde fırıldak gibi dönen insanların umutla beklediği gelecek. aslında büyütülebilen yelpaze gibi açılabilecek bir gelecek var önümüzde ve aynen bu gelecek gibi bir de bitiş. sonuç.
hayat gemisi derken aklımın ucunda bir konu var onunla bağlamak istedim.
bir çocukluk arkadaşım vardı. adı ahmet. uzun yol gemisindeydi sanırım.birkaç ay önce tv ye çıkmıştı annesi sanırım zeynep abla. diyordu ki:
'oğlumu ittiler attılar, ölüsünü bulamıyoruz. kimse bir şey söylemiyor. kamarasında eşyaları duruyor. yardım edin!'
tartıştığı, konuşmadığı, dalga geçtiği en salak bir insan bile kafaya takmıştır belki gemide gece veya gündüz herhangi bir saatte itmiştir. mürettebat dahi konuşmuyorsa vardır bir bit yeniği.
bizlerde aslında bir gemideyiz. en sevdiğimiz insanlar bile kuyumuzu kazabiliyor, bizi çıkmaz yollara itebiliyor. şu ana kadar yaşamamış insan belki anlayamaz ama kazık yiyen insanlar anlayabilir.
çiğ süt derler ya aynen öyle. herkesle iyi olmak lazım aslında. her an ayağı kaymış düşmüş senaryosuna kurban gidebiliriz. hayat aslında bir geminin içinde ve itildiğin takdirde balıkları görürsün son nefesinde. ya da gerçekçi bir deyimle ummadığın bir şeyi, nankörlüğü vs.
dikkatli yürümek lazım. başlı başına tek olmak lazım.
bir büyük uuser demiş ki: kedinin olmadığı yerde fare kraldır.**
mezarliklarda yürürken nedense selvi ağaclarinin ah o gemide ben olsaydim makaminda neden hısıldamalarina anlamama sebebiyet vermiş olan düsünce.
klasik dallama girizgahimi yaptiktan sonra aklıma baska seyler zuhul ediyor.
sahneye soyut padisah oyununda münur özkul'un hayat verdiği -ben selam alicisimiyim?- küple içki içme sampiyonunun sözleri geliyor.
hani soyut padisah sadrazam yapmisti da o sadaret muhrunu soyut padisaha toka ederken batmak üzere olan gemiye benzetip olaylari ona baglayip gerivermişti.
valla arayanj bal gibi bulur o tiradi uzun uzun yazacak değilim.
konuyla alakasiz da olsa baglantisi olan küple içki içme sampiyonunun soyut padisahla lakirdilari aklima geldi;
- amca kac yasindasin?
- ben yasimi saymam sadece parami sayarim.
- niçin amca?
- yasadiklarimi benden kimse calamaz onlar bana aittir ama parami calabilirler.
garip bir yetenekleri olmayan, cesaretsiz, korkak, altindakine aslan üstündekine tasak yalayicisi, KENDiNDEN cok hakkıyla kazanana hırsız, az kazanana beceriksiz olarak yaftalayan, capsizliklarini entirika yalan dolan kapoatip dalkavuklukla örtenleri gördükçe ifrit oluyorum.
nedense son günler zülfikar doğan'in bir ölünün defteri isimli yazisini dönüp dolasip kiraat ediyorum.
ah olur gurbet vatan gahi vatan gurbetlenir.
bu netryi de ne mi yapiyorum?
her daim yaptiğim seyi naks-ı ber ab sanatini icra ediyorum.