Türkiye'de kapitalizm geliştikçe insanlar da "birey olma" yolunda ağır ama emin adımlarla ilerliyorlar. Bunun yanısıra "biyografi" yazımı da artıyor. Bu üçünün arasında birebir ilişki vardır.
Gerçi, birey olmaya çalışanlar arasında, trafik kurallarını çiğnemeyi ya da gürültü koparıp başkalarını rahatsız etmeyi bireylik "tezahürü" sanan yamyamlar çoğunlukta ama zarar yok, iki ya da üç kuşak sonra, kendileri olamasalar bile torunları bireylik "mertebesine" erişecekler.
Köylülerin de üç kuşak sonra şehirli olacakları gibi.
Bunun gibi, biyografi yazımı da hız kazandı. Gerçi, Türkiye'de hiç kimseye doğru dürüst tarih öğretilmediği için, bunların arasında "Şaziment Sultan" ya da "Şehzade Abüzittin Efendi" gibi gereksiz kişilerin biyografileri ilgi çekiyor, ağır basıyor ama, zararı yok.
Evet, parayı bastıranın ölmüş arkadaşının biyografisini yazdırdığı bir ortamda, kimse çıkıp da "bu adam acaba biyografisi yazılmaya değecek kadar önemli bir adam mıydı" sorusunu sormuyor.
mesela hemen de aklıma geliveriyor işte; iki kere gazete çıkarmaya kalkmış ve ikisini de birkaç ay içinde batırmış adamı "çağdaş Türk gazeteciliğinin babası" diye pazarlamaktan utanmadıkları ülkede, bu soru sorulmayacaktır elbette.
Bu biyografiler de, "ortalama magazin gazetecisi" üslubuyla, yani kötü yazılmış "anılar derlemeleri" olarak kalırlar, biyografi falan değil.
Üstelik, "yağlama yıkama çeken" özyaşamöykülerine de batıda "biography" değil, "hagiography" denir... "Ermişleme" diye tercüme etsem uludağ sözlükteki "dilciler" beğenirler mi acaba?
Tıpkı bunun gibi, henüz birey olamayan ama bu yönde adım atan insanımız, bir ölünün arkasından gazetelerde yayınlanan tanıtma yazılarına, yani "obituary" denilen türe de tam alışamadı.
gerçi bu hayatta da böyledir; Merhumu eleştirirsen, onu sevenler tarafından birdenbire kötü kişi olursun.
Bunda elbette, Türk milletinin geleneksel "puştluk" tepkisinin de payı var, peygamber efendimizin "ölülerinizi hayırla anınız" mealinde sarf etmiş oldukları hadis-i şerifin de etkisini göz ardı etmiyorum...
biyografi okumak müthiş bir bilgi birikime sahip olmaktır,bu bende hastalık oldu. spor siyaset önemli değerli kişiliklerin biyografilerini asla kaçırmam.
benim özellikle okumayı çok sevdiğim bir tür. farklı insanların hayatlarına açılan bir kapı adeta her biyografi kitabı. burada da güzel bir liste var. bkz.
paşabahçe ;de doğmuşum
sayı bilmişim sünnet olmuşum
koynumda pabuçlarım
uyanık uykular uyumuşum arife geceleri
kamalı bekir,çamur ahmet bir de süleyman
ayak yapıp çift kaleler kurmuşum
cigaraya başlamış
tertemiz yataklarda pis rüyalar görmüşüm
tepelerde uçurtma
sokakta şarkı
karakollarda sabah
ekmek karnesi çay fişi
ihtilaller görmüşüm
kah kafa vurmuşum taşlara
kah can evimden vurulmuş
hanümanlar yıkmışım
üçüncü selim,mustafa çavuş ve baküs
erik narı çiçek açmış şarkılar
yitik baharlarımda gönlümün
ve kıpkırmızı bir granada akşamı
ispanya'ya şatolar kurmuşum
oklar üşüştürüp gemiler batırmışım karadeniz'de
sancaktepe hadımköy'de nöbetlere kalkmışım
daracık daracık sokaklara girmişim
ya dostlar tutup sofralar vermişim
ya ev bark kurup anasını satmışım
avarelik mavarelik etmişim
en sonunda
oyuncu olmuşum olabildiğimce...
kişinin hayat hikayesinin bir başkası tarafından anlatılması , yazılması olayıdır. divan edebiyatındaki karşılığı tezkire dir. birde bunun kişinin kendisi tarafından yapılması var ki biz ona otobiyografi diyoruz.