14 yaşında kullanabilmeyi öğrendiğim alet. üzülüyorum lan küçüklük hallerim aklıma gelince. arkadaşlarım atlarlardı bisikletlere, \'hadi beyler, sahaya kadar yarışıyoruz\' derlerdi. bende koşarak onlarla beraber yarışmaya çalışırdım. maddi durumumuz kötü falan olduğundan da değil. benim korkaklığımdı kısaca.
özgüvensiz ezik bir çocuğun kendini özgür hissettiği tek araç.
mahallede kimsecikler yoktur. bir futbol müsabakası. herkes evinde, türk bayrakları babalarının beyaz donunun yanında çamaşır ipine asılmış. hem sevimsiz hem samimi.
bakkal mehmet abi dahi dükkanı kapamıştır. sümüklü emre bugün dışarı çıkmamış sümüklerini de her zamanki kanepesinin altına sürmekte. o ise çok uzakta.
belki eğilsem, biraz kulak versem karıncanın adımının dahi sesini duyabilirim.
mahalle tam benlik. kimse ama hiç kimse yok. abimin sahiplendiği aslında benim olan bisikleti indiriyorum merdivenlerden aşağı. gürültü yapmak istemiyorum. bir hayalet inceliğinde davranıyorum.
ve o hayalet bisiklete binip ilk pedalını basıyor. hızlanıyor, hızlanıyor, hızlanıyor. gaza gelip ellerini açıyor. çok mutlu. evlerden gol sesi geliyor. herkes mutlu olmalı. aşağıda, mahallede olduğumdan kimsenin haberi yok. bisikletten istediğim kadar düşebilirim. gitmeye çok korktuğum karşı mahalleye bile gidip oraya keşfedebilirim.
bisiklet bence iki türe ayrılır, birincisi normal bisikletler, diğeri işkence bisikletleri. birinci klasmandakiler konforlu, yolda kaymak gibi akan, kadro boyu doğru, sele ayarı yapılmış, hafif olan ve kullanımı orgazmik keyif veren doğanın bir parçası olan bisikletlerdir. ikinciler, fiyatı 300 lirayı geçmeyen, konforsuz, yolda akamayan(v fren abnormalitesi yüzünden), selesi ve kadro boyu ayarsız olan ve bu yüzden menisküsleri dukalayan, ağır olan(iron horse diye bir marka görmüştüm oha oldum) ve kullanımı adamı öldüren bisikletlerdir.
istanbul, bisiklet sayısı araba sayısını geçtiğinde yaşanabilir bir şehir olacaktır ama millet bu kafadayken daha çok cari açık çıkar. Avrupa'da birçok devlet başkanı iş yerine bisiklet ile gidiyor. Bizimkiler halktan korktuğu için, koruma ordusu ve lüks araçlarla masraf yapıyorlar. Bisiklet, ekonomimizin kurtulması için bir çaredir.
bir yiğit özgür karikatürüdür.
-bana yılbaşı hediyesi bisiklet alsana baba.
+bütün yıl uslu durdun mu bakalım?
-evet
+salak mısın oğlum, paramız olmadığını biliyosun niye uslu durdun
-uslu durmadıydımki zaten
+ehehe bi bok olmaz bizden.
-koyim bisiklete...
ayakta çalıştırılan iki tekerlekli araç. 19. yüzyılın başlarında icat edildi.O zaman çok basitti, ayakta, yere basılarak itiliyordu. Pedalın, daha sonra zincirinin bulunmasıyla kullanımı kolaylaştı ve hızı arttı. Hareketli gidon ve şişme lastik, onu daha da kullanışlı hale getirmiştir. Günümüzde bisiklet tüm dünyaya yayılmıştır. Ama taşıt olmaktan çok, spor ve eğlence amacıyla kullanılan bir araçtır. BiSiKLET, insan gücüyle hareket eden taşıtların en yararlısı ve en çok kullanılanıdır. Bisikletin hareketi, ortadaki iki pedalin yardımıyla sağlanır. Pedallar, büyük ayna dişlisini çevirir; bu dişlinin hareketi, . bir zincirle, arka tekerleğe iletilir. Bisiklet hareket halindeyken, binici, dengesini gidon yardımıyla sağlar. Bisiklet sağa doğru düşecek gibi olursa, gidon hafifçe sağa, sola düşecek olursa da, sola çevrilir. Bisiklet hızla giderken, denge binicinin hafifçe sağa, ya da sola yatmasıyla sağlanır.
insanların kıçını kaldırmaya üşendiği ve 2 adım yere bile şahsi oto, dolmuş, otobüs vs ile gitmeyi tercih ettiği, yürüyen merdivenler tıklım tıklım doluyken yandaki eski usül merdivenlerin sinek avladığı, spor salonuna gitmenin burjuva eylemi olarak görüldüğü, belediyenin insanlar spor yapsın diye parklara yerleştirdiği aletleri kullananlara uzaylı görmüş gözüyle bakıldığı memleketimde hakettiği değeri asla görmemiş ulaşım ve de eğlence aletidir. dünya da kullanımı hızla artarken ve yerel yönetimler tarafından kullanımı teşvik etmek için bisiklet kullanımına yönelik yatırımlar-hizmetler çoğalırken 2013 türkiye sinin bisiklet kullananlara hala aaa bak! eşek kadar adam utanmadan bisiklete binmiş muamelesi çekilen bir yer olması ne kadar garip bir millet olduğumuzun tezahürüdür aslında. adam gibi bir altyapısı olması halinde büyükşehirlerin trafik sorununun ilacıdır ama tabi millette bu kültür yok bir kere. iki kuruş parayı denkleştirenin banka kredisi ile altına araba çekmeye uğraştığı, daha da önemlisi otomobilin bir statü sembolü olduğu, göt-göbek salmanın marifet gibi algılandığı ülkede hak ettiği yere gelmesi zor gözüküyor yakın zamanda. akşam trafiğinde otomobilimle 1 saatte zor gittiğim yere 25 dakikada gidebiliyorum bu aletle, üstüne üstlük cebimde kalan yakıt parası ve trafiğe girmeyerek koruduğum ruh sağlığıda cabası.
tek kelime ile anlatmak gerekirse "tutku"dur. yaz, kış, yağmur, çamur fark etmeden bisiklete biniyorsanız siz de aşık olmuşsunuzdur bu iki tekerlekli güzel alete. ben ufakken maddi sorunlarımızdan ötürü bisikletim olmamıştı. bir defa arkadaşımın bisikletini ödünç alıp sözde iki tur binecekken hiç bilmediğim yerlere pedal atmıştım. sonra kaybolup şans eseri denk geldiğim bakkala rica edip evi aratmıştım da gelip almışlardı. yiyeceğim dayağı hiç umursamadan annemler gelene kadar bakkalın çevresinde turlamıştım keyfimce. sanırım o gün başladı bende bu tutku. büyüyüp elime para geçmeye başlayınca aldım bir tane, sonra bir tane daha. ilerde çocuklarım olduğunda ve bu alete binme çağına geldiklerinde onlara en iyilerini alacağım. ufakken içimde ukte kalan iki şeyden biriydi bisiklet. diğeri de akülü araba. bisikletin yaşı yoktu aldım da akülü araba da çocuklara artık.
özgüvensiz ezik bir çocuğun kendini özgür hissettiği tek araç.
mahallede kimsecikler yoktur. bir futbol müsabakası. herkes evinde, türk bayrakları babalarının beyaz donunun yanında çamaşır ipine asılmış. hem sevimsiz hem samimi.
bakkal mehmet abi dahi dükkanı kapamıştır. sümüklü emre bugün dışarı çıkmamış sümüklerini de her zamanki kanepesinin altına sürmekte. o ise çok uzakta.
belki eğilsem, biraz kulak versem karıncanın adımının dahi sesini duyabilirim.
mahalle tam benlik. kimse ama hiç kimse yok. abimin sahiplendiği aslında benim olan bisikleti indiriyorum merdivenlerden aşağı. gürültü yapmak istemiyorum. bir hayalet inceliğinde davranıyorum.
ve o hayalet bisiklete binip ilk pedalını basıyor. hızlanıyor, hızlanıyor, hızlanıyor. gaza gelip ellerini açıyor. çok mutlu. evlerden gol sesi geliyor. herkes mutlu olmalı. aşağıda, mahallede olduğumdan kimsenin haberi yok. bisikletten istediğim kadar düşebilirim. gitmeye çok korktuğum karşı mahalleye bile gidip oraya keşfedebilirim.
mor ve ötesinin, bi' adet güne mutlu başlama parçası.
sözleri beni benden alır. şöyleki:
mükemmel bir hava
mükemmel bir ses
mükemmel durumda sahibi hatasızdı
hatasız yıprattı duygularını
tek bir şans
bir bisiklet taşıyordu aşkını
nasıl bi'şey?
uykusuz uzağa
gözlerin mahmur
bakıyorum ufkuna
bas pedala bak gökyüzüne
seni bekleyen başka bir adam var
gözüm yollarda
yolları sen aşarken
bekledim ve gördüm ihtiyacım olanı
biraz şans ve bir bisiklet
kim tutunmuş zamana?
pişman değilim asla.
nasıl bi'şey?
uykusuz uzağa
gözlerin mosmor
bakıyorum ufkuna
bas pedala bak gökyüzüne
seni bekleyen başka bir adam var