çok severim, çocukluğumdan beri vazgeçmediğim tutkum. çok rahatlatır beni. arabadan iyidir yeri gelince, doğaya olan zararından ziyade, üzerindeyken hem çevreyi görürsünüz, rüzgarı hissedersiniz, komik belki ama kafamda planlar yaparım sürerken virajı şöyle alayım, şu engebeden geçeyim gibi. yol müsaitse kaldırır kafamı gökyüzünü izlerim kullanırken bisikletimi.
yer: izmir vakit: yaz
yazın izmir'in sıcağını bilirsiniz. bu sıcak akşamüstüne doğru biraz hafifler. işte tam bu vakit evin girişine bağlı bisiklet ortaya çıkar ve her gün başka bir yer olmak üzere kulaklıkla müzik dinlenerek tüm izmir dolaşılır. hayatımdaki en büyük hazlardan biridir. allah bisikleti icad edenden razı olsun.
Muhtemelen her çocuğun bir hikayesinde başrol oynamış araç.
Benim yoktu bisiklet hevesim. Pek sevmezdim.
Ama kardeşim. Bayılırdı bisiklete. Mahallede bisikleti olan çocuklarla gezerdi hep. Çok istedi, babam uzun süre alamadı. Alabilecek durumu oldu gitti hevesle oğluna bisiklet aldı. Ama aldığı bisiklet kardeşime çok dayanmadı, biraz ucuz biraz da kardeşimin yaramaz olmasından kaynaklıydı. ikinci bisiklet alındı kardeşime. ama o da çok dayanmadı ve ceza verdiler. Artık bisiklet yoktu. Kardeşim yine bisikleti olan çocukların peşinde dolanıyordu "bi tur versene lan" diye. Bir gün canına tak etmiş olacak ki eve gelip anneme "onların bisikleti var onların canı can da benimki patlıcan mı?" diye sorunca dayanamadı annem bir bisiklet daha aldırdı babama. Bu sefer bisikleti kırmadı ama bisikletten düşüp kafasını kırdı. Kan dikiş film derken bizimki akıllanmadı binmeye devam etti. Bisiklete küsmesi saçma olurdu zaten.
Şimdi büyüdü, bisikleti değil motoru var. Tek istediğim ondan da düşüp bir yerlerine zarar vermemesi.
Bugün de doğum günü.
iyi ki doğmuşsun koca bebek.
franck ribery'ye benzeyen çocukluk arkadaşım vardı, fırlamaydı biraz. kinder surprise'den çıkan looney tunes karakterlerinden bile bir ribery çıkaracak kadar galatasaray aşığıyım, kanımızın deli gibi aktığı çağlar. anti parantez o fenerbahçeli.
bisikletle ekmek almaya giderken kendisine araba çarpmış. ben de bunun haberini yayan halde bakkal mürsel'den ekmek almış dönerken öğreniyorum. e sonrası yoğun bakım. okmeydanı hastanesini, protezin ne anlama geldiğini öğretmişti küçümencik bizlere. o gün bu gündür tepesinden inmem, ekmek almaya da bisikletle giderim. hatta kendisine tıraş olmaya da bisikletle giderim, berber çünkü. kuaför değil berber.
Şu alet nasıl oluyor da medeniyetle özdeşleşiyor anlamış değilim. Batılıların yaptığı her şeyi uygulayıp geliştiğimizi sanmamızın en güzel örneklerinden biri. inceleyince iki tane tekerleğin zincirle birbirine bağlandığı, pedal çevirerek bu tekerleklerin ilerletildiği, bir tane sopaylada yönünün belirlendiği ilkel bir alet bu. Asıl kullanım sebebide çevrecilik, spor vb. değildir. Ucuz olması, yakıt masrafı olmaması, kullanımının kolay olması, ehliyet vb gerektirmemesidir. Ayrıca adamların coğrafyası uygun yer dümdüz, bizimki gibi değil. Ne sikime şu ilkel aleti medeniyet göstergesiymiş gibi dayatıp birde bunu kullananların kendini bir bok sanmasını sağlıyorsunuz.
Not: efendi gibi binip bununla övünmeyenlere saygım sonsuz.
uzun yıllar sonra bugün yeni bir tanesini aldım. ilkini ilkokul 4 den 5 e geçerken 40 tl ye almıştık. 8 taksit ayda 5 lira. aradan 15 yıl geçti. 25 yaşında kendi kazandığım parayla 800 tl lik bir bisiklet aldım. vay be yıllar su gibi akmış.
her derde deva, hastalara şifa olan; insana ikinci baharını yaşatan insanlığın en güzel icatlarından bir tanesi. eskiler şeytan bineği dermiş ama hiç de öyle değil. strava kullananlar mesaj atabilirler.