ı'm a poor lonesome cowboy
ı'm a long long way from home
and this poor lonesome cowboy
has got a long long way to roam
over mountains over prairies
from dawn till day is done
my horse and me keep riding
ınto the setting sun
sözlerini mırıldanarak batan güneşe doğru yürümek.
ardına bakmadan, bir sonraki maceraya doğru yürüyüp gitmektir. zira kahraman olmak yeri gelince dönüp gidebilmeyi de gerektirir.
hey yavrum hey, kendi yazdığıma inanacağım lan nerdeyse! yok lan yok! yok öle bişi!
bu bildiğin şerefsizliktir. her ne kadar 'gitmek zordur' geyikleri dönse de, giden kişi zaten kalanı yeterince sallamıyordur. dolayısıyla gitmek zor değildir, bilakis kolaydır, kolaycılıktır. hatta teoman'ın şarkısına da konu olmuştur. 'ya siz hala bıkmadınız mı hiç kendinizden? evinden uzak yalnız kovboy trilerinizden?' aha! budur..
öyleyse bütün red kittvari gidenlere geliyor, elleri göreyiiimmm 'yar saçların lüle lüle, red kitt sana güle güle!'
Büyüklerle ben yapamiyorum
çocuklar da almiyor beni oyunlarina
devlet dairesinde
yangindan kurtarilmayacak
sikismis bir çekmece gibiyim
açilamiyorum sana
Kardesiyle sokaklarda hep
bir örnek giydirilen sen
nasil sevmezsin esitligi
yürürken düsen çoraplarini
ayni hizaya getirmek için
annen degil miydi önünde diz çöken
Öpüsme sahnesinin tam ortasinda
içeri girdigin yazlik sinemanin
yer göstericisiyim
yürüyorsun fenerimin isiginda
yer:Kiz Kulesi
ve sonu ayrilikla bitecek
hüzünlü bir ask filmini oynuyor
beyaz duvarinda
Bir kez olsun çikmazken agzindan
seni sevdigimi
her gün söylememi yadirgama
bil ki bu sehirde
iskelenin verilmesini
beklemeden atlarim vapurlara
Son karesi gibi Red Kit'in
batan günese dogru
sürerken atimi
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnizca
rüzgar çekistiriyor atkimi