hepimiz şu fani dünyada aşklar yaşıyoruz. kimi zaman giden oluyoruz kimi zaman kalan. kimi zaman aldatıyoruz kimi zaman aldanıyoruz. çoğu zaman da biten aşklara,ilişkilere ikinci şanslar veriyoruz, yeni denemeler yazıyoruz aşk kitabının sayfalarına. bazen değerlendiriyoruz bu şansları bazen değerlendiremiyoruz.
bazen de birini, onla yaşanan aşkı diğer tüm aşklarımızdan farklı yaşıyoruz. sevdiğimiz insana çok büyük anlamlar yüklüyor, hayatımızın merkezi , kabesi yapıyoruz. tüm dünyadan uzaklaşıp sadece onunla oluyoruz. bir süre sonra yaşamak dediğimiz ne varsa o oluyor. o olmadan uykunun da, yemenin de ,içmenin de tadı olmuyor.
ve gün geliyor böyle kutsallaştırdığımız, anlamlar mertebeler yüklediğimiz insan gidiyor. yıkılıyor gönlümüzün kabesi. yönsüz kalıyor, bocalıyor, hayal kırıklıklarının, kızgınlıkların acıların en büyüğünü yaşıyoruz. bir yanda onsuz kalmanın hasreti, bir yanda böylesi aldatılmanın ateşi tüm benliğimiz yakıyor.
bir yanımız dualar ederken tekrar ona kavuşabilmek için, bir yanımız en büyük bedduaları ediyor bizi bu kadar yaktığı, yıktığı için. ona olan sevgimiz kadar nefretimiz de gün be gün büyüyor.
ve içimizde çok içimizde bir yerlerde biliyoruz. o her zaman en çok sevilen ama hiç affedilmeyecek olan olarak derinlerimizde bir yerde yaşıyacak.