ruhumun kıldan köprüsünde mahşer atlılarının beyaz yelelesinde gidip geliyorum kah sağa kah sola. beyaz bir apaçi atının soluğu gibi buğulanıyorum geçit vermez o ormanlıkta. sahi, birini sevmek mi kolay yoksa ona acımak mı? birini sevmek siyahsa ona acımak beyaz mıdır bilemedim. hangisi kolay ve hangisi kabul edilebilir bir gerçeklik. bütün bunları sorunca ruhumda bir çelişki yumağıyla oynuyor tekir kedi. bıyıklarındaki dengeyi sarsmamak adına "hee" deyip, geçip gidiyorum. sahi bu çizgiyi çizen biri olmak hep bana, hep bana mı? nedir senin derdin ahbap diye soran olmak da mı zor..
acımak ve sevmek siyah ve beyaz kadar birbirinden farklı iki renk olsa birbirinden ayırmak kolay olurdu. oysa rutine bağlanmış merhametle karışık sevgi grinin çeşitli tonları olduğu için, o ince çizgi belli belirsizdir, birbirinden ayırmak zordur.
halbuki aşkın rengi öyle mi?... kırmızı. ve başka hislerden ayrılması gereken hiç bir çizgisi yoktur.