arkasından koşup da yakalayamadığımız o otobüs gibi hayat, ya bir durak ileride kalıyoruz, ya da hep ardından bakıyoruz.
insanlara geç kalıyoruz. ya kaçırıyoruz ya da bir türlü varamıyoruz.
alışkanlık...
kalbinizi yedi kat zindanlarda saklasanız dahi, damarlarınızda dolaşan bir zehir gibi hapsediyor bedeninizi, alkol gibi sarhoş ediyor. başınızı döndürüyor.
bazen bir kelimesi onun, bazen küçük bir gülüşü, bazen de sadece varlığı yetiyor beyninizde sürekli o sarhoşluğu yaşamak istemenize.
sonraları hayatının bir yerlerine dahil olma çabaları, düzenli olarak aynı sarhoşluğu yaşama isteği...
uğraşsanız da olmuyor, onun hayatında olmadığınızı fark ettiğiniz an, sarhoşluk yerini, sabah uyandığınızda hissettiğiniz baş ağrısına bırakıyor.
bu yazı, akşamdan kalan baş ağrılarımıza gelsin.
biz size alıştık, keşke siz de bize alışabilseydiniz. selametle
kişinin doğru kişi olduğuna, vallahi hayatımın erkeği/kızı diye emin olsanız dahi o kişinin hayatında bir yer edinememektir.
olmuyor yani istemiyor, tipi siz değilsiniz.
çok itici değil mi? o sizin hep istediğiniz gibi ama siz onun için sıradan bir insan?
şimdi ya da o an çok acı, evet.
ama biliyoruz ki başkaları gelecek ve gerçekten hayatına dahil olacaksınız ve bu sefer siz de onun tam aradığı olacaksınız.
sadece atlatmak zamanla olacak, can sıkacak, ama gerçek bir şey var ki inşallah geçecek.
bu birilerinin hayatına dahil olma işini öncelikle irdelemek gerekir. "amaçlı iletişim" denilen zıkkımın tezahürü aslında bu dahil olma-olamama işi. halbuki işleri akışına bıraksak bu kadar büyük hayal kırıklıkları yaşamayacağız. mesela; ben biriyle arkadaş-dost olmuşsam bu kendiliğinden gerçekleşen bir sürecin neticesidir. çaba sarf etmeye, sırf arkadaş olabilmek için onun istediği-beklediği gibi davranmaya ihtiyaç duymam. beraber vakit geçirmekten-görüşmekten dolayı karşılıklı bir memnuniyet durumu hasıl olmuşsa, her şey kendiliğinden gelişir yani.
diğer türlü bir şeyler yaşansa bile devamı gelmez. kısacası; akışına bırakmak da fayda var.
Dogru kisinin hayatina dahil olmak icin cabalamadiginizin gostergesidir.
Bu is satranc gibi. Dogru zamanda, dogru yere dogru hamleyi yapmiyorsaniz kaybetmeye mahkumsunuz.
Donup arkaya bakmak sadece buyuk pismanliklari getiriyor yaninda. Sonra da gecen zamana ve kacirdiklariniza hayiflaniyorsunuz. Sonrasinda ise gelsin depresyonlar gelsin antidepresanlar.
Arkaya bakmadan yurumek en guzeli sanirim. Tabi eger basarabiliyorsaniz.
o kişi tam olarak benim efendim
açıklayayım o kadar odunum yobazım ki ölsem ilber amca haklı yani neyse çok dertliyim bu konuda dahil olamıyorum ama çıkamıyorum da ne iş bende anlamadım ben gelsem o da gelecek gelmesem o geliyor ben gidiyorum derken sonuç böyle avare.