unutmaya çalıştığın kişiye dair çok şeyi hatırlatan bir çabadır!
--spoiler--
''Bir insani unutmak, bir insandan vazgeçmek, bir insani hayatindan sonsuza kadar çikartmak zorunda kaldin mi hiç? Hani ölmüs gibi, hani uzatsan da elini tutamayacagini bilmek gibi, her an kapindan içeri gülümseyerek girecegini bekleyip ama aslinda hiç gelemeyecegini de bilmen gibi. Ne zor sey degil mi ölmedigini bilmek, ama ölmüs gibi ulasilmaz olmasi artik o insanin sana, ne kadar katlanilmaz bir gerçek degil mi sen hala bu kadar sevgili iken? Özlemek, bu kadar özlemek, etini kemigini yakarcasina özlemek... çok kötü degil mi? Bu kadar özleyip onu görememek, ona dokunamamak, onu isitememek, artik sonunun 'Pi' hali degil mi? Biliyorsun degil mi? Ne kadar umutsuz bir arayistir o, kalabalik caddede geçen binlerce yüze bakmak belki bir kez daha görebilmek için o yüzü, belki biraz önce geçti bu kaldirimdan diye düsünmek, belki su an arkamda yürüyen insanlarin içinde bir yerde demek, belki su an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yasamak ne zordur degil mi? Ne kadar eritir insani farketmeden. Sende biliyorsun degil mi bunlari.? Bir sinema koltugunda sende iki kisi gibi oturdun mu hiç? Hiç iki kisi gibi zevk aldin mi bir konserden yalniz basina. Güzel bir kafe kesfettiginde, güzel bir film seyrettiginde, güzel bir sarki dinlediginde güzellikleri oraninda eksik kaldiklarini hissettin mi paylasamadigin için onunla. Bir barin kalabaliginda hiç yarim vücudunla sallandin mi ortada? Hiç iki kisilik beyninle yarim insan olabildin mi? Baktiginda aynana sadece yüzünün bir yarisini gördügün oldu mu hiç? Sana hayatindaki en büyük yoksunlugu yasatandan nefret edemedigin zamanlar oldu mu hiç? Gözünün içine baka baka kolunu bacagini kesen bir insanin yüzüne sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildigin zamanlar oldu mu hiç? Hayatta inandigin bütün degerlerini altüst eden birisine ask siirleri yazabildin mi? Onu içinde korumanin seni yok etmek oldugu zamanlara feda oldun mu hiç? içinde aglayan çocuga umut sarkilari söyleyemedigin, özlemini, susuzlugunu, açligini gideremedigin zamanlar oldu mu hiç? Kanayan yarasini gördügün ama merhem olamadigin zamanlar. Gücünün, hani o tanrisal gücünün bir çocugun aglamasini susturamayacak kadar oldugunu gördügün zamanlar oldu mu hiç? Hiiiiiiiç.... Hiiç... hiç... bir hiç!''
--spoiler--
hani eski roma'da insanları birbirleriyle dövüştürürlermiş ölene dek. başparmak aşağı inerse "öldür" , yukarı kalkarsa "öldürme" demekmiş. dövüşçüler sezarı "biz ölümlüler" diye selamlarmış alana çıkınca...
1930'ların amerika'sında, dans salonlarında, uygar insanların keyfini yapmak için yapılan dans yarışmaları da buna benzer. günlerce, gecelerce bütün dansları oynayan çiftler arada bir de vahşi bir koşuda ölüm kalım savaşı veriyorlar. salonda elele, kolkola koşacaklar, sürünerek, yıkılarak, ezilerek. müzik hızlandıkça koşu hızlanacak, müzik hızlandıkça yürekler ezilecek, müzik hızlandıkça kalpler coşacak, ya da duruluverecek birden... geride kim kalmışsa, kim yere yıkılmışsa yarış dışı...
yarış dışı kaldığımı hissettiğim anlarda başparmağın aşağı indiyse sönen umutlarım alevlendirdi tüm mecburiyetlerimi. ölümlü olan ben eğildim nefretinin önünde, selamlarken seni veda etmiştim aslında vermiş olduğum tüm sözlere.
sen daha indirmeden başparmağını, yarış dışı kalmamışken hala ,vazgeçmeliydim aslında parmak uçlarım kanayıncaya kadar dans etme arzumdan... çekilmeliydim bu yarıştan.
arenaya ilk çıktığımda, daha selam verirken sana, yüzünde gördüğüm ifade kalmalıydı aklımda.
halbuki " öldür " emrini verirken sen, yüzündeki nefret, yüzümdeki kıyamet kaldı sadece akıllarda.
heR yeRi boyami$sin cok guzel ama buRda biRaz kan kalmi$. zinciR kalmi$ kiRbac kalmi$. sana dokundugum gunleRde bana sevgilim deRdin, aRtik onu unuttum diyoRmu$sun cok guzel ama buRda biRaz sonbahaR kalmi$. ihanet kalmi$ bencillik kalmi$. koRkunc yolculuklaR planlaRdik insanlaRdan uzaga. elleRimizi biRakip yuzmuzu biRakip, ayaklaRimizi biRakip gidecektik. cok guzel ama buRda benim biRaz cocuksu safligim kalmi$. aptalligim kalmi$ du$leRim kalmi$.
...
cok guzel! ama buRda biRaz heR $eye Ragmen hala benim sana hasRetim, benim senin gogsunu yumRuklaya yumRuklaya aglayi$im, benim.. benim senin bana hediyen lök gibi yalnizligim kalmi$...
önce dünyan olur, merkezin olur, sen onun etrafında dönersin, ışık etrafında dönen çaresiz bir pervane gibi. ışığını saçar o saçmasına... lakin, cam bir fanus vardır etrafında, ezkaza sızsan içine bilirsin ki öleceksin, ama yine de bir aralık bulup içine girmek istersin içini aydınlatan ışığın... ölmek istersin ışkında. kendi karanlığında zaten ölüyorsundur, en azından aydınlık olur ölümüm diye düşünürsün. ölüm cazip gelir.
ama ne kadar çarpıp geri dönebilirsin sert fanusa? kaç sefer gücünü toplayıp tekrar tekrar uçabilirsin çevresinde?
"Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak"
mecbursun ya ona, farkında olmasın varsın... "ne çıkar" dersin.
"yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?"
değil tabii...
yine de mecbursundur ona... adını mıh gibi tutuyorsundur aklında, içini onunla ısıtıyor, rezilce bir korkuyla seviyorsundur onu, attila ilhan gibi.
ama...
"Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun."
ondandır ki, sana mecbur olduğumdan çok, seni unutmaya mecburum...
o biri denen şahsiyet seni zaten unutmuşsa sen unutmaya mecbursun demektir. unutacaksın ki yeni alışkanlıkları oluşturabilesin. onu unut ama ondan önce aslında yine mutlu bir hayatın olduğunu unutma..