--spoiler--
dunyada hepimiz sallantili, korkuluksuz bir koprude yurur gibiyiz. tutunacak bir sey olmadi mi insan yuvarlanir. tramvaylardaki tutamaklar gibi. uzanir tutunurlar. kimi zenginligine tutunur, kimi mudurlugune, kimi isine, sanatina. cocuklarina tutunanlar vardir. herkes kendi tutamaginin en iyi, en yuksek olduguna inanir. gulunclugunu fark etmez. kagizman koylerinden birinde bir cift okuzune tutunan bir adam tanidim. okuzleri besiliydi, piril pirildi. herkesin <veli aga'nin okuzleri gibi okuz yoktur> demesini isterdi. daha guluncleri de vardir. ben, toplumdaki degerlerin ikiyuzlulugunu, sahteligini, gulunclugunu goreli beri, gulunc olmayan tek tutamagi ariyorum: gercek sevgiyi! bir kadin. birbirimize yetecegimiz, benimle birlik dusunen, duyan, seven bir kadin
--spoiler--
her ne kadar unutmaya çalışsan da aslında bir yerlerde veya bir yerlerinde kalır o kişi. deli gibi unutmak istersin, hatta kendini avutursun "unuttum ben. ben niye üzüliyim? kaybeden o oldu" diye fakat an gelir ki ufacık bir anı bunların hepsini siler atar. her yerde onu görmeye başlarsın. beraber kafanı koyduğun yastıkta, dolaştığın parkta, gittiğin cafede,dinlediğin şarkıda bile... her yerdedir. aslında hep seninledir. mecbursundur unutmaya, yeni bir ilişkiye başlarsın ama iyi yada kötü aklına gelir. aklından silersin fakat gönül daha derindir. aslında unutursun fakat unutmayan gönül vardır. işte o bozar senin planlarını. gönlünü aldırdığın takdirde kurtulursun bu saçmalıklardan.
imkansızdır...her ne kadar zorunluluk olsa bile ,sadece kaybetmeye alışır insan. zamanla soğur ateş, yaralar küllenir. ama aniden çalan bir şarkı, duyulan bir söz, yada çok anlamsız herhangi bir şey mümkün olmadığını gösterir unutmanın...hayat devam eder öyle yada böyle...
birincisi çok zor bir olaydır,hatta imkansızdır unutmak...ikincisi de unutmaya zorunlu olmak diye birşey yoktur. sevilen kişinin yokluğuna alışmak çok zor da olsa, bir şekilde en azından o acıyla yaşamak öğrenilebilir.
üstesinden gelinmesi en zor duygudur.düşünelim şimdi.her şeyi onunla yaşıyorsunuz ya da yaşamak istiyorsunuz.yediğiniz yemekten,izlediğiniz habere,dinlediğiniz müzikten ,duyduüğunuz espirilere her şeyi onunla paylaşmak, ona da anlatmak istiyorsunuz.yan odada olsa dahi özlüyorsunuz,elinizi bıraktığı anda özlüyorsunuz. sizden başkalarıyla sohbet etse dahi gözünüz kulağınız onda.tek bir cümlesiin kaçırmak istemiyorsunuz. hatta kıskanıyorsunuz bunu hastalık derecesinde..kendi cinsinden birine bile bakışını. sizin onu düşündüğünüz kadar o da sizi düşünsün istiyorsunuz.ilk önceliği olmak, hayatı her şeyi olmak,her zaman her yerde aklına ilk gelen olmak.o olmadığında ,yanıbaşınızda olmadığında içmeden sarhoş gibisiniz.yürümeniz , konuşmanız dengesizleşiyor.hatta sakarlaşıyor ,dalgınlaşıyorsunuz.adınız unutkana ,sakara ,safa çıkıyor.bunları değiştiremiyorsunuz. bir türlü, iradenizden çıkmış.onsuz nefes alamıyorsunuz.boğuluyorsunuz.hayat bitti sanıyorsunuz.bir süreliğine de öyle oluyor evet.ta ki hayatımızda bizi değiştirecek, etkiliyecek başka bir kişi ile tanışana kadar.artık bir zamanlar onsuz nefes alamadığınız kişiyi düşünmüyorsunuz.dışarıdaki x kişiden farkı olmuyor sizin için.ve o an yanınızdaki kişinin varlığından da geçmişte haberdar değildiniz. ve yine gelecekte nefes alma sebebiniz olabilecek insandan şu an haberiniz bile yok. hayat bu kadar şaşırtıcı ve süprizlerle dolu.üstesinden gelinmesi en zor duygudur demiştik.ama geliniyor işte..
acı veren durumdur.
niçin unutmak zorunda olduğunuzda önemlidir. o mu ayrılmak istemektedir? yoksa sizin mi bir sorununuz vardır?
iki kişilik acı getirir, ama iki tarafta yalnız yaşar acısını. zordur,zor..
bir tahtaya sonuna kadar hatta tahtanın içine kadar gömülmüş başı kopmuş bir çiviyi çıkartmak zorunda oluşunla aynı durumdur.çivi çiviyi söker tekniğini bolca nasihat ettiren bir vakadır.kullanacağın malzemenin daha büyük bir çivi olması bu durumu kolaylaştırır .başardıktan sonrada iyiki böyle olmuş diyebileceğin bir dönemdir. bedelini ödemek zorunda olduğun bir borçtur kimi zaman birini unutmaya mecbur kalmak.ilk başta kötü gibi görünen bu murat124 ten indim yaya kaldım zahmeti , bmw520 ye binince ; birini unutmaya mecbur kaladığını unuttuğunda , unutulmuş bir anı olarak kalacak olan mecburiyetindir.
arabanı değiştirmek için iyi bir fırsattır aynı zamanda.
yada palanını düşürüp kaçan eşşeğini özlüyorsan eşşeğini özlemeyi bırakıp bir tay almanın vaktinin geldiğine işaterttir.
sevdiğinizin sizi sevmediğinden eminseniz karşılaşacağınız durumdur. acı çekmek gibi bir zevkiniz yoksa zorlaya zorlaya unutmaya çalışırsınız. bu durumda acı verir ama en azından geçicidir. *
onu unutacağım diye beynini sikmene neden olan mecburiyet. oysa ki unutacağım diye kafa beyin patlatmayıp normal hayatına devam edip ona karşı nefret dahi beslemesen unutacaksın zaten.
ölümden beterdir. yaşam la ölüm arasında bir yerde ya ölmeyi seçmek yada yaşarken ölmek gibi. ikisi de aynı kapıya çıkar. bunu kabullenip ölene kadar çekersin. unutmak zorunda olduğun için unutamazsın.çabalar boşunadır. dünyada bundan daha büyük acı olabilirmi ki?
hayatının yanlışının yapılmış olduğunu kanıtlayan mecburiyettir.zira o "biri"nden kastedilen benim anladığım gibi "biri" ise,baştan söyleyim olmaz o iş.ya benim gibi kafayı yer,arızalı bir insan olursunuz;ya da cinayet,intihar gibi olaylara karışır,3. sayfada görünür gidersiniz..